Hukukçular, hukuk devletlerinde “Allah’ın affetmesi” dışında da prosedürler olduğuna dikkat çekiyor ve günümüz koşullarında Erdoğan için bir hukuki sorumluluk doğmayacağını düşünüyor.

Yrd . Doç. Kerem Altıparmak:

‘Ben suç olduğunu düşünmedim’ diyecektir. Ama bu da hata kavramına giriyor. Suç kanıtlanana kadar masumiyet karinesi geçerlidir. Erdoğan’ın dediği yardımın ne olduğu da önemli. Örneğin Türkçe Olimpiyatları’nda çıkıp konuşmuş olması onu suçlu yapmaz. Bu sözler üzerine savcılık resen de soruşturma başlatabilir ancak öyle savcılar var mıdır bilmiyorum.

Avukat Turgut Kazan:

Hukukun zerresinin kalmadığı bir yerde hukuki sorumluluk doğurup doğurmayacağı konusunu fantezi olarak buluyorum. Erdoğan’ın “Yanlış yaptım, ayrılıyorum” demesi gerekir. “Bu kadar temel bir yanlış yaptım, devam edeceğim” diyor. Böyle yaklaşılıyorsa istifa edilmesi gerekir.

Yrd . Doç. Murat Sevinç:

 Cumhurbaşkanı’nın nasıl yargılanabileceği, cezai sorumluluğu Anayasa’da belirlenmiş durumda. Söz konusu düzenlemeleri geçelim. Erdoğan’ın bu sözleri ya da bu sorumluluk mantığı yeni değil. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçilince ‘millet kararını verdi’ denildi. Partililer de aynı şeyi söyledi. Oysa 20-30 milyon yurttaştan oluşan bir jüri sistemi yok Türkiye’de. Yargı başka bir şeydir. Türkiye’de yargıya intikal etmesi gereken eylem ya da sözler ne yazık ki millete havale edilir halde.

Bu 50’lerden kalma bir hastalık Türkiye’de. Büyük ölçüde Bayar’dan miras. Sol pek fazla iktidara gelmediği için sağ parti hastalığı sanılıyor aslında. Ne yazık ki özellikle son 3-5 yıldır, yargıya intikal etmesi gereken konularda ‘milletten vekâlet aldık, halloldu’ havası yaratılıyor. Hukukta böyle kavramlar yok. “Allah affetsin” kişisel inançla ilgilidir. Darbeye doğrudan bulaşmış görünmüyorken gözaltına alınan, işinden gücünden olanlar da “Allah bizi de affetsin” derse ne yapılacak? Demokratik hukuk devletlerinde görülecek şeyler değil bunlar. Erdoğan “Bir tek ben mi yardım ettim” diyebilir. Ki bu da doğru aslına bakarsanız. Çünkü cemaat 30 yıldır var. İşbirliği içinde olmayan ya da muhabbet kurmamış siyasetçi de işadamı da yok gibi. Her şey bu kadar çürümüşken Türkiye koşullarında hiçbir şey olmayacaktır. Bir gün demokratik bir hukuk devleti olup “Allah’ın affetmesi” dışında prosedürlere kavuşmayı dileyelim...

Avukat Bahri Belen:

“Bilmeden yardımcı olduk” dediğine göre burada bir suç kastı yoktur. Zaten suç kastı olmadan yapılan işlerde suçun unsurları oluşmaz. Cumhurbaşkanı’nın eylemlerinden dolayı Cumhurbaşkanlığı dönemine ilişkin cezai sorumsuzlukları vardır. Fakat bu açıklama cemaatin suç örgütü olduğunu kabul edilmesi halinde onların böyle bir örgüt olduğunu bilmeden onlarla harektet eden, onlarla ilişkileri olan ve hatta onlara bir şekilde yardım eden kişilerin de suç kastı olmadan hareket ettiklerini kanıtlayan en önemli kanıt ve dayanaktır. Bugün Gülen cemaati ya da o grupta olduğu iddia edilen insanlara selam veren, iş yapan, habercilik yapan ve her türlü insani, ticari ve hukuki ilişkilerde bulunan insanların, şirket ve sair kuruluşların bu nedenle suçlanamayacaklarını gösterir. Buna dayanan adaletsizliklerin önü de bir an önce alınmalıdır. (Cumhuriyet)