Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nce (TJOD) bu yıl 10'uncusu düzenlenen Ulusal Jinekolojik ve Obstetrik Kongresi, Antalya'da devam ediyor. Belek'teki Maritim Pine Beach Otel'de 9 Mayıs'ta başlayan ve yarın sona erecek kongrede Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde dünyada ilk kadavradan rahim nakli ameliyatını gerçekleştiren ekip, ameliyat hakkındaki ilk bilimsel sunumu gerçekleştirdi.

AÜ Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münire Erman Akar sunumun ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

AMAÇ BEBEK SAHİBİ OLMAK

TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil, Akdeniz Ülkeleri Obstetrik ve Jinekoloji Derneği (FGOM) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir ve kongrenin yurtdışından gelen katılımcıları Rafet Gazvani, Mourad Seif, James Walker'ın katıldığı toplantıda Prof. Dr. Münire Erman Akar, "İlk sunumu yapmak, bilimsel açıdan tartışmak, eleştirileri dinlemek, bunlardan da belki öngörülere varmak bizi için çok değerli. Umarız gebelik de gerçekleşir, bebeğimizle birlikte sunum yaparız" diye konuştu.

Rahim naklinin en büyük amacının bebek sahibi olmak olduğunu belirten Prof. Dr. Akar, şu bilgileri verdi:

"Hastamız bebek sahibi oluncaya kadar biz kendimizi başarılı olarak görmüyoruz. Ama hastamız, şimdiye kadar en uzun yaşamış rahime sahip. Daha önceki 2002'de sunulan canlıdan rahim nakli ancak 99 gün yaşayabilmişti. Bizim hastamıza yaptığımız naklin üzerinden 270 gün geçti, 9'uncu ayımız doldu. Şimdiye kadar ters giden bir şey olmadı. Hedefimiz bebeği elimize almak."

CİNSEL AKTİVİTE ÜÇÜNCÜ AYDA BAŞLADI

Dünyada kadavradan ilk rahim naklinin gerçekleştiridiği 21 yaşındaki Derya Sert'in ilk adetinin 20'nci gününde gördüğünü ve 2011'in Ekim ayından itibaren her ay düzenli adet görmeye devam ettiğini belirten Prof. Dr. Akar, "Hormonal değerleri gayet iyi gidiyor. Yumurtlamanın da olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Prof. Dr. Akar, hastanın adet kanamasının 4- 5 gün sürdüğünü ve nakil ameliyatının üzerinden geçen 3'üncü ayda cinsel aktiviteye izni verildiğini açıkladı. Prof.Dr. Akar, rahim nakli adaylarının sadece rahimi doğuştan olmayan hastalar olmadığına işaret ederek, trafik kazası veya doğum sırasında kanama nedeniyle bazı hastaların rahim nakli adayı olabilceğinin altını çizdi. Rahim naklinin en fazla 45 yaş için önerildiği ama yumurtalık rezervi iyi olmayan bir hastada asla nakil düşünmediğini belirten Prof. Dr. Münire Erman Akar, "Kendi yumurtalık rezervinin gebeliğe izin vermesi gerekiyor. Menopoza girmiş olan hastalar şu an için nakil adayı olamazlar. Yasalar buna izin vermiyor" dedi.

RAHİM NAKLİ VE HAYAT KALİTESİ

Prof. Dr. Akar, bir soru üzerine, nakledilen rahmin doğumdan sonra alınacağını belirterek, "Rahim nakli hayat kalitesini artıran bir nakil. Yaşamı devam ettirecek bir nakil değil. Rahmin görevini tamamladıktan sonra alınması gerekiyor. Bizim de hastaya önerimiz doğumdan sonra rahmin alınması. Belki bir gebeliğe daha izin verilir mi, bütün bu sorular zamanla cevaplanacak" yanıtını verdi.

"NORMAL YOLLARDAN GEBE KALAMAZ"

Hastanın normal yollardan gebe kalmasının mümkün olmadığının altını çizen Prof.Dr. Münire Erman Akar, nakil hastası Sert'in, dış gebelik riskine karşı tüplerinin bağladığını belirtti. Prof.Dr. Akar, cerrahi nedenlerle rahmi alınan hastalarda tüplerin bırakılmasının düşünülebilceğini ama dış gebelik riskinin akılda tutulması gerektiğine dikkati çekti.

RAKAMLAR İNANILMAZ

Prof.Dr. Ömer Özkan, dünyada kadavradan rahim nakli ameliyatının gerçekleştirildiği ilk hasta olan Derya Sert'in AÜ Hastanesi'ne haftalık olarak kan kontrolünü yaptırmak için geldiğini söyledi. Aylık olarak biopsilerin yapıldığını kaydeden Prof.Dr. Özkan, rahim nakli talebiyle yapılan başvuruların inanılmaz boyutta olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özkan, "Mevzuat olmadığı için resmi rakam veremeyiz ama inanılmaz. Bize yapılan başvuralar resmi olmayan, kişisel başvuralar. Hangi ülkelerden, nerelerden geldiklerine inanamazsınız" diye konuştu.

SEZARYEN DOĞUMLAR

TJOD Başkanı Prof.Dr. İsmail Mete İtil ise, sezaryen oranlarının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de arttığını belirterek, "Bugün Türkiye'dte yüzde 45'ler civarında sezaryen oranlarından bahsedilmektedir. Nedenler de dünyada öne sürülen nedenlerle benzerlik göstermektedir" dedi.

Bu konuda Sağlık Bakanlığı ile ortak bir aksiyon planı hazırladıklarının kaydeden Prof. Dr. İtil, "Planın uygulanmasıyla ilgili özellikle toplum bilinçlendirilmesi, gebe eğitimi, malpraktis (Tıpta yanlış, özensiz, kötü tedavi) ile ilgili düzenlemeler, ağrısız doğumun yaygınlaştırılması konularında ilerlemelerin sağlanması gerekiyor, çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.

Prof.Dr. İsmail Mete İtil, sezaryen oranlarını düşürmek için en iyi yöntemleri, normal doğum ve sezaryen nedenlerinin klinikler bazında analizi, bilgilerin değerlendirilmesi, malpraktisle ilgili hekimi de gözeten düzenlemeler, ebe doğumlarının artırılması, doğum odalarının bireyselleştirilmesi ve hasta mahremiyetine özen gösterilmesi, ağrısız doğumun yaygınlaştırılması ve gebelerin eğitimi ve toplumu bilinçlendirme kampanyaları şeklinde sıraladı.

GENÇ KIZLARDA ADET KANAMASI

Prof. Dr. İtil, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) kabul ettiği 10-20 yaş arası adolesan dönemde görülen adet kanamalarının, bazen çok şiddetli olduğunu ve genç kızı ileri derecede kansız bırakabildiğini söyledi. 2 günden az ve 7 günden fazla süren kanamaları anormal kabul etmek gerektiğini ve kanama miktarının da toplamda 80 mililitreyi geçmemesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İtil, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu sınırlar aşıldığında bir çok genç kızda, anemi görülmekte ve bu da okul başarısına etki etmektedir. Bu süreçte genç kızlar daha çok nasıl görünüyorum diye düşündüklerinden ve adetler konusunda pek bilgileri olmadığından, bu anormal kanama genç kızlarda ciddi psikolojik sorunlara yol açar. Anneler yeterli bilgiye sahip olmayan kızlarını mutlaka sorgulamalı ve ilk adet sonrası aşırı kanama yakınması varsa mutlaka hekime danışılmalı."