HER GÜN 2-3 BİN MÜLTECİ TÜRKİYE SINIRINDAN GİRİŞ YAPIYOR


Görüşmenin detaylarına ilişkin bilgi veren Davutoğlu, Clinton'ı 5 ay içerisinde üçüncü kez Türkiye'de ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Bugün tekrar bir araya gelerek, son gelişmeleri Suriye bağlamında özellikle ele aldık. Cenevre toplantısı sonrasında çok önemli gelişmeler yaşandı, hem alanda hem de diplomatik çerçevede. Maalesef Cenevre'de mutabık kaldığımız geçiş planı çerçevesinde çalışmaları yürüten BM ve Arap Ligi Özel Temsilcisi Sayın Kofi Annan'ın istifası sonrasında diplomatik çalışmalarda çok ciddi bir kesinti durumu ortaya çıktı. İsterdik ki, uluslararası toplum bu konuda tek bir vücut halinde hareket edebilsin ve alanda gittikçe de kötüleşen duruma müdahil olabilsin. Ancak maalesef Kofi Annan'ın istifası diplomatik çalışmaların alandaki duruma yansımasını etkilemektedir. Alanda da insani durum gittikçe daha vahim bir hal alıyor. Bugün bu konuda geniş bir görüş alış verişinde bulunduk. Bugün itibariyle Türkiye'ye sığınan mültecilerin sayısı 55 bini aştı. Her gün 2-3 bin mülteci Türkiye sınırında ülkemize giriş yapıyor. Biz her zaman söyledik, Suriye'den gelen dostlarımız, kardeşlerimiz Türkiye'de kendilerini evlerinde hissedecek şekilde imkanlarımızı seferber ettik, ediyoruz. Ancak bu mülteci sayısındaki artış Suriye'deki insani durumun ne kadar kötüleşmiş olduğunun açık bir göstergesi ve tabi bu yükün üstlenilmesi konusunda uluslararası toplumdan çok daha geniş bir dayanışma beklediğimiz de açık" diye konuştu.


ÜÇ ÖNEMLİ ÖNCELİK ALANI BELİRLEDİK


Suriye'de "insanlık trajedisine" son verecek kararlı adımların bir an önce atılmasının en temel dilekleri olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Son olarak Halep'teki gelişmeler hepimize kaygı veriyor. Halep'te yerleşik mekanlara hava kuvvetleriyle yapılan saldırılar hem büyük bir insan katliamına, hem de büyük bir tarih katliamına yol açıyor. Uluslararası toplumun artık bu katliama açık ve net bir şekidle 'Dur' diyecek adımları atması lazım. Biz Sayın Clinton'la birlikte bu konuları, birlikte atılacak adımları geniş bir çerçevede ele aldık. Ayrıca Suriye'de geçiş sürecinin en kısa sürede tamamlanması, bu geçiş sürecinde herhangi bir güç boşluğunun oluşmaması konusunda da mutabık kaldık. Böylesi bir güç boşluğundan istifade etmek isteyen başta PKK olmak üzere terör gruplarına karşı her türlü tedbiri almamız gerektiği konusunda da ortak bir perspektife sahibiz. Gerek Türkiye'nin, gerek ABD'nin bu konuda atacağı adımlar çerçevesinde üç önemli öncelik alanı belirledik. Önümüzdeki dönemde Suriye'deki gelişmeleri birlikte takip edeceğiz ve bütün ekiplerimizle birlikte ortak değerlendirmeler yapacağız. Ayrıca önüzmüdeki dönemde yine BM Genel Kurulu'nda, BM Güvenlik Konseyi'nde ve Suriye'nin Dostları Grubu olarak atacağımız adımları da bugün gözden geçirdik. Dolayısıyla hem alandaki gelişmeler, hem insani durum, hem de diplomatik çabalar hususunda çok kapsamlı bir istişare imkanı buluşturdu bu çok zamanlı ziyaret" dedi. Davutoğlu, Mısır askerlerine yapılan saldırı konusu başta olmak üzere, Suriye'nin komuşları olan Lübnan, Irak ve Ürdün'de yaşanan gelişmeleri de istişare ettiklerini de sözlerine ekledi.


ÜÇ ÖNEMLİ ÖNCELİK ALANI BELİRLERDİK


Hillary Clinton da, İstanbul'da bulunmanın büyük bir mutluluk olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. PKK'nın Foça'da askeri araca yaptığı saldırıyı hatırlatan Clinton, başsağlığı dileğinde bulundu. Clinton, BM Genel Kurulu'nun Esad rejimini lanetleyen ve beraberinde barışçıl, siyasi bir geçişi öngören kararını hatırlatarak, "Maalesef Rusya ve Çin gerekli olan eylemleri BM Konseyi'nde bloke ettiler. Bugün biz, bir araya gelerek ABD ve Türkiye'nin neler yapabileceğini tartıştık, uluslararası paydaşlarımızla birlikte. Aynı zamanda Suriye'nin dışındaki ve içindeki dostlarımızla birlikte bu artmakta olan siyasi ve insani krize cevap vermek için neler yapabilirizi tartıştık. Üç önemli öncelik alanı belirlerdik bu kapsamda. Birincisi, muhalefetin desteklenmesi ve şiddetin durdurulması için bu çabaları göstererek, geçişi demokratik ve serbest bir Suriye yönünde Esad'ın ortadan kaldırılmasıyla gerçekleştirmek. ABD muhalefet güçlerine her türlü iletişim ve öldürücü olamayan desteklerde bulunacak. Aynı zamanda çabalarımızı koordineli bir şekilde farklı türden destek sunan diğerleriyle birlikte yerine getiriyoruz. Aynı zamanda Amerikan ve Türk ekipleri arasında muhalefete sunulan destek konusunda ortak bir operasyonel resim yaratma anlamında tartıştık. Mulalefete Suriye içinde destek olabilmek için biz sürdürdüğümüz dışarıdan olan baskıyı arttırıyoruz. Dün Washington'da yaptırımlarla ilgili açıklamalarda bulunduk. Bunlar, İran, Hizbullah ve Suriye arasındaki bağlantıları azaltmak amaçlıdır. Çünkü bunlar, Esad rejiminin yaşantısını arttırmaktadır. Ayrıca biz, bu aşamda Esad'ın düşüşünü hızlandırmaya çalışırken, beraberinde acil müdahale gerektiren insani krize de cevap vermeye çalışıyoruz. Buna Esad neden oldu. BM öngörülerinde yaklaşık Suriye içinde 2 milyon kişinin yardıma ihtiyacı olduğunu öngörüyor. 140 binden fazla kişinin de Suriye'nin komşusu ülkelere kaçtığını öngörüyor" diye konuştu.


SURİYE'NİN PKK İÇİN BARINMA YERİ HALİNE GELMESİNİ İSTEMİYORUZ


Suriyeliler'e gösterdikleri misafirperverlikten dolayı Türkiye'ye teşekkür eden Clinton, Türkiye'deki kamplarda yaşayan Suriyeli kadın grubuyla görüştüklerini aktardı. Clinton, Türkiye'nin yaptıklarının önemine işaret ederek, "Türkiye kamplarında barınak, yiyecek, sağlık ve eğitim hizmetleri çok ciddi mali bedeller karşılığında veriliyor. Bu arada bizim yaptığımız da önemli. 5 milyon dolarlık bir katkıyı BM Mülteciler Yüksek Komiserliği aracılığıyla, 500 bin doları da göçle ilgili uluslararası bir kuruluş aracılığıyla vererek, yerlerinden edilmiş, Türkiye'ye ulaşmış Suriyelilere desteği güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu katkıyla birlikte ABD gıda için 82 milyon dolar sağlamış oluyor. Böylelikle Esad rejiminin bir sona ulaşmasını hedefliyoruz. Bunun sonrasında üçüncü öncelik nokta da bundan sonra geleceklere Suriye'yi hazırlamak. Suriye halkı geçiş dönemini yaşadıktan sonra kendi ve devletin siyasi kurumlarının bütünlüklerini sağlayabilmeli" dedi. Bugün yapılan görüşmede bir takım acil müdahale planları belirlediklerini de söyleyen Clinton, "Bir kez daha Türkiye ile olan dayanışmamızı, PKK terörüne karşı çıkmada birlikteliğimizi göstermek istiyoruz. Biz hiçbir şekilde Suriye'nin PKK teröristleri için bir barınma yeri haline gelmesini istemiyoruz. Bence bu noktada önümüzde zor bir yol olduğunu belirtmekte de yarar var. Tabi bu yol Suriye halkı için de zorluklarla dolu" diye konuştu. Davutoğlu ve hükümete Suriye halkına verdikleri destek için teşekkür eden Clinton, "Tükiye gerçekten de bir liderlik rolü üstlenmiştir. Biz, Türkiye'nin müttefikimiz olmasından dolayı gururluyuz" dedi.


ARTIK GERÇEK DETAYLARA GİRMEK ZAMANI


Davutoğlu ve Clinton konuşmalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Muhalefet temsilcileriyle yaptığınız görüşmeden bahsedebilir misiniz? Onlar herhangi bir geçişi destekleyebilecek konumdalar mı, bunun önceliğini yapabilecekler mi? Sashada kim savaşıyor? Ortak operasyonel resimle ilgili söylenen şeyler var. Bu ortak operasyonel resim denildiğinde neyi anlıyoruz?" diye sorulan bir soruya, Clinton, "Benim burada karşılaşmış olduğum aktivistler, eylemcilerle ilgili olarak şunu söyleyebilirim, her birinin söylediği farklı şeyler var. Bir genç adam Halep'ten yeni gelmişti, geri dönmeyi de düşünüyordu. Hem kadınlar, hem erkekler orada çoğulcu, demokratik, içermeci bir Suriye'yi hedefliyorlar. Öyküyü anlatmak önemli. Özgür bir basın kalmamış durumda Suriye'de" dedi. "Ortak operasyonel resim" için de Hillary Clinton, "Bildiğiniz gibi biz 25 milyon dolarlık öldürücü olmayan, çoğu da iletişimle ilgili destek sağlıyoruz, hem sivil topluma, hem de eylemcilere. Bu anlamda daha fazla detaya giremiyorum. İnsanlara nasıl yardım ettiğimizi daha fazla detaylandırırsam onlara tehlike ortamı yaratmaktan tedirginim çünkü. Planlamayla ilgili olarak Sayın Bakan ve ben bugün belli bir uyum sağladık. Operasyonel planlama yapılması konusunda iyi bir koordinasyon noktasındayız. Şimdi artık gerçek detaylara girmek zamanı. Bu operasyonların nasıl yapılacağıyla ilgili. Tabi bu her iki hükümet arasında olması gereken bir süreç. Biz bir çalışma grubu oluşturacağız ve bunları yapabilmek için bu çalışma grubu kapsamında çalışacağız. Kimyasal silahların kullanılmış olması korkunç bir şey ve bu dünya için kırmızı hattı teşkil ediyor. Aynı zamanda verilecek müdahaleler ve tıbbi yardımlar açısından çok önemli" diye konuştu.


İKİ ANA HUSUSTA YOĞUNLAŞACAĞIZ


Ortak çalışmalar konusunda Davutoğlu ise "Sayın Clinton'un ifade ettiği ortak çalışma gurubu ve o çerçevelerle birlikte aslında iki ana hususta yoğunlaşacağız. Birincisi, olabilecek olumsuz senaryolara karşı Türkiye ve ABD olarak ve uluslararası toplum olarak nasıl tepki vereceğiz. Bu olabilecek olumsuz senaryolar içinde Halep'teki son gelişmelerin de açıkça gösterdiği gibi büyük bir insani göç dalgası yaşanabilir. Bir takım düzensizlikten, güç boşluğundan istifade bazı gruplar kendi egemenliklerini kurmaya kalkabilirler ve tabi kimyasal silahlarla ilgili potansiyel bir tehdit zaten söz konusu" dedi. Davutoğlu, Suriye konusunda uluslararası toplumun artık sessizliğini bozması gerektiğini vurguladı.


PKK, EL-KAİDE VE DİĞERLERİ KONUSUNDA KAYGILANIYORUZ


Bir gazetecinin, "Suriye'nin içinde ya da dışında konuştuğum Suriyeliler, uluslararası camianın cevap vermemesi konusunda çok tedirginler ve yalnız bırakıldıklarını düşünüyorlar. Siz burada öldürücü olmayan yardımlardan bahsettiniz, ama Halep'in bombardımana uğradığı düşünülecek olursa, acaba elle tutulabilir destekle ilgili konuşmalar yaptınız mı? Türk halkı Kürt mevcudiyeti ve potansiyel PKK mevcudiyeti ile ilgili olarak değerlendirmeler yapıyor Suriye'nin kuzey bölgesinde. Siz bu konuyla ilgili kaygı duyuyor musunuz?" sorusuna, Clinton, "Sizin burada sorunuz içerisinde bahsettiğiniz noktalar Sayın Bakan'ın ve benim üzerinde uyum sağladığımız, kesinlikle detaylı ve derinlemesine incelenmesini öngördüğümüz konular. Her türden olası eylemi değerlendirdik. Ama tabiki bu aşamada hiç bir şekilde yoğun incelemeler yapmadan eyleme geçmek mümkün değil. Bizler burada tabiki hayal kırıklığına değil, beraberinde Suriye halkının duyduğu üzüntüyü de paylaşıyoruz. Aynı zamanda bu bölgede yaşanan şiddetin hiç bir sınırı yok. Öncelikle aciliyet planlanması yapılması gerekiyor ve üzerinde uyum sağladığımız listenin önceliklendirilmesi gerekiyor. Listemiz bayağı uzun. Öncelikle Esad'ın düşüşünün öncesinde ve sonrasında yapılacakları önceliklendirmeye çalıştık. Ama bunu yaparken dikkatli olmamız gerekiyor. Yapacaklarımız her zaman birinci önceliğimizi akılda tutacak şekilde olmalı. Esad rejiminin kan dökme sürecini yavaşlatmak olmalı" diye konuştu. Clinton, Suriye'deki Kürt yapılanmasına ilişkin olarak da, "PKK ile ilgili olarak bir kez daha söylemek istiyorum, ABD gerçekten de Türk müttefiklerimizin haklarına saygı duymaktadır ve burada şiddet içeren aşırı uçlara kesinlikle karşıdır. Bizler PKK ile olan savaşında Türkiye'nin yanındayız. Burada şiddetin yaratmış olduğu boşluk acaba Suriye içerisinde buna bir ortam yaratabilir mi? Cevabı evet. Biz teröristler konusunda kaygılanıyoruz, PKK, El-Kaide ve diğerleri konusunda kaygılanıyoruz. Çünkü Suriye halkının göstermiş olduğu özgürlük savaşından yararlanarak, Suriye'yi kullanmalarından, kendi gündemlerini yaratmalarından ve belki de orada kendilerine bir yer bularak başkalarına saldırmalarından korkuyoruz. O nedenle de kesinlikle Türkiye'yi bu türden saldırılara karşı korumaya çalışıyoruz. Bunu yapma taahhüdümüz var" diye konuştu.