TBMM Başkanı Cemil Çiçek, demokrasinin kökleşmesinin kültür ve ahlakla sağlanabileceğini belirterek, “Demokrasi sadece sandıktan seçimden ve hukuki düzenlemeden ibaret değildir. Kültür ve ahlaktır. Bu iki ayakta sıkıntı varsa onu yasal düzenleme ile çözmenin imkanı yoktur. Dünyada en çok kanun çıkaran ülkelerinden birisiyiz. Meclis kanun çıkarma fabrikasına dönüştü. Bu neyden kaynaklanıyor demokrasi konusundaki zaaftan kaynaklanıyor. Hukuki düzenlemelerin demokrasiye kalite getirdiğini de belirtmek gerekir” dedi.

HALK, “ANAYASA’YI SEÇTİKLERİMİZ YAPSIN’ DEMEMELİ

Anayasa’yı, “Bir toplumun kendi devletinden beklentileri” olarak tanımlayan Çiçek, bu beklentilerin hukuki düzenlemesi için 19 Ekim’den bu yana yeni bir çalışma başlattıklarını hafta sonu da dahil kentleri gezerek yeni anayasa taleplerini dinlediklerini anlattı. Çiçek, şöyle konuştu:

“Anayasa sufisi olarak Türkiye’nin dört bir yanını dolaşmaya halkın parlamentodan beklentilerini öğrenmeye çalışıyoruz. Şimdi buradayız, öğleden sonra Trabzon’a gideceğiz. Sonra Gaziantep, Erzurum ve İstanbul’da çalışmalarımız sürecek. Halkımız anayasadan ne bekliyor bunu öğreniyoruz. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşmenin maddelerini şartlarını belli bir elit grup değil, vatandaşın kendisi belirlemedi. Zaman zaman bu konuda yavaş gidiş sözkonusu oluyor, ama bir 30 yıl daha anayasa tartışması yaşamamak için her talebi topluyoruz. 'Burası neden böyle oldu’ diye iş işten geçtikten sonra söylenmesin diye herkesin ayağına gidiyoruz. Halkın sadece 'evet’ mi 'hayır’ mı dediği bir anayasanın Türkiye’ye dar geldiğini sıkıntılar getirdiğini gördük. Bizim yaptığımız iş, çağdaş bir yöntemle yeni bir anayasa yapmaktır. Halk sadece 'anayasayı bizim seçtiklerimiz yapsın’ dememeli. 'Seçtiklerimiz var ama biz de bu süreçte katılacağız değerlendireceğiz yeri geldiğinde bizim arzularımızı yerine getirmezse onları da bir müeyyideye bağlayacağız’ demeli. Siyaset kurumundan şikayet edilen hususlar varsa meclis kürsüsünde meclisin saygınlığına yakışmayan tavırlar, tutumlar varsa bu toplum bunlara karşı da bir müeyyide ortaya koymalıdır. Siz oraya milletvekillerini kavga edin küfür edin diye değil, usulünce konuşsun diye seçtiniz. Buna aykırı davranır varsa bunun da müeyyidesini koyun.”

BU ANAYASANIN FELSEFESİ SİYASİ İSTİKRARIN OLUŞMASINA İZİN VERMİYOR

TBMM Başkanı Çiçek, yürürlükteki anayasanın siyasal istikrara izin vermediğini öne sürerek, kapatma davasında bir kamu görevlisinin bir ülkeyi tek ayak üstünde bekletebildiğini, yapılacak düzenlemelere çomak sokulabildiğini söyledi. Çiçek, şöyle konuştu:

“Çok partili hayata geçeli yaklaşık 62 yıl oldu. 60 yılın 30 yılında şimdi yürürlükte olan anayasa var. Bu anayasayla ilgili olarak daha yapılışında, yapıldığı tarihten itibaren de toplumun her kesiminden ciddi itirazlar geldi. Vatandaşın fikrinin alınmamış olmasına felsefesine dengelerine ciddi itirazlar geldi. En önemli mesele istikrar konusudur. 60 yılın 30 yılında istikrar var, 30 yılında yok. Türkiye ne kazandıysa istikrarın olduğu dönemde kazandı. İstikrardan kasıt, bir siyasi partinin tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmiş olmasıdır. Bu ülkede 11 günlük hükümetler var. Dört ay koalisyon pazarlığı sürüp ömrü üç ay olan hükümetler var. Bir partinin bu anayasa nedeniyle tek başına mecliste çoğunluğu sağlamış olması siyasal istikrarı sağlamasına yetmiyor. Bu anayasanın felsefesi siyasi istikrarın oluşmasına izin vermiyor. Tek başına çoğunluğu sağlasanız da sayısal istikrar bakımından oluyor, siyasal istikrar sağlamıyor. Bunu kapatma davasında gördük. Bu anayasa, kapatma davasında da gördük, bir kişinin bir ülkeyi tek başına tek ayak üstünde bekletmesine imkan verecek nitelikte. Bir kamu görevlisinin tek başına tasarrufuyla ülkeyi sıkıntıya sokması mümkün. Yapılacak hızlı düzenlemelere çomak sokması mümkün.”

30 YILDA 17 KEZ DEĞİŞTİRİLDİ

TBMM Başkanı, 1982 anayasasının 17 kez değiştirilmesinin hukuk istikrarını da bozduğunu ileri sürerek, “1982 anayasası 17 defa değişti. Bir anayasa 30 yılda 17 defa değişiyorsa 14 ayda bir değişiklik yapma mecburiyetini duyulmuş. Bir bina düşünün 13 ayda bir temelinden su sızdırıyor. Bütünlüğü bozulmuş. Bir ülkede siyasal istikrar kadar hukuk istikrarı da önemlidir. En temel yasada 13 ayda bir değişiklik yapıyorsanız bu ülkenin hukukunu da altüst edersiniz. Daha birinin ne olduğunu anlamadan yeni bir anayasa değişikliğine ihtiyaç oluyor. 17 değişiklikten bazıları vardır ki Nisan’da değişmiş, Mayıs ayında bir problem daha ortaya çıkmış. Bu anayasa ile ülkenin yoluna devam edemeyeceği gerçeğini ortaya çıkıyor. Türkiye’nin yeni bir anayasa ihtiyacı olduğu ortada” dedi.

DEVLETİ KİLİTLEYEN BİR ANAYASA VAR

Çiçek, siyasetin kuşatıldığını, üç anahtarlı bir kilitte bir anahtarın seçilmişlerde, ancak diğer iki anahtarın atanmışlarda olduğunu bu nedenle kilidin açılamadığını öne sürerek, şunları söyledi:

“1982 anayasasının öncelikleri faklı. Güvenlik öncelikli özgürlük değil. Ya özgürlük ya güvenlik. Güvenliğin temini için özgürlük risk alanı oluşturmuş. Böyle bir dünyada önceliği güvenlik olan “verilenle yetinin’ diyen bir anlayışla Türkiye yetinemez. Devlet mi birey mi tercihinde devlet öncelikli tercih yapılmış. Devletin bizim toplumumuzda önemi hepimiz tarafından bilinir. Ancak gözardı edilmemesi gereken husus, devlet bireyin mutluluğunu temin etmek için kurulan bir örgütlenme şeklidir. 1982 anayasası daha başlangıç maddelerinden devleti öne çıkaran bir anlayışa sahip. Bu anayasa vesayet anayasasıdır. Temmuz sıcağında seçime gidiyoruz. Dağ bayır dolaşıyoruz. Üç oy alabilmek için. Bakıyoruz bir kamu görevlisinin yetkisi sizden çok daha fazla. Her taraftan kısıtlanmış bir siyaset. Üç anahtarlı bir kasada bir anahtar seçilmişlerde öbür ikisi atanmışlarda. Seçim vaatlerinde bulunuyorsunuz. Hükümet programı açıklıyorsunuz birinci anahtarı çevirmek istiyorsunuz ama öbür iki anahtarın sahipleri farklı olduğu için kilidi açamıyorsunuz. Devleti kilitleyen bir anayasa var. Bu ülkeyi yönetmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz.”

KİMSE MİNDERDEN KAÇAMAZ OYUN BOZANLIK YAPAMAZ

TBMM Başkanı, dört siyasi partinin bu dönem yeni bir anayasa yapmadığı takdirde güvenin kaybolacağını belirterek, bunun partilerin millete borcu olduğunu anlattı. Çiçek, şöyle konuştu:

“Bu haliyle Türkiye devam edemeyeceği için yeni 4 Nisan’dan itibaren yeni bir anayasa yapmak ihtiyaçtan çok mecburiyet haline geldi. Çünkü anayasaya yapanlar üzerinden yargı süreci işlemeye başladı. Bunu soğukkanlılıkla kendi mecrasında götürmemiz gerekiyor. Dört siyasi parti bakımından yeni bir anayasa yapma mecburiyeti vardır. Kimse minderden kaçamaz, oyun bozanlık yapamaz. Ne yapıp edip dört siyasi parti biraraya gelecek yeni bir anayasa yapacak. Yapamadığı takdirde siyasete güven kalmaz. Bir anayasayı yapamamış bir ülke dışarda da çok ciddi sorunlarla karşılaşır. Çevremizdeki ülkelerde yaşanan sorunların temelinde hak ve özgürlük talepleri var. Halkın iradesine dayalı halkın temsilcilerinin yaptığı bir anayasayı bu dönem milletimize armağan edemediğimiz takdirde güven kaybolur. Öteleme lüksü yok. Siyasi partiler için yeni bir anayasa lütuf değil millete olan borçtur. Dört siyasi parti borçludur, siz de alacaklısınız. Alacağınızı iyi takip edin. Bir dahaki dönemde bunu yapacak olanlar mecliste kalsın. Yeni bir anayasa yapacak tecrübemiz var, toplumsal talep var, bu dönem bu anayasa yapılamazsa bu siyaset kurumunun beceriksizliğindendir. Dört siyasi partinin daha yoğun bir çaba içine girmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.”

YENİ ANAYASADA UZLAŞMA OLMAZSA 30 YIL DAHA KAYBEDERİZ

Çiçek anayasanın ancak uzlaşma ile hazırlanabileceğini, uzlaşma için tarafların konularına hakim olması gerektiğini vurgulayarak, TBMM Başkanlığı olarak 58 ülkenin anayasasını tercüme ettiklerini, fikri donanım eksikliklerinin olmadığını anlattı. Çiçek, “Uzlaşma için muhatabın ciddiye alınması gerekir. “Her şeyi ben bilirim’ anlayışı uzlaşmayı engeller. “Şunları koyacaksınız bu anayasayı yapın değilse hiç uğraşmayın’ diyenler oluyor. Bu üslupla anayasa yapılmaz. Herkes bulunduğu yerde çakılı kalacaksa kimse bir adım atmayacaksa uzlaşma olmaz. Muhatabının da söylediklerinin doğru olabileceği konusunda bir anlayış sergilenmiyor. Benim söylediğim doğrudur. Karşımdakinin de söylediklerinin doğru olma ihtimali vardır anlayışı olmalı. Benim haklarım vardır, başkalarının da hakları vardır diye düşünmeliyiz. Uzlaşma olmazsa ne olacak esas kaygı orada. O riskleri iyi görmemiz lazım. Eğer bu dönem bu anayasayı yapamazsak bu fırsat en az 30 yıl daha kaçar. Geriye dönük 30 yıl bu anayasanın bize neden dar geldiğini tartıştık bir 30 yıl daha “ben yapacaktım sebebi sensin’ diye kısır döngüye girilir. Bir 30 yıl daha bu tartışmalarla kime Türkiye gündemini tıkayamaz.”

İDEOLOJİK KÖRLÜK VE SLOGANCILIKTAN KURTULMALIYIZ

TBMM Başkanı Çiçek, uzlaşmayı için ideolojik körlük ve slogancılığın engellediğini öne sürerek, “Biz gerçekler üzerinden bir anayasa toplumsal sözleşme yapacağız. İdeolojik dogmalardan hareketle bir anayasa yapacaksak sıkıntı olur. Suçlamalardan ülkenin gerçeklerine bakmalıyız. Bu toplum dünkü toplum değil. Türkiye’nin en bariz hastalığı slogancılıktır. Bu da bize soğuk savaş döneminden kaldı. Sol kesim devletleştirir kurtulur, biz de her şeyi milletleştirir kurtulurduk. Solcular ayağı çukura düşse çukuru devletleştirirdi. Slogancılık sorun çözmeye yetmiyor. Haritacılık dilinde ifade edersek konuştuğumuz konuları bir bölü 1 milyon ölçeğinde konuşmak yok. Onu bir bölü bine indirmek lazım. Bu iki eşiği aşarsak uzlaşma iklimine ihtiyaç var. Bunu önemsiyoruz. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Kişilik haklarıma yönelik saldırı da olsa sorunun değil çözümün parçası olmaya çalışıyoruz. Halkın sağduyusu var. Siyasetin kördüğüm ettiği her meseleyi vatandaş kendi iradesiyle çözmüştür” dedi.

TBMM Başkanı Çiçek’e ESİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Çolakoğlu ve Yönetim Kurulu Başkanı Akgerman teşekkür plaketi verdi.

Çiçek yemekli toplantıda yemek yemeden ayrılarak Hisar Cami’nde Cuma Namazı’nı kıldı.



ED(İÖ/AAA)