TBMM Başkanı Çiçek CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ın sorularını yanıtladı. Gündemin ilk sırasında yer alan dokunulmazlıklar hakkında, "AKP'nin yaptığı toplantıda, terör suçları ve yüz kızartıcı suçların birbirinde ayrılması konusu var. Acaba bu dosyaların bu şekilde ayrılması hukuki açıdan doğru mudur? Siyasetende doğru ve ahlaki midir?" şeklinde sorulan soruya Çiçek, doğrudan dosya ve dosyalarla ilgili konularda Meclis Başkanı sıfatı ile bir şey söylemesinin doğru olmayacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İki konuda bugüne kadar hassasiyet gösterdim. Görülmekte olan davalar ila ilgili açıklama yapmadım. Meclis Başkanı tarafsız olmak durumundadır. Dolayısıyla herhangi bir dosya, herhangi bir milletvekilinin durumu ile ilgili özel bir açıklama yapmak durumunda olmadım. Bu benim konumumun gereğidir. Bunun çok zor olduğunu biliyorum. Zaman zaman sıkıntıya girdiğimiz durumlarda oluyor. öyle desek başka türlü böyle desek başka türlü. Hiçbişey demesek, 'Meclis Başkanı niye hiçbirşey söylemiyor'. Bu konumumuın gereğidir. Öte yandan bu perde arkası kulis haberi. Partiden böyle bir açıklama yapılmadı. Bu resmi olarak doğrulanmadığı sürece birşey söyemek eksik olabilir. Meclisimizde 866 dokunulmazlık dosyası var. Bunun yarıdan fazlası geçen dönemden intikal eden dosyalar. Demek ki Türkiye'de parlemanto fırsatçılık eden bir parlamento değil. Binlerce dosya geldi ama buna karşılık dokunulmazlıkların kaldırılması istisna. Çok toleranslı bir parlamento var. Tam da şu anda konuştuğumuz konu gibi genelde bunları dönem sonuna bırakıyor. Vatandaşlarımızın önce şunu bilmesi lazım. Dokunulmazlık bir defa kişiye mahsus, kendi bölgesindki milletvekilinin şahsına takılmış bir ayrıcalık değil. milletvekilinin sıfatı ile ilgili olarak görevle ilgili bir konudur. Görevinin her türlü, baskıdan, tesirden uzak yapabilsin diye. Meclis kürsüsünde konuşurken, "ya ben bu lafı dedim ama başıma nasıl bir işe gelecek" endişesinden uzak, görevini olabilğiğince uazak yapabilsin diye tanınan bir ayrıcalıtır ve tüm demokratik ülkelerde olan budur. Bunun dışına taşırmak doğru değil bu konuyu."

"TÜMÜYLE KİŞİSEL OLARAK KARAR VERİLECEK BİR KONUDUR"

Çiçek, ayrıca, "Dosya bugün geldi ve yarın sabah hemen kalcak diye düşünenler oluyor. Meclis Başkanı'nın yetkisi bellidir iç tüzükte. İlgili komisyona biz havale ederiz. İlgili komisyon bunu gündeme alır, bir alt komisyon kurar. Bu alt komisyon bunu inceler, sonuçta ya bunları dönem sonuna bırakır. Genelde böyle olur. Dokunulmazlığın kaldırılmasına karar verirse, o zamanda genel kurula gidecek, genel kurulda görüşülecek. Gruplar görüşemez bunu. Parti gruplarında karar alınamaz. Tümüyle kişisel olarak karar verilecek bir konudur. Bunun sonucunda da dokunulmazlıkalrın kaldırılması yönünde bir karar çıkarsa da Anayasa Mahkemesi'ne götürme hakkı var. Uzun bir süreç" dedi.

"İNFAAL UYANDIRDIĞI KONUSUNDA KİMSENİN BİR İTHİLAFI YOK"

"BDP'lilerin hemen çıkacak düşüncelerinin ardında, kucaklaşma fotoğrafından sonra bugüne kadar Başbakan Erdoğan'ın yaptığı sert açıklamalar olabilir mi?" sorusuna ise Çiçek şöyle yanıt verdi:

"Her siyesetçi her konuda konuşma yapabilir. Kendi düşüncesini, kanaatini söyler, bunu kınar. Kamuoyuda herkesin pozisyonuna göre bir değerlendirme yapar. Çünkü siyaset halk adına yapılıyor. Halkın önünde yapılıyor. Böylesine toplumun gündeminde olan, infaal uyandıran bir konu varsa, ki infaal uyandırdığı konusunda kimsenin bir ithilafı yok. Ben parti gruplarındaki konuşmalara bakıyorum. Bu konuşmaları kimse tasvip etmiyor. Türkiye'de yazıp çizen hatta dokunulmazlıklar kaldırılmasın diyen kesimlerde bu olayı doğru bulmuyor. Herkesin doğru bulmadığı bir konuda da siyasiler kendi uslularınca, doğru bulmadığını söyleyeceklerdir."

"BU KARAR SİYASİ BİR KARAR OLACAK"

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun kendisini ziyaret edeceğini açıkladığı hatırlatılan Çiçek, "Demeki ki komisyonda bir hata yapmamak, olayın kamuoyunda tartışılan yönlerini de dikkate alarak ince eleyip sık dokumaya çalışıyor. Kendi başına ben yaptım oldu demiyor. Bir karar verme aşamasında" diyerek şunları söyledi:

"Bu işlerde kırıp dökmeden karar vermek gibi bir sorumluluk duygusu içerisinde. Ciddiyetle hareket ettiğini gösterir. Bu karar siyasi bir karar olacak. Yasama dokunulmazlığının kaldırılıp, kaldırılmaması, siyasi bir karardır. Türkiye'de iki konuda karar esas itibari ile siyasidir. Bunlardan bir tanesi ceza kanununda belli suçlarda, suçun işlendiği belli olsa bile, izin müessesesi vardır. Adalet Bakanlığı veriyor bu kararı. Adalet bakanlığı suç işlendi mi işlenmedi mi diye karar vermiyor. İşin o kısmı yargının işi. Böyle bir davanın açılması kamu yararına mıdır, ülkenin yararına mıdır, zararına mıdır? Siyasi bir değerlendirmede bulunuyor. Suç yüzde yüz işlenmiş olsa bile, "ben izin vermiyorum" diyebiliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı da böyle. Diyor ki, 'bu bir siyasi karardır." Onun için yargı kararından farklı olarak burada gerekçe yazmak gerekmiyor. 'Niye dokunulmazlıkları kaldırmadınız veya niye kaldırdınız?' diye kimse dilekçe yazmıyor. Bu siyasi bir karar. Herkes kendi sorumluluk anlayışına göre, düşünecek taşınacak, karar verecek. Bu süreç yeterli anlaşılmadığı halde, siyasetin karmaşası içinde taşlarda yerine oturmuyor. Şuanda bu dokunulmazlık konusu demokratik ülkelerin tamamında tartışılan, nasıl bir düzenleme yapılamsı gerektiği konusunda Avrupa Konseyinin gündeminde. Türkiye'nin gündeminde ise 1983 bu yana var. Tartışılıyor ama vatandaşın haklarını koruyacak bir kuralda koyamadık. Avrupa Komisyonu'nunda en önemli gündem maddelerinden biri de bu. Temsili demokrasi giderek zayıflıyor."


(GÖK)