"İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada son olarak tanık sıfatıyla dinlenen Eski Genel Kurmay Başkanı emekli Orgeneral Sn. Hilmi Özkök'ün beyanları ile şahsımın cebir, şiddet ve tehdit ile Türkiye Cumhuriyeti'nin faaliyetlerinin engellenmesine yönelik hukuka aykırı hiçbir eylemde bulunmadığım bir kez daha tüm açıklığı ile kanıtlanmıştır.


Eski Genel Kurmay Başkanı emekli orgeneral Sn. Hilmi Özkök, Mahkeme huzurunda vermiş olduğu bu ifadesinde, dönemin MİT Müsteşarı tarafından kendisine ilk kez 2003 yılında gösterilen “Ergenekon" isimli belgeyi tutarsızlıkları nedeniyle inandırıcı bulmadığı için herhangi bir işlem yapmadığını" belirtmiş ve avukatlarım tarafından kendisine yöneltilen bir soru üzerine; "Genel Kurmay Başkanı olarak görev yaptığı süre zarfında, şahsımın Hükümete karşı darbe yapılmasına ya da hükümete muhtıra verilmesine yönelik herhangi bir öneri, teklif ya da değerlendirmede bulunmadığımı" açıkça beyan etmiştir. Emekli Orgeneral Sn. Hilmi Özkök'ün ifadesinde, ayrıca “Malatya'da işlenen menfur cinayetlerle ilgili olarak Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada yöneticisi olduğum ileri sürülen Özel Kuvvetler bünyesinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Daire Başkanlığı) isimli bir teşkilatın varlığına ilişkin görgüye müstenit herangi bir bilgisinin olmadığını" belirtilmiş ve “Bu konuda, hiçbir duyum da almadığını" söylemiştir. Sn.Özkök'ün ifadesine bakıldığında “Benim, Genelkurmay Karargahında ve sonraki komutanlık görev sürelerimde, Özel Kuvvetler ya da Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde yer aldığı ileri sürülen illegal bir yapılanmanın içerisinde olduğuma dair herhangi bir olaya da şahit olmadığını" açıkça belirtmek suretiyle Zirve Yayınevi davasında, tarafıma isnat edilen ve somut herhangi bir delile dayanmayan iddiaları da, dolaylı olarak yalanlamıştır.


Emekli Orgeneral Sn. Hilmi Özkök, Mahkeme Üyelerinden birinin kendisine yönelttiği bir soru üzerine; Emekli Orgeneral Özden Örnek'e ait olduğu ileri sürülen günlüklerde, 3 Aralık 2003 tarihinde Yüksek Askeri Şura öncesinde yapılan toplantıda, şahsıma ait olduğu iddia edilen sözlerin de, tarafımca söylenmediğini" açıkça belirterek iddiaları bir kez daha yalanlamıştır.


Görüldüğü üzere, Eski Genel Kurmay Başkanı emekli Orgeneral Sn. Hilmi Özkök'ün bu beyanları ile benim halen sanık olarak yargılandığım ve kamuoyunda Ergenekon ve Zirve Yayınevi Davası olarak bilinen her iki davada da, tarafıma isnat edilen suçlamaların tamamıyla mesnetsiz iftiralardan ibaret olduğu tüm açıklığı ile bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Oğluma ait şahsi konutta, yokluğunda, kapısı kırılarak yapılan yasadışı arama sırasında ele geçirildiği ileri sürülen, ancak aradan geçen 3,5 yıllık süre zarfında Mahkemeden defalarca talep etmemize rağmen dosyaya halen daha imajları dahi sunulmayan, varlığı meçhul elba marka iki adet düzmece CD'ye dayalı olarak terörist, çeteci, bombacı ve son olarak, maalesef bir de katil gibi son derece ağır ithamlarla, hukuksal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin hürriyetimden mahrum ediliyorum.


Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Devlet içinde devlet oldular" gerekçesiyle şiddetle eleştirilerek, 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe 6352 sayılı Kanun ile faaliyetlerine son verilen Silivri'de bulunan özel görevli bir mahkeme'de, ay ile her ferde tanınan kanunlar önünde eşitlik ve tabi hakim ilkesine aykırı olarak adeta bir tutsak gibi somut hiçbir olgu gösterilmeksizin tutuklu olarak yargılanmaya devam ediyorum.


Görev konusu kamu düzeninden olduğu için usule ilişkin 6352 sayılı Kanun ile getirilen yasal düzenlemelerin mahkemeler tarafından derhal uygulanması gerekirken geçici düzenlemeler yapılmak suretiyle, olağanüstü yargılamaya tabi ve faaliyetlerine kanunen son verilmiş bir mahkemede halen daha yargılanmaya devam etmem, insan haklarına ve evrensel hukuka tamamen aykırıdır.


Türk Silahlı Kuvvetlerinde yürüttüğüm yarım yüzyıla yakın görev sürem içerisinde Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası'na; Başarı Madalyası'na ve Üstün Hizmet Madalyası'na layık görülmüş şerefli bir Türk subayı olarak, Anayasayı, Kanunları ve Ülkemiz açısından bir iç hukuk kuralı haline gelen Avrupa İnsan Hakları sözleşmesindeki düzenlemeleri hiçe sayan ve kanunen faaliyetlerine son verilmesine rağmen, maalesef halen daha yargılamaya devam eden Silivri'deki özel görevli mahkemede, şahsım üzerinden TSK'ni yıpratmak ve sindirmek amacıyla hukuksal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tutsak alındığımı kamuoyunun takdirine saygılarımla sunarım."


(BB)