Sapanca Güral Otel'de 4 gün sürecek il müftülerinin katıldığı seminerde açılış konuşması yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kürtaj tartışmalarında herkesin içine düştüğü bir hataya dikkat çekmek istediğini söyledi. Prof.Dr. Görmez, kürtaj konusunda en büyük ıstırabı çeken, mazlum ve mağdur olanların hep kadınlar olduğunu anlattı. Diyanet İşleri Başkanı, "Son olarak tarihi tecrübeler göstermiştir ki, bu konu sadece yasa ve yasaklarla çözülememiştir. Bu hususta insan sevgisi, Allah korkusu ahiret bilgisi ve yaşam hakkına saygıyı içine alan yüksek bir merhamet eğitimi seferberliğine ihtiyaç vardır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Görmez, şöyle devam etti:

"Bazı köşe yazarlarımız da 'Zinhar Diyanet bu konuda konuşmasın, konuşması doğru olmaz, bu Diyanet’in işi değildir' mealinde yazı yazıyorlar. Bu arada ‘Aydınlat bizi Diyanet’ tarzı manşetlerin de gözlerden kaçmadığını ifade etmek isterim. Her şeyden önce bu konunun sadece Diyanet’in konusu olmadığını biliyoruz. Kürtaj; insanın, hayatın, dinin, bilimin, ahlakın hukukun, vicdanın keşiştiği ender konulardan biridir. Bu önemli konuyu çağın bize dayattığı ideolojik bir zeminde değil, insan bilim ahlak ve hukuk zemininde müspet bir diyalog kurarak konuşmamız gerekmektedir.  Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Din İşleri Yüksek Kurulumuzun bu konuda söyleyeceği çok önemli hakikatlar vardır. Kaldi ki Diyanet bu konuda ilk defa konuşmuyor. Kurulduğu günden beri vatandaşlarımızın bu meyandaki sorularını aynı ilkeler, aynı prensipler ışığında cevap veregelmiştir."

İLK KEZ 1956 YILINDA

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Görmez kürtaj konusunda Din İşleri Yüksek Kurulu'nun ilk defa 1956 yılında karar aldığını belirtirken, 1983 yılında da Sağlık Bakanlığı Aile Planlaması ve kürtajla ilgili İslam dininin bakış açısından doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulduğunu söyledi.  "Kurul yetmiş sayfalık bir rapor hazırlatarak kurum kararı haline getirmiş ve Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş imzasıyla Sağlık Bakanlığı'na gönderilmiştir" diyerek raporun sonuç kısmında yeralan maddeleri de şöyle sıraladı.

"Toplumun temeli ailedir. Ailenin devamlılığını çocuk sağlar. Dinimiz prensip olarak da evlenip yuva kurmayı ve çoğalmayı teşvik etmiştir. Meşru mazeret olmadan gebeliğini ve doğumun önlenmesi uygun değildir. Çocuk aileye ve topluma Allah’ın emanetidir. Bu itibarla her aile ancak bakıp yetişterebileceği sayıda çocuk edinmelidir. Çeşitli nedenlerden çocuk istenmediği durumlarda karı kocanın ortak istekleriyle gebeliğini önleyici tedbirler alınması caizdir. Doğum yapma çocuk sayısının sınırlandırılması, iki doğum arasındaki sürenin ayarlanması, kısırlığın tedavi ettirilmesi gibi konularda da karı kocanın ortak isteğine göre meşru ve emin çarelere başvurulması caizdir. Ancak sağlığa zararlı veya devamlı kısırlığa yol açan ilaç ve aletlerin kullanılması caiz görülmemiştir. Dinen meşru ve bir mazeret olmadıkca çocuk düşürmek ve aldırmak haram ve cinayet hükmündedir. Çocuk düşürmek ve aldırmak, gebeği önleyici tedbirlerden değildir."

BOSNA SAVAŞINDA

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, 1993 yılında Bosna Savaşında Sırp askerler tarafından tecavüz edilerek hamile bırakılan kadınların kürtaj yapıp yapmayacağının Diyanet İşleri Başkanlığına sorulduğunu da belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bosna Hersek'te on binlerce Müslaman kadın ve kız Sırplar tarafından zorla tecavüz edilerek hamile bırakılmış, bu kadın ve kızların düşük yapma süresi gecinceye kadar esir kamplarında tutulmak suretiyle bu çocukları doğurmalarının sağlanmasına çalışılmıştır. Nitekim tecavüze uğrayan müslüman kadın ve kızlardan düşmanın alçakça tecavüzünün mahsulünü rahiminde taşımak gibi bir zillete katlanmadıkları için canlarına kıyanlar olmuştur. Bilindiği üzere İslam dini insana ve insan hayatına büyük değer vermiştir. Hayatın ve neslin korunması bütün ilahın dinlerin başlıca hedefleri arasında yer almıştır. Ancak söz konusu olaya, İslam’ın izzeti ve İslam toplumunun bu bölgede varlığını devam ettirmesi veya yok olması açısından da bakılması gerektedir. Olaya bu yönü ile değerlendiren kurulumuz annenin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmamak şartı ile zorla tecavüze sonucu gebe bırakılan müslüman kadın ve kızların kendi iradelerine bağlı olarak ilaç ve tıbbı müdahale yolu ile rahimlerinin tahliyesine cevaz verilebileceği kanaatine varılmıştır."

ANNENİN HAKKI

Anne karnındaki ceninin, bebeğin kendisine ait hayat hakkı olduğunu belirten Prof.Dr. Görmez, kürtajın sadece bir kadın meselesi olmadığını belirterek,  "Zira tarih boyunca bu meselenin en büyük sorumlusu en büyük müsebbebi erkekler olmuştur. Bunun en büyük ıstırabını çekenler mazlum ve mağdur olanlarda hep kadınlar olmuştur. Bütün dinler meşru bir mazeret olmadıkça bu masum günahsız savunmasız varlığın doğmuş, dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkı olduğunu, bu varlığın da yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edecektir" dedi.

BEKİR BOZDAĞ'IN GÖRÜŞÜ 

Seminere katılan Başbakan Yardımcısı Mehmet Bozdağ ise, kürtaj konusuna Diyanet İşleri Başkanı'nın değindiğini, 1956'dan bu yana bu konuda görüşlerin açıklandığını vurgularken, "Konu gündeme geldiğinde, Müslümanlar soru sorduğunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu sorulara cevap vermesi doğru olandır. Yanlış olan, Diyanet'in bu konuda konuşmamasını istemektir. Sorulara cevap vermesini istememektir. Bunu isteyenler gerçeklerin bilinmesinden korkanlardır" diye konuştu.

 

ZT,AG,BT(MB/İD)