Fırat Üniversitesi Hastanesi'nde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan, 28 Nisan'da ortadan kaybolduktan 3 gün sonra elleri- ayakları bağlı, kasığından vurularak öldürülmüş halde toprağa gömülü cesedi bulununan Doç. Dr. Bilgin Güretaş cinayetiyle ilgili tutuklanan 5 kişinin yargılanmasına Elazığ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün başlandı. Haklarında, 'adam öldürmek' ve 'adam öldürmeye iştirak' suçlamalarıyla ömür boyu hapis istemiyle yargılanan tutuklu sanıklar Recai Yıldızhan, oğlu Gökhan Yıldızhan, Abdulkadir Avcı, Semih Avcı ve Öner Yıldız, duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya Gürateş ailesinin avukatları İbrahim Gök, İzzettin Demir ile sanık avukatları ve yakınları katıldı.

"SİLAH ATEŞ ALDI, 'ABİ NE YAPTIN' DEDİ"

Cinayetin bir numaralı şüphelisi olan ve Elazığ'da müteahhitlik yapan Recai Yıldızhan, Doç. Dr. Bilgin Gürateş'in arkadaşı olduğunu söyledi. Yıldızhan, şöyle devam etti:

"Kendisinin Antalya’daki restoranı ile ilgili sorunları varmış, bunun için yardım etmemi istiyordu, zaten maddi olarak sıkıntılıydı. Çok fazla borcu olduğunu biliyorum. Ben de Antalya’daki tanıdıklarım vasıtasıyla durumu araştırdım ancak belediyenin yıkım kararı aldığını öğrenince belgesiyle birlikte durumu kendisine söyledim. Akşamüstü büroma gelmesini söyledim. Soda almak için dışarıya çıktığımda dışarıda karşılaştık. Kendisi bana maç iddiasından kazanmış olduğum cep telefonunu almam için kredi kartını verdi. Gereği olmadığını söylememe rağmen ısrar etti ve şifresiyle birlikte vererek telefonu almamı istedi. Ben gittim telefonu aldım ve işyerine geldim. Kahve yaptı, getirdi oturduk. 'Silah lazım' dedi. Tehdit edildiğini biliyordum. Ben de bulunan ruhsatsız silahı kendisine vermek istedim. Aldım ve kendisine verdim. Nasıl çalıştığını sordu. Mekanizmayı çalıştırdığım sırada silah ateş aldı ve Doç. Dr. Gürateş’e isabet aldı. 'Abi ne yaptın?' dedi. Çok korkmuştum. Çok miktarda kan akmaya başlamıştı. 3-5 dakika kendimden geçtim. Kendime geldiğimde nabzı atmıyordu panikledim."

'BANA YANLIŞ YAPANIN SONU BUDUR, OĞLUM DA OLSA AFFETMEM'

Recai Yıldızhan, Güretaş'in ölmesinden sonra oğlu Gökhan ve Abdulkadir Avcı’yı arayarak büroya çağırdığını ve onlara, "Bana yanlış yapanın sonu budur. Oğlum da olsa affetmem" dediğini söyledi. Oğlu Gökhan’ın, "Benim de başımı yakacaksın" diyerek olay yerinden ayrıldığını ileri süren Yıldazhan, cesetten kurtulmak için Abdulkadir Avcı’ya baskı yaparak korkuttuğunu söyledi. Yıldızhan, "Cesedi koyabileceğimiz sandık türü bir şey almasını söyledim. Kendisi çıktı Gökhan ile mi gittiler bilmiyorum? Daha sonra cesedi koyabileceğimiz bir şey getirdiler. Cesedi Abdulkadir ile birlikte sandığa koyup çiviledik. Ayaklarını zaten daha önceden birlikte bağlamıştık" dedi.

Cesedin sandığa konulduktan sonra iş yerine getirilen hamallarla bir araca taşındığını belirten Recai Yıldızhan, büroyu da Abdulkadir Avcı'ya temizlettiğini, söyledi. Yıldızhan, daha sonra cesedin ne olduğuna ve nereye gömüldüğünü bilmediğini ifade ederek, olayın kaza sonucu olduğunu ve pişman olduğunu söyledi.

CESEDİ DOLAPLA TAŞIDILAR

Sanıklardan Abdulkadir Avcı, ifadesinde Recai Yıldızhan'ın kendisini çağırdığını ve "Bürosuna gittik. Bize 'Yanlış yapanın sonu bu olur' diyerek maktulü gösterdi. Daha sonra olayın kazayla olduğunu söyledi. Biz panik olduk. Oğlu Gökhan kızdı ve iş yerinden ayrıldı. Recai, bana zorla tehditle ölenin tanınan biri olduğunu, sabah saat 09.30'a kadar cesetten kurtulmaları gerektiğini söyledi ve 'Sen aracını getir, gerisini hallederiz' dedi. Cesedi koymak için dolap almamız gerektiğini söyledi. Aşağı indim. Oğlu Gökhan vardı. Kendisine durumu izah etmeden, 'Bana mobilya lazım' diyerek cesedi koyduğumuz dolabı satın aldık. Ve ben Gökhan’a 'Sizin dükkanda eşyalarım var, onları içine koyacağım' diyerek bu dolabı getirip asansöre kadar Gökhan’la taşıdık" dedi.

İÇİNDE CESET OLAN DOLABI HAMALLAR TAŞIDI

Avcı, Recai Yıldızhan'ın oğlu Gökhan Yıldızhan'ı çivi almak için dışarıya gönderdiğini belirterek, "Dolabı asansöre ben koydum, Gökhan büroya gelmedi. Recai, dükkandan çıkıp, oğlu Gökhan’ı çivi alması için gönderdi. Gökhan çivi alıp getirdi. Büroya girmeden çivileri verip çıktı. Durumu bilmiyordu. Biz Recai ile cesedi dolaba koyup çiviledik. Daha sonra Gökhan ile birlikte hamal tuttuk. Hamallar geldiğinde içinde ne olduğunu söylemedik ve benim araca taşıttık. Daha sonra aracı Gümüşkavak Mahallesi'nde uygun bir yere park ettikten sonra Recai’nin çağırması ile tekrar iş yerine gelip etrafı yıkayıp temizledim" dedi.

ÖNCE KORKUP İNKAR ETTİ SONRA KABUL ETTİ

Bürodaki eşyaların değiştirilmesinin ardından aracının yanına giderek araçtaki cesedi Erpinik Mevkii'ne götürdüğünü anlatan Abdulkadir Avcı, tek başına cesedi buraya gömdüğünü söyledi. Avcı, cesedi gömdükten sonra da İstanbul’a gittiğini ve polisin ifadesini almak istediğini öğrendikten sonra da Elazığ'a tekrar döndüğünü, polise cesedi bıraktığı yeri ve silahı gösterdiğini anlattı. Avcı, polisteki ilk ifadesinde korktuğu için olayı inkar ettiğini ancak daha sonra bu ifadesini düzelttiğini kaydetti.

Duruşmaya kısa bir ara veren Mahkeme Başkanı Sadık Özkan, Abdulkadir Avcı, Semih Avcı ve Öner Yıldız'ın tutuksuz yargılanmaları için tahliyelerine ve Recai Yıldızhan ile oğlu Gökhan Yıldızhan'ın tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 18 Temmuz tarihine erteledi.