Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, çeşitli ziyaret ve incelemelerde bulunmak üzere Çanakkale’ye geldi. Abdullah Gül’ü taşıyan uçak saat 10.25’te Çanakkale Havaalanı’na indi. Gül’ü Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna, Belediye Başkanı CHP’li Ülgür Gökhan ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Hasan Doğan karşıladı. Aynı uçakla Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da Çanakkale'ye geldi. Cumhurbaşkanı Gül, havaalanı çıkışında, içeri alınmayan gazetecileri selamladı. Ardından kendisini bekleyen makam aracına binen Gül, burada da camı açarak gazetecileri tekrar selamladı ve el salladı.

YOLUN TRARİĞE AÇILMASINI İSTEDİ

Gül, Çanakkale Valiliği’ne giderken İbrahim Bodur Lisesi kavşağına gelindiğinde, karşı yöndeki yolun trafiğe kapatıldığını gördü. Gül, bunun üzerine normal trafik düzenine dönülmesi için talimat verdi.

Gül’ün, Valilik ziyareti öncesi Cumhurbaşkanlığı korumaları ve bomba uzmanı köpekler bina çevresini didik didik aradı. Gazetecilerin de çanta, kamera ve fotoğraf makineleri bir alana bıraktırıldı ve özel olarak arandı. Cumhurbaşkanı Gül, Valiliğe gelişinde merasim mangasını selamladı, binanın karşısında bulunan Truva atı önünde toplanan ve ellerinde Türk bayrakları bulunan vatandaşların yanına giderek birçoğuyla tokalaştı ve selamlaştı. Ardından Valiliğe giren Cumhurbaşkı Gül’e, Vali Güngör Azim Tuna, Ayvacık el dokuması bir halı ve manevi başkent olarak nitelendirdiği Çanakkale’nin anahtarını hediye etti. Tuna, "Bu sembolik anlamı olan, Osmanlı döneminde illere gelen devlet adamlarına takdim edilen, bir tarafında Lafza-i Celal, bir tarafından da Peygamber efendimizin isminin olduğu bir anahtar. Türkiye’nin manevi başkenti Çanakkale’nin anahtarını size takdim etmekten dolayı gurur duyuyorum" dedi. Gül de bunun üzerine, "Bu eski bir anahtar değil mi?" diye sordu. Vali Tuna da "Evet efendim 150 yıllık bir anahtar" yanıtını verdi.

"ÇANAKKALE'Yİ, ZAFERİN 100'ÜNCÜ YILA HAZIRLAMALIYIZ"

Cumhurbaşkanı Gül, Vali Tuna'nın makamında yaptığı konuşmada, Çanakkale’de bulunmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Memleketin her bir yanının şehit kanlarıyla sulandığını, ama şehit kanının bu kadar yoğun olduğu, her adımın şehit kanıyla yoğrulduğu toprak olarak düşünüldüğünde Çanakkale’nin emsalsiz bir yeri bulunduğun kaydeden Gül, şöyle devam etti:

"Bu, daima Çanakkale deyince akıllardan çıkmayacaktır. Bu kahramanlıklar dünya tarihi değiştirmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yolunu açmıştır. Çok büyük komutanlar burada toprağa verilmiştir. İmparatorluğun yıllarca göz nuru içinde yetiştirdiği en yetişkin tahsillilerimiz, burada bizler için, gelecek nesiller için, canlarını feda etmişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk burada ilk defa dünya çapında bilinir hale gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda Çanakkale Savaşları’nın bu büyük zaferin 100. yıldönümü kutlanacaktır. Bu vesileyle tabii ki Çanakkale sadece Türkiye çapında değil, dünya çapında çok büyük organizasyonlara şahit olacaktır. İşte böyle bir ilimizi ziyaret ediyor olmak daha büyük bir mutluluk vermektedir. Çanakkale’ye birçok vesilelerle geldim. İlk gelişim 18 Mart törenlerine İstanbul Üniversitesi öğrencilerini temsilen geldiğim 70’li yıllardır. Gelibolu yarımadasının ve oradaki anıtların yeniden düzenlenmiş olması, bu şehrin turizm yanının öne çıkartılması, onbinlerce kilometre öteden her yıl binlerce insanın Çanakkale’ye geliyor olması, bu ile hepimizin çok büyük bir titizlikle sahip çıkmamızı gerektiriyor. Özellikle 2015 yılı yaklaşırken 100. yıl merasimleri çerçevesinde buraya dünyanın dört bir yanından çok insan gelecek. Çünkü yüzyılın en büyük olaylarından birisinin yıldönümü burada kutlanacaktır. Şehrimizi de buna en güzel şekilde hazırlamamız gerekiyor."

"BÜTÜN SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLLERİNİ MECLİS'TE GÖRMEK İSTERİM"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, daha sonra gazetecilerin gündemle ilgili sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, "TBMM Başkanı Cemil Çiçek, tutuklu milletvekilleriyle ilgili siyasi parti temsilcileriyle bir görüşme yaptı. Dört partinin temsilcileri ile uzlaşma sağlandığı söylendi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu Cumhurbaşkanı Gül, şöyle yanıtladı:

"Bütün seçilmiş milletvekillerini TBMM’de görmek isterim. Bu yönde epey çalışmalar oldu. Ama bir netice vermedi. Son teşebbüsün daha netice verecek şekilde geliştiğini görüyorum. Meclis Başkanı da bana bilgi verdi bununla ilgili gelişmeler hakkında. Ümit ederim ki seçilmiş olan herkes Meclis'te görevlerini yaparken mahkemeler de devam etsin. Tutukluluğun sona ermesi zaten burada önemli. Yoksa mahkemelerin tabii ki devam etmesi ayrı bir husustur."

'27 NİSAN' SORUSU

Gül, "Bugün 27 Nisan e-muhtırası’nın beşinci yıldönümü. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yapılmıştı. Bunu 'post-modern darbe' olarak nitelendirenler var. Bu konudaki görüşünüz nedir?"  sorusunu da "Konu çok taze. Siyasi tarihimizin bir parçası olduğu için onunla ilgili fazla birşey söylemek istemem. Ama Meclis'in kendi gündemine her zaman sahip olduğunu ve TBMM’nin Türkiye’nin gerçek bütün meseleriyle çok yakından ilgilendiğini ve TBMM’nin bütün gerek temsil gerekse katılım açısından demokrasiyi en iyi şekilde yansıttığına inanıyorum" diyerek yanıtladı.

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI

Bir gazetecinin, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili iddiaları hatırlatması üzerine de Gül, şunları söyledi:

"Bu konuyla ilgili tezimiz gayet açık. Bu konuyla ilgili biz dünyanın en büyük gazetelerine birer sayfa ilanlar verdik ve dedik ki 'Eğer bunda siz ısrarlıysanız, gelin o zaman Türk ve Ermeni tarihçilerinden bir komisyon kuralım. Hatta bununla çok ilgilenen üçüncü bir ülke varsa, o ülke de bu komisyona girsin. Tarihçilere bütün arşivleri sonuna kadar açalım, araştırsınlar ve neticelerini hep beraber görelim.' Biz bu özgüveni gösterdik. Ama maalesef buna bir karşılık göremedik. Anadolu topraklarında hep beraber çok acılar çekilmiş. Birinci Dünya Harbi’nin bütün o büyük karmaşası içerisinde nelerin yaşandığı hep malumdur. 300-400-500 yıl Balkanlar’ı yurt edinmiş milyonlarca insanın nasıl terkedip Anadolu’ya sığındıkları ve bütün bunlar olurken milyonlarca insanın hayatını nasıl kaybettiği, bunlar hep Birinci Dünya Harbi’nin ve maalasef o yılların çok acı gerçekleridir. Kafkaslar'dan insanların kırıla kırıla nasıl geldiği hep bilinmektedir. Acılardan tabii hiçkimse mutluluk duymaz. Ama tarihi bir düşmanlık vesilesi olarak ortaya çıkartmanın hiç doğru olmadığı kanaatindeyim. Birinci Dünya Harbi içerisinde en çok acıyı çekenler Müslüman Türkler olmuştur. Koskoca imparatorluğun bütün topraklarından çekile çekile, kırala kırala Anadolu’ya gelmişlerdir. Acılar hepimizin ortak acılarıdır. Bunlar eğer yeni nesillere düşmanlık olarak, öc alma olarak aktarılırsa, o zaman bunun hiç sonu olmaz. Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bütün bu söylediğimiz acıları yeni nesillere taşımamak için, bunlar çok konu yapılmamıştır. Ama ne yazık ki 1960 yıllarından sonra özellikle, Türkiye dışındaki diasporalar kimliklerini ve dayanışmalarını muhafaza etmek için bunu bir politik araç haline getirmişlerdir. Bazı parlamentolarda Türkiye aleyhine haksız kararlar alınmıştır. Bu kararları alan siyasetçilere deseniz ki 'Bu bahsettiğiniz olaylar nerede olmuş, hangi tarihte olmuş, nasıl olmuştur? İki dakika konuşur musun bu konuyla ilgili?' deseniz konuşamazlar, bilmezler. Ama siyasi kararlarla Türkiye aleyhinde maalef bu kararları almışlardır. O bakımdan biz gayet açık bir ekilde tüm dünyaya çağrıda bulunuyoruz; Eğer bu iddianızda samimi iseniz gelin o zaman ortak bir tarih komisyonu kuralım. Bu komisyon araştırsın ve ortaya gerçekci bir durum çıksın. Bu çağrıyı TBMM’deki bütün partilerin kararı ile aldık. Son günlerde özellikle Fransa’da bir seçimin aleti yapılmasını ve bu çerçeve içerisinde akıl almaz boyutlara giden Türkiye düşmanlığı yapılmasını da esefle karşılıyorum."



ES(İÖ/SS)