Ne “bir bilen” nede “bir bölen” olamayız, gerçekleri de yok sayamayız. Çerkes kurum ve yapılanmalarının ortak kararıyla belirlenmiş bir aday yoktur. Mevcut “Bağımsız/Partili Çerkes Adayların”, toplumumuzun yol ve yöntemleriyle uyum derecesini ortaya koymalıyız. Halklarımızı, neo-liberalizmin tahakküm düzlemine, fırsatçılığın hükmüne bırakamayız. Özellikle de ‘katiline âşık” yatırımcıların, halklarımızı ve taleplerimizi kullanarak kişisel hesaplar içine girmeleri net ortaya koyulmalıdır" denilen açıklama şu şekilde :

ORTAK SEÇİM SİYASETİNİ TARTIŞMAYA AÇIYORUZ! 

DÇH-Yürütme Kurulu, seçim hileleri, baraj vb. engeller ve ülkeyi karmaşaya sürükleyebilecek olası sonuçlardan ötürü özel öneme sahip 7 Haziran’daki seçimlere dair bir tartışma başlatmayı kararlaştırdı.



Açtığı bu tartışmanın ardından seçimlere ilişkin tutumunu netleştirecek olan DÇH, halklarımızla ve tüm duyarlılıklarla bir ‘ortak seçim siyaseti’ geliştirme görüşündedir. Bu tartışmayla; Türkiye genelinde ve Çerkes toplumunda yaşanan seçim hareketlenmesini nesnel bir şekilde değerlendirip, taşları yerli yerine oturtmalıyız. Halkın, emeğin ve örgütlülüğün dışlandığı bir akıl tutulmasını elbirliği ile aşmalıyız. Seçim gibi çok önemli bir konuda halktan, kurumlardan bağımsız ve parçalı adımlar atılmasının toplumumuzun genelinde yarattığı rahatsızlığı tersine çevirebiliriz. ‘Ortak seçim siyaseti’ için öncelikle şu soruya beraberce yanıt oluşturmalıyız:

‘Halklarımızın taleplerini, bütünlüğünü ve diğer halklarla birlikteliğini koruyup güçlendirecek ve süreklileştirecek seçim politikası ne olmalıdır?’

Bu soru ve olası cevaplar, bu tartışmanın ilk adımıdır ve ana mecrasıdır. Bu adımın zeminini güçlendirebilme adına aşağıdaki 3 ana ekseni temel alarak bir tartışma yürütmenin sonuç alıcı olacağı kanaatindeyiz:

1- ÖRGÜTLÜ TUTUM: Seçimler siyasidir, siyasette örgütlü yapılmalıdır. Halkın karar sürecinde yer almadığı, toplumumuzun emektarlarının, Thamadelerin, kurumların yok sayıldığı bir süreç yaşanırken; genel siyasi teamüller ve Xhabze çerçevesinde örgütlü bir yaklaşım geliştirmek özel önemdedir.

Örgütlü yaşamı yadsımak, halkın kurumların yok saymak, örgütlenme sorununa tersten yaklaşmaktır. Herkesi ilgilendiren bir konuda mevcut karmaşayı aşmanın tek yolu kolektif halk iradesidir.

2- EMEK-EŞİTLİK VURGUSU: Seçimler siyasidir ve siyasetin birincil unsurlarından biri EMEK faktörüdür. Diğer halklarla bizi birleştirecek en önemli nokta emek mücadelesidir. Çerkes toplumunun da en az yüzde 95’inin emeğiyle yaşamını idame ettiriyor olmasına, bunca sömürüye ve yoksulluğa karşın emekçilerin sorunlarına ilişkin tek bir cümle dahi etmeyen veya edemeyen, “kimlik siyaseti”nin sınırlarında kalan, ortalamacılık üreten bu koşullarda; EMEK ve EŞİTLİK vurgumuz, artık her zamankinden bir kat daha özel önemdedir.

3- DEMOKRASİ GÜÇLERİYLE KOLEKTİF DURUŞ: Halklarımızın kurtuluşunu, tüm halkların kurtuluşuyla bağlantılı gören bizler, bu seçimlerde de toplumsal muhalefetin çözüm önerileriyle birleşik bir hat çizmeliyiz. Bu bağlamda, sonlanmış cümlelerle, şablonlarla yürüyemeyiz, iknaya açık olmalıyız. Bu seçimleri diktatörlüğün kazanması sonucunda olabilecekleri gözeterek ittifak arayışlarımızı belirlemeliyiz. Demokratik kitle örgütlerini, “Diktaya karşı” olası ortak duruşları dikkatle takip etmeliyiz. Herhangi bir adımımızın, sisteme dönük genel bakışımızın ikamesi veya alternatifi olmamasına da özel hassasiyet gösterilmelidir.

İlkelere, Strateji-Taktik Bütünlüğe Daha Fazla Sarılma Zamanıdır!

Yukarıda genel hatlarıyla özetlediğimiz 3 ana eksenle birlikte, halklarımızın seçimlere kolektif yaklaşımını oluştururken öncelikle ilkesel anlayışı, strateji-taktik bütünlüğü temel ölçüt almaktayız. 

Ne “bir bilen” nede “bir bölen” olamayız, gerçekleri de yok sayamayız.. Çerkes kurum ve yapılanmalarının ortak kararıyla belirlenmiş bir aday yoktur. Mevcut “Bağımsız/Partili Çerkes Adayların”, toplumumuzun yol ve yöntemleriyle uyum derecesini ortaya koymalıyız. Halklarımızı, neo-liberalizmin tahakküm düzlemine, fırsatçılığın hükmüne bırakamayız. Özellikle de ‘katiline âşık” yatırımcıların, halklarımızı ve taleplerimizi kullanarak kişisel hesaplar içine girmeleri net ortaya koyulmalıdır.

Adayın Çerkes kimliğini ve Çerkeslerin taleplerini savunuyor olması elbette önemlidir. Ancak, hem Çerkes haklarını savunup hem de ezenden yana olma durumu, bizler için anlaşılır değildir.

Hedefi daraltıp, cepheyi genişletmeliyiz. Öncelikle, “dar grupçu” adacıklara hapsolmayı engelleyecek yalın bir düşünce düzlemini hızla açığa çıkarmalıyız. Bu çerçevede, DÇH Temsilcilikleri’nin kendi içinde tartışma toplantılarını hızla örgütleyeceklerine, dostlarımızın da evlerinde iş yerlerinde, derneklerde, yakın çevrelerinde bir tartışma yürüteceğine inanıyoruz. Edindikleri izlenimleri, çıkan eğilimleri, sonuçları hızlıca bizlere ulaştırmalarını bekliyoruz.

Emeğin ve kimliğin birleşik mücadelesi, hem Çerkes halkının hem de tüm ülkenin kurtuluşu için işaret fişeğidir. Bu ortak onurun paydaşları, seçimleri de birlik ve dayanışmayla karşılayacaktır.