BDP Genel Başkan Selahattin Demirtaş, Diyarbakır merkez Yenişehir Belediyesi'nin Fidanlık Sosyal Tesisleri'nin açılışına Milletvekili Nursel Aydoğan ile birlikte katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan Yenişehir Belediye Başkanı Selim Kurbanoğlu, birilerinin Diyarbakır üzerinde seçim hesapları yaptığını belirterek, "Birileri Diyarbakır üzerinde hayaller rüyalar görüyor ve çeşitli masallar anlatıyor. Gücü olan halka başvursun. Dersini o şekilde alsın. 1999 yılından beri herkes gereken dersi aldığı gibi halkımızın desteğiyle önümüzdeki dönem 99 olan belediye sayısını inşallah 199'a çıkaracağız. Ama yine de diğer siyasi partilerin rüya görme hakları var. Dikkat etsinler bu rüya kabusa dönüşmesin" dedi.

BELA ZİHNİYET

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AK Parti hükümetinin partilerinden söz ederken bir düşman ülkeden söz eder gibi konuştuğunu ve düşmanca dil kullandığını söyledi. Demirtaş, şöyle devam etti:

"Ayrımcı, ötekileştirici bir dil kullanıyorlar. Bu ülkede milyonlarca insanın BDP ye gönül verdiğini canını verdiğini unutuyorlar. Milyonlarca insanın umudu haline gelmiş bir partiyi değerlendirirken o insanlarla ilgili kullandıkları dile dikkat etmezken neleri yıktıklarının farkında değiller. Çünkü dünyayı kendilerinden ibaret sanıyorlar. Ankara'yı dünyanın merkezi sanıyorlar. Başbakanı dünyanın merkezi sanıyorlar. Dünya Başbakan'ın etrafında dönüyormuş gibi düşünüyorlar. Dünyada başka halklar, inançlar, kimlikler, diller coğrafyalar olamaz diyorlar. Bunu içselleştiremiyorlar. Varsa yoksa Erdoğan. Sanırsınızki insanlık varolduğundan beri Allah'ın insanlara bahşettiği en büyük değermiş gibi konuşuyorlar. Kusura bakmayın ama bizim açımızdan son 10 yılda başımıza gelmiş en büyük beladır. Siz baş tacımı, Cumhurbaşkanı, devlet başkanımı yaparsınız, siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Sizin takdiriniz. Kenan Evren bile 2-3 yıl içinde bu halkın 8 bin tane siyasetçisini içeri atacak kadar pervasızlaşmadı. Geçenlerde Merwani isminde bir park açtık ancak bu isim içinde W harfi olduğu için yasaklandı. Yıl 2012 Erdoğan yönetimi Ortadoğu'da Kürdistan devletleri kuruluyor ama burada Kürtlere tek bir harf kullanmaları bile yasaklanabiliyor. Bunun neresi bizim için bir şans. Bu bizim için olsa olsa bela bir zihniyettir. Ortadoğu kazanı bu kadar kaynarken, Ortadoğu'da dengeler, taşlar bu kadar yerinden oynarken sen 20 milyonluk nüfusa sahip Türkiye Kürtlerine tek bir harfi bile fazla görürsen kusura bakma ama o halk seni Başbakan olarak tanımlamaz. Senin Başbakanlığına saygı duymaz" dedi.

BDP'Lİ KADIN MİLLETVEKİLLERİNE YÖNELİK KULLANILAN DİL UTANÇ VERİCİDİR

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın BDP'li kadın milletvekilleriyle ilgili sarf ettiği sözleri eleştiren Demirtaş, "Bu öfke, hakaret dili, sizin sözcülerinizin milletvekillerinizin partililerimize karşı kullandığı dil tam anlamıyla utanç vericidir. BDP'li kadın milletvekillerine yönelik kullandıkları dil utanç vericidir. Eminimki AKP'deki kadın arkadaşlarda bu dili kabul etmiyeceklerdir. Efendim BDP'li kadınlar kadın değilmiş. Onları kadın olarak tanımlayamazmış. Otobüsün üzerine çıkıp konuşuyor bağırıyorlarmış. Siyaseten sertlermiş. Kendisinin kafasındaki kadın zihniyeti ile BDP'li kadınlar uyuşmayabilir, uyuşsaydı hata olurdu zaten. Çünkü senin zihniyetin önünde diz çöken, ayaklarını yıkayan, evinde köleleştirilmiş, düşüncesi fikri olmayan, kumayı kabul edebilen bir kadın zihniyetidir. BDP'li kadınlar böyle değil doğru. Asıl sesin, çığlığın AKP'li kadınlardan çıkması lazım. O sözleri aynen hükümet sözcüsüne iade ediyorum. Kendisinin haddi değildir. Böyle bir siyaset anlayışı olamaz. Hakaret ederek saldırarak BDP'li kadınları yıldıramazsın. Hangi BDP'li kadın hangi erkeğin önünde diz çöktüki senin önünde diz çöksün. Rüyanda göremezsin böyle bir şeyi" dedi.

BAŞBAKAN ÖLÜLERİN HESABINI VERMELİ

Hergün onlarca insanın yaşamını yitirmeye devam ettiğini ve buna da başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın neden olduğunu öne süren Demirtaş şunları söyledi:

"Hergün onlarca insan yaşamını yitirirken, Türkiye'nin her bir şehrine cenazeler giderken Başbakan'ın söylemine bakın. Ağzından Barış cümlesi çıkmıyor, çıkamıyor. Lügatından çıkmış böyle bir kelime. Dünyayı fethettiğini sanıyor. Ona tavsiyem Sultan Süleyman'ın mezarına gitsin. Baksın ondan geriye ne kalmış. Bir mezar taşı. Sende öyle olacaksın. O yüzden kendini dünyanın fatihi görme. Bütün dünya benim etrafımda dönüyor duygusundan vazgeçmen lazım. Kararmış vicdanının artık barışla doldurup rahatlatman lazım. Keskin sirke küpüne zarar verir her şeyden önce. Bu anlayışla, bu siyasetle bu ülkede tek bir sorun çözemedin, çözemezsin. Bu savaşın görülmesini istemiyor. Peki bu anaların feryatlarını nasıl bastıracaksın, talimatmı vereceksin onlara da. İkinci bir emre kadar evlat acısını yasakladımmı diyeceksin. Bu acı seni boğar. Elinde yetki olan sensin, Başbakan olan sensin. Ölülerin hesabını vermesi gereken de sensin. Sen kimseden hesap soramazsın. Neden bu barışı sağlayamadın diye hesap vereceksin. Neden Oslo protokollerini reddettin. O protokolleri onaylasaydın kaybedecek neyin olacaktı. Çık bu halka anlat. Neden savaşa yeniden karar verdin? Çünkü kafasında demokrasi düşüncesi yok. Kürtlerin ana dilinde eğitim yapması Kuran'amı aykırı? Kutsal kitabımız Kuran'da hiç bir halk ana dilinde eğitim yapamazmı diyor? AB yasalarındamı var bu yasak. Niye olmaz. Bu halk kendi ana vatanında kendi ana diliyle niye eğitim yapamaz. Sen biz, bizler, Türkiye cumhuriyeti yokken Kürtler ve Kürdistan vardı. Kürt ve Kürdistan yoktur demekle yok olmaz. Doğuştan kazanılmış hakları olan bir halk gerçeği vardır. Bir halk kendi dili ve kültürüyle ana vatanında yaşayacak ve dilini kültürünü yaşamını korumak için demokratik bir sistem oluşturmak için kendini yönetecek. Kürt sorunu dediğimiz bu. Başka bir şey yok. Sen bunun için koca bir savaşı göze aldın. Onlarca insan ölüyor. Sen hala çıkıp Kürtlere, BDP'ye saldırıyorsun. Sen hesap vereceksin. Ölen askerlerin, gerillaların, sivillerin hesabını vereceksin. Bu ölümlerden BDP sorumlu değil. Senin önüne kaç defa yol haritası konuldu. Çözüm yolları sana gönderildi. Bizde gönderdik sayın Öcalan'da gönderdi. Hepsinin elinin tersiyle itmedin mi? Birlikte yaşamak bu kadar zormudur. Eğer zordur diyorsan bizde dedikki nerde inceyse ordan kopsun. Kölece yaşamayı hiç bir halk kabul edemez"

DEVLET SİLAH BIRAKMASIN, ANCAK SİLAH SIKMASIN

Demirtaş, Başbakan Erdoğan'ın "Silahı bırakırlarsa operasyonlar durur" sözleri üzerine, "Kürt sorunu silah bırak teslim ol sorunumudur. Örgüt silah bırakırsa operasyonlar durur, devlet silah bıramaz çünkü silah onun demirbaşıdır. 50 defa söyledik. Bu nasıl bir anlayışsızlıktır. Gerçektende Başbakan'ın anlama yeteneğinden şüphelenmeye başladık. Biz bugüne kadar devlet silah bıraksın dedik mi? Biz devlet o silahı sıkmasın diyoruz. Çokmu zor bunu yapmak. Biz karşılıklı eller tetikten çekilsin dedikçe o meseleyi çarpıtıyor. Devlet silah bırakmasın elinde olsun, demirbaşı olsun ama sıkmasın. Eller tetikten çekilsin bu kadar basit söylüyorum. Karşılıklı her türlü faaliyet durdurulsun. Oslo'da müzakere denendi olmadı, bunun alternatifi savaş olmamalıdır. Tekrar müzakare olmalıdır. Tek bir insanın canını bile kurtaracaksa müzakere etmeye değmezmi? Yeniden gerekirse defalarca müzakere etmek en haklı doğru yol değil midir ? " dedi.

CHP YANGINA KÖRÜKLE GİDİYOR

Demirtaş, Oslo görüşmelerinin tutanaklarını yayınlayan CHP'ye de eleştirilede bulunup şöyle dedi:

"CHP'ye sormak istiyorum diyalog derken neyi kastediyorsunuz. Bu iş silahla çözülmez diyorsunuz. Oslo'yu da mahkum ettiğinize göre, müzakereyi, diyaloğuda vatana ihanet olarak gördüğünüze göre çıkın bir açıklayın bizde anlayalım diyalogtan ne anlıyorsunuz. Başka hangi seçenek var. Diyalog diyorsanız Kürt halkının temsilcilerinden başka kiminle diyalog yüreteceksiniz. O nedenle ana muhalefet partisi de şu anda Kürt sorunu tıkandığı noktada yangına körükle gidiyor. Doğru bir tutum değil bu. Ana muhalefet partisi savaşın bu kadar tırmandığı, ölülerin bu kadar arttığı ortamda varsa elinde bir çözüm seçeneğini açıklar yoksa susup yerinde oturur. Ama ortamı daha fazla gerip Kürt sorunundan birde kendi siyasi rantını elde etmeye çalışırsa bu Kürt sorunun dahada derinleştirir çözümsüz hale getirir. Ne çektiysek, devlet partilerinin kendi aralarındaki çekişmelerden, siyasi rant kavgalarından çektik. Arada hep Kürtler ezildi" dedi.

OSLA MÜZAKERELERİNİ YÜRÜTENLERE TEŞEKKÜRLER

Oslo müzakerelerini yürütenlere teşekkür eden Selahattin Demirtaş sözlerini şöyle bitirdi:

"Müzakere saygın bir yöntemdir. Kim yapmışsa nasıl yapmışsa sonuç alınıp almamasına bakılmaksızın o müzakereyi yürütenlere ben ayrıca teşekkür ediyorum. Çok ahlaki bir yöntemdir, cesurca bir yöntemdir. Kim o müzakere masasına oturmuşsa ben kendilerine teşekür ediyorum. 2,5 yıl müzakereler sürerken eminimki binlerce gencin canı kurtulmuştur. Savaş durduğu için onlarca ananın babanın evladına kavuşması sağlanmıştır. o Müzakereler sayesinde olmuştur. Şimdi bir kmez daha denemenin kime ne zararı olur. Bu kadar kritik bir süreçte en ünlü aktör olan Sayın Öcalan'ı 420 gündür 4 mahkumla birlikte Dünya izole ediyorsunuz. Açıkça hukuku çiğnediğinizi ilan edip tecrit uyguluyorsunuz. Milletvekillerimizi 8-9 yıl cezayla yargılıyorsunuz, siyasetçilerimizi her gün tutukluyorsunuz. Dokunulmazlıkları kaldırılsın, parti kapatılsın tartışmaları yürütüyorsunuz. Ondan sonra dönüp BDP'lilerin katkısı olmuyor diyorsunuz. Ortada BDP'mi bıraktınız? BDP cezaevinde. Dışarda olan bizler meclis grubu halkımızın desteğiyle partimizi ayakta tutmaya çalışıyor. Bir parti komple cezaevinde. Savaş derinleşiyor dediğimiz için bizi linç etmeye kalkıyorlar. Artık sözün bittiği günleri yaşıyoruz. Sözlerle, laflarla bu işin yürümeyeceğinin somut gerçekliğini yaşıyoruz"