Başbakan Erdoğan, 14 Ocak'ta İstanbul'da Marmaray Projesi'nin ilk ray kaynak törenini yaptıklarını, İstanbul Boğazı'nın altına tüpler yerleştirerek iki kıtayı birleştirmenin 150 yıl önce hayali kurulan bir proje olduğunu anlatırken, "Bu hayali 2004 yılı Ağustos ayında ilk kazmayı vurarak AK Parti hükümeti olarak biz başlatttık. Marmaray Projesi kapsamında Asya ve Anadolu yakalarında 40 istasyon inşaa ediyoruz. Proje tamamlandığında Üstüdar- Sirkeci arası 4 dakikada alınabilecek. Gebze'den Halkalı'ya 105 dakikada ulaşmak mümkün hale gelecek. Marmaray bir İstanbul projesi değildir. Marmaray iki kıtayı demiryollarıyla birleştiren Küresel ölçekte bir yatırım, bir Türkiye, hatta dünya projesidir. Londra'yı Pekin'e bağlıyoruz bu projeyle" dedi.

"MALİKİ'NİN YAKLAŞIMINI TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA OLARAK GÖRÜYORUM"

Başbakan Erdoğan, Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin, "Türkiye bizim içişlerimize karışıyor yaklaşımını" da çok çirkin ve talihsiz bir açıklama olarak gördüğünü anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle dedi:

"Teskereyi hatırlayın. Irak'taki kardeşlerimiz istemediği için biz Irak'a girmedik. Aksi takdirde Türkiye'de Irak'ta olacaktı. Çünkü biz istenmediğimiz yerde olmayız. Maliki'nin şunu bilmesi gerekirdi. Siz mezhep kavgası içinde eğer Irak'ta böyle bir çatışma sürecini başlatırsanız, bizim buna sessiz kalmamız mümkün değil. Çünkü biz sizlerle sınır komşusuyuz, akrabalık ilişkilerimiz var. Hepsinin ötesinde tarihten gelen kültürel bağlarımızında bir anlamı var. Sizler Irak'la yakından uzaktan ilişkisi olmayanlarla hoşgeldiniz diyeceksiniz, onları ağırlayacaksınız, onlara sesiniz çıkmayacaksınız, sınır komşunuz Türkiye'ye bizim içişlerimize karışıyor diyeceksiniz. Bu nasıl bir siyaset anlayışıdır. Bu nasıl bir ülke yönetimi anlayışıdır.Önce söylediklerini kulaklarının duyması lazım. Onun için talihsiz bir açıklama diyorum."

"BİZİM İÇİN TAMAMEN YOK HÜKMÜNDEDİR"

Başbakan Erdoğan, çok az üyenin katılımıyla Fransa Senatosu'nda bir oylama yapıldığını anlatırken şunları söyledi:

"Gerek Fransa Ulusal Meclisi'nde gerek Senato'da kabul edilen bir teklif bizim için tamamen yok hükmündedir. Ortaçağ zihniyetinin yeniden horlatılması anlamına gelen bu karar, açıkça Avrupa değerlerini ayaklar altına almakta, sağduyuyu ortadan kaldırmaktadır. Gerekli uyarıları yaptık. Bir yanlış yapıldığını, tarihin parlamentolarda yargılanamayacağını kesin bir dille ifade ettik. Bu aşamada yasa teklifine karşı oy kullanan senatörlerin, başvuruları için gerekli girişimleri sürdürüyoruz. Bu hatanın telafi edileceğine dair umudu henüz kaybetmiş değiliz. Türkiye öyle büyük bir ülkedir ki, dostluğu büyük bir paye olduğu kadar, küçük insanlar için husumeti de büyük bir payedir. Hiç kimsenin Türkiye ile kavga ediyorum deyip böbürlenmesine fırsat vermeyeceğiz. Hiç kimsenin Türkiye üzerinden siyasi rant elde etmesine fırsat tanımayacağız. Fransız entelektüellerine sesleniyorum. Kabul edilen bu teklif aleni bir ırkçılıktır, düşünce özgürlüğü katliamıdır. Türkiye düşmanlığı üzerinden oy devşirme çabasıdır yapılan. Yapılan Fransa tarihine olduğu kadar Avrupa tarihine de haksızlıktır."

"SARKOZY, GEÇMİŞİNİ SİLEMEYECEK"

Başbakan Erdoğan, bu ayrımcılığa karşı susan, tepsisiz kalanların, Avrupa'da faşizmin ayak seslerini duymamak gibi bir vebalin altına gireceklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu mesele Türkiye Fransa meselesi değildir. Bu mesele bir ayrımcılık, ırkçılık meseledir. Burada şu ironik noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Sarkozy'nin büyük dedesi Osmanlı topraklarında doğmuş büyümüş biridir. Dedesi kovulan musevilerdendir. Ne kadar Türkiye düşmanlığı yaparsa yapsın, soyu Osmanlı'ya dayanan tarihiyle Türkiye ile kesişen biridir. Sarkozy, ne kadar çabalarsa çabalasın, geçmişini silemeyecek, Osmanlı hoşgörüsüne gölge düşüremeyecektir. Etap etap yaptırımlarımızı uygulamaya koyacağız. Hala sabır dönemindeyiz. Sürecin nasıl şekilleneceğini hep birlikte izliyoruz. Gelişmelerin seyrine göre gereken tepkimizi ortaya koyacak, eylem planımızı da kamuoyuyla paylaşacağız."

"BDP'LİLER ULUDERE'DEN SONRA VİCDAN KAVRAMINI HATIRLADI"

Başbakan Erdoğan, Uludere'de talihsiz bir olayda 34 vatandaşı kaybettiklerini, CHP, BDP, PKK terör örgütü ve onlarla birlikte bazı medya kuruluşlarının istismarcı yaklaşımlarının aksine orada soğukkanlı, acıyı paylaşan bir tavır sergilediklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Aradan geçen bir ay içinde Uludere'ye samimiyetsizlikle yaklaşanlar meseleyi unutup kenara çekilirken, biz meseleyi takip ediyoruz. Biz Uludere'de yaşananların aydınlatılması için imkanlarımızı seferber ediyoruz. O köylerde benim evlat acısı çeken kardeşlerimin acısını istismar edenler, altını çiziyorum, acaba Hakkari'de polis otobüsüne saldırılırken, öldürdükleri Zeki Yeşil kardeşimin, Bingöl'de çocuklarını korumak için bomba üstüne atlayan kardeşimin, Batman'da hamileyken öldürülen kardeşimin hesabını verebilecekler mi? BDP'liler Uludere'den sonra vicdan kavramını hatırladılar. Sizin vicdanınız neredeydi? Eğer samimiyseniz o gözyaşını Hatice Belgin için neden dökmediniz? Eğer samimiyseniz, Mizgin Doru ve karnındaki doğmamış bebeği için neden gözyaşı dökmediniz? İstanbul'da belediye otobüsünde molotofla yakılarak öldürülen karrdeşimiz çocuk değil miydi, neden tek kelime etmediniz? 14-15 yaşında dağa gönderilen çocuklar, o çocuklar sizin için gözyaşı dökülecek çocuklar değil mi? Neden sizin gözyaşlarınız orda akmaz? Neden bu gidişatı durdurma yerine gençlere dağı gösterirsiniz. Uludere için güvercin oldunuz, Diyarbakır'da bir mağarada işkence görüp katledilen örgütten kaçan 5 kız için neden şahin kesilmediniz. Neden örgüte tek cümleyle eleştirmediniz? Terör örgütünün katliamlarına gözyaşı akıtmayanların Uludere'de akıttıkları gözyaşları timsahların gözyaşlarıdır. Uludere'deki acılı kardeşim bunların nasıl ikiyüzlü olduğunu görsün. Böyle bir çifte standarta asla tenezzül etmedik. Biz bu yola analar ağlamasın diye çıktık."

"BU ÜLKE ÇOK BÜYÜK ACILAR YAŞADI"

Başbakan Erdoğan, iktidarları döneminde meydana gelen hadiseler yerine kendilerinden  önceki acı hadiselerin de izini süreceklerini bildirirken şöyle dedi:

"19 kişinin kemiklerini bulduk. Bize kadar niye yapılamıyordu? Ama şimdi yapılıyor. Ey yazılı medyanın bir kısmı; Bunları görmüyor musunuz? Toprağın altındaki silahları nasıl biz çıkardıysak, bugün de toprağın altındaki faili meçhulleri biz ortaya çıkarıyoruz. Ama bazılarının gözü var görmez, kulağı var duymaz, konuşamaz, çünkü kalpler mühürlü. 70'lerin, 80'lerin antidemokratik dönemlerinde nice değerimizi yitirdik. 1990'larda bu ülke faili meçhuller arenasına dönmüştü. 24 Ocak'ta Uğur Mumcu, Gaffar Okan katledildi. Bunların üstü örtüldü. Kimi yurtdışına kaçtı. Cem Karaca gibi vatanına dönenler oldu, ama Ahmet Kaya gibi vatanına dönemeyenler oldu. Musa Anter'in ismini andım, Anter'in oğlu, bana bir mektup gönderdi. 43 senedir memleketine gidemediğini anlattı. Memlekete girişinin sebebini hala bilmediğini anlattı. Babasının mezarına gidip fatiha okumama izin verin dedi. Hemen araştırdık, izin yetkimiz olduğunu gördük, ülkesine döndü. Bu ülke çok büyük acılar yaşadı."

"DERSİM FACİASI CHP ESERİDİR"

Başbakan Erdoğan, karşılarında 150 yıl öncesinin İttihat ve Terakki zihniyetini taşıyan bir CHP'si, 'Doğu'nun İttihat ve Terakkisi' olmayı özleyen bir BDP bulunduğunu anlatırken, şunları söyledi:

"Bu ülkede CHP sadece ve sadece bir nedenle darağacına çıkmıştır. Yağlı ipliği masum insanların boynuna geçirmek için. Kılıçdaroğlu, bunu bilmiyorsa, Ali Çetinkaya'nın idam kararlarına baksın. Bilmiyorsa, 3 Aliller divanına baksın. Hiçbirini bilmiyorsa, otomobil farıyla aydınlatılan mahkemede Seyit Rıza'nın nasıl idam edildiğine baksın. Dersim faciası CHP eseridir. Bu facia 1939'da bitmişdir. Bağımlı yargının eseri ise yıllarca daha sürmüştür. Ama bugün artık yargı birilerine bağımlı değil, bağımsızdır. Esasen CHP'nin rahatsızlığı da işte bu yeni süreçtir. Artık yeni militanlarını yargıya yerleştiremeyenlerin feryadıdır. Biri Anayasa Mahkemesi'nin biri Danıştay'ın önünde iki bekçi kulubesi kurdular, yürütmenin elini bağladır. Bizim bir bedelli de onlar için çıkarmamız gerekiyor. Yoksa bunların Anayasa Mahkemesi ve Danıştay önündeki nöbetleri bitmeyecek. İşte katsayı düzenlemesi örneği. Dürüst ol ya. 28 Şubat'taki, 27 Mayıs'taki zihniyet neyse bugünde o. Niçin bu imam hatipler sizi bu kadar rahatsız ediyor? İmam hatip okulunda bu çocuklar ne okuyor bu çocuklar? Düz lisede ne okuyorsa onu okuyor, üstüne dini dersler alıyor. Bir yarış, herkes hangi imtihana giriyorsa, onlarda bu imtihana giriyor. Niye? Dindar bir nesil gelmesin."

"HER AİLEYE 123 BİN TL"

Başbakan Erdoğan, Uludere'deki hava operasyonunda ölen 34 kişinin ailelerine 123'er bin TL ödeyeceklerini anlatırken, "Bu paranın ölenleri geri getirmeyeceğini bizlerde çok iyi biliyoruz. Bizim hedefimiz gönülleri kazanabilmektir. Bu par amağdur vatandaşlarımızın analarının ak sütü gibi helaldir. Meselelelerin üstünü örtme amaçlı değildi" dedi.

"DİNK DAVASININ DA AYDINLATILMASI EN BÜYÜK İSTEĞİMİZ"

Başbakan Erdoğan, "Hrant Dink davasının da aydınlatılması en büyük isteğimizdir. Dosya kapanmamıştır. inanıyorum ki tatmin edici bir süreç işletilecektir. Yürütme olarak üstümüze düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getirecğiz. Bu olay Türkiye'nin hoşgörüsünü zedeleyemeyecektir" diye konuştu.



DHA(MV/İD)