Myanmar'daki sorunun bir anda ortaya çıkmadığını belirten Davutoğlu, "Ancak Haziran ayında Mynamar'da başlayan reform süreci dolayısıyla hepimizin ümitli olduğumuz bir dönemde, önce Müslüman ve Budistler arasında yaşanan küçür bir gerilim ile başlayan ama daha sonra hızla yayılan, güvenlik güçlerinin de müdahil yoğun gerilimler, çatışmalar yaşandı. Bu çerçevede elimizdeki bilgiler, uluslararası topluma ulaşan bilgiler çok çelişkili. Yönetim 78 kişinin öldüğünü söylüyor ama Arakan'daki Müslüman liderler binlerce ölünün olduğunu söylüyorlar. Tabi bir gözlemde bulunmadan kesin bir hüküm vermek zor. Öncelikle şu anda bizim hedefimiz; Bütün bu olayların arka planındaki sebepleri incelemekten daha çok, bir an önce oradaki insanlara bu yardımların ulaşmasını temin etmek. Çünkü büyük bir gıda sıkıntısı yaşandığı bilgisi geliyor. Çok zor şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar."

" AZ 50 BİN MÜSLÜMAN EVSİZ KALDI"

Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "En az 50 bin Müslümanın, 20 bin Budistin evlerini terk etmek zorunda kaldığı bilgisi resmi makamlarca da teyit edildi. Sayıların çok daha fazla olması muhtemeldir. Bu meseledeki hem durumu doğru tespit etmek, hemde o tespit ne olursa olsun bir an önce buraya insani yardımı ulaştırmak için kararlıyız.''

"AÇIKLAMALAR İLİŞKİLERE ZARAR VERİYOR"

İran Dışişleri Bakanı Salihi'nin ziyaretini de değerlendiren Davutoğlu; "Türkiye'nin Suriye konusunda da bölgedeki gelişmeler konusunda da tutumu ve ilkeleri açıktır. Dün Salihi'nin ziyareti vesilesiyle bunları kendisiyle de konuştuk. Türkiye-İran ilişkileri köklü ilişkilerdir ancak son dönemde İran'da bazı yetkililerin yaptıkları açıklamalar sadece Türkiye-İran ilişkilerine değil, İran'ın uluslararası alanda yürüttüğü diplomasi açısından da zarar veren açıklamalardır. Kendisine bunu çok açık şekilde ifade ettim. İki ülke arasında görüş ayrılıklarımız olabilir. Ama her şeyden önce Türkiye ve İran gibi köklü iki devlet geleneğine sahip ülkelerin yetkililerinin açıklama yaparken birçok kereler düşünmeleri, bu açıklamaları ciddi bir süzgeçten geçirmelerini bekleriz. Bu konu dostane bir şekilde Salihi'ye de açıklandı.

Suriye konusunda İran ile görüş ayrılıklarımız var. Biz başından beri akan kandan kendi halkını bombalayan Beşar Esad'ı sorumlu tutuyoruz. İran'ın da bu konuda artık bölgedeki değişimleri de gözeterek ve Suriye'de Ramazan ayında akan Müslüman kanını da göz önüne alarak açık ve net bir tutum takınmasını beklemek bizim hakkımızdır. Bunu yapmayıp sorumluluğu Türkiye ve başka ülkelere aramaya dönük açıklamalar yapıcı sonuçlar doğurmaz."

SURİYE'DE KAÇIRILAN İRAN VATANDAŞLARI

48 İran vatandaşın Suriye'de kaçırılması konusunda ise Davutoğlu; "Dünyanın neresinde olursa olsun, insani bir durum söz konusuysa yardımda bulunuruz, katkıda bulunuruz. Ve bu durumdakilerin bir an evvel ailelerine kavuşması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayız. Bu durum bana birkaç gün önce Salihi tarafından intikal ettirildiğinde de ilgili kurumlarımızla hemen temesa geçerek neler yapabileceğimizi araştırdık. Araştırmaya devam ediyoruz. Daha öncede Suriye'de kaçırılan birçok kişi ile ilgili Türkiye devreye girmiş ve elinden gelen çabayı göstermiştir. Libya'da da olduk aynı şekilde. İran'da tutuklanan bazı kimseler içinde devreye girdik diğer ülkelerin talebi üzerine. Türkiye, siyasal sorunlarla insani sorunları ayırt eden ahlaki bir tutumu her zaman benimsemiştir. Siyasi anlamda ne kadar sorun yaşanırsa yaşansın, eğer insani bir sorun yaşanırsa biz orada gerekli her türlü katkıyı sunarız" diye konuştu.