Tunceli'nin Pülümür ilçesinde düzenlenen 19'ncu Pülümür Bal Festivali, düzenlenen törenle start aldı. Festivalin açılış konuşmasını yapan Pülümür belediye başkanı Mesut Coşkun, Pülümür balının artık bir dünya markası olduğunu belirterek, "Pülümür balı artık bir dünya markası oldu. İlçemizin ana geçim kaynağı olan arıcılık her geçen gün büyümektedir. Ancak, bazı olumsuz koşullar buna engel oluyor. Yaşanan çatışmalar ve sonrasında gelişen orman yangınları arıcılık açısından olumsuz sonuçlar yaratıyor. Ayrıca köy yollarının yapılmaması arıcıların daha geniş yaylalara gitmesini engelliyor" dedi.

PKK'NIN BENİ KAÇIRMASI ALEVİLERE BİR SALDIRI OLARAK ALGILANDI

Belediye Başkanından sonra konuşan CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün ise, PKK tarafından bırakıldıktan sonra PKK'lılar için söylediği, 'kardeşlerim, genç arkadaşlar' ile başlayan sözlerinin arkasında olduğunu belirtti. Barış ortamının son dönemlerde PKK tarafından bozulduğunu ve bu durumun barışı zora soktuğunu belirten Aygün, halen PKK'nın elinde bulunan kaymakam, öğretmen, asker ve diğer devlet memurlarının da derhal serbest bırakılmasını istedi. Aygün konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Özellikle hükümetin ve başbakanın ve birçok sivil toplum örgütünün bir yıldır yaptığı çağrılara rağmen örgütün elinde bulunan, kaymakam, asker ve birçok kamu görevlisi hala bırakılmadı. PKK'nın elinde bulunan bu insanlarımız bir an önce kesinlikle koşulsuz serbest bırakılmalı. Dersim halkı PKK'nın beni kaçırması ile birlikte Türkiye'nin her yerinde ayağa kalkarak, bana sahip çıkarak PKK'ya karşı çok sert tepki verdiler. Tayyip Erdoğan'ın çağrılarını dinlemeyen ve elindeki asker, kaymakam ve vatandaşları bırakmayan örgüt, beni 48 saat gibi kısa bir sürede serbest bırakmak zorunda kaldı.

Kuşkusuz bu bir zorla götürme eylemi, kaçırma eylemi ve hem hukuk, hem vicdan bakımından, hem de seçmenlerin iradesi anlamında kabul edilemez bir davranıştı. Ama hayatımı adadığım, üyesi olmaktan, evladı olmaktan gurur duyduğum Dersim halkı dağdaki 48 saat boyunca da küçük bir radyodan dinlediğimiz kadarıyla tepkilerini göstererek, alevilerin ve Kürtlerin, Türkiye'deki azınlıkların birbirinden nefret etmesini engelleyen onurlu bir tavır gösterdi. Çünkü bu saldırıyı kim nasıl algılarsa algılasın, Türkiye'deki alevi toplumuna dönük bir saldırı olarak algılandı. Bu yüzden de İngiltere cemevi başkanı kaçırıldığım gün 24 saat dolmadan Londra'dan Tunceli'ye gelip, bunun alevilere karşı bir eylem olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu arkadaş aslen Kahramanmaraş kökenli ve İngiltere'den gelip bunu böyle söylüyor ve bu kaçırma olayını böyle algılıyor.

Dolayısı ile Dersim halkı Kürt halkı ile aleviler arasında oluşabilecek büyük bir kırılmayı da son derece büyük bir tutum ile engellemiş oldu. Bu bakımdan da Dersim halkının ellerinden öperim. Biz dağda bayırda büyüdük, bizim dağlara olan aşkımız bundandır. Dağlarda silah çatanlar, dağlarda ölenler, cesetleri kurda kuşa yem olanlar hepsi bizim acımız. Ama dağların bizim inanç sistemimizde özel yerlerdir
" dedi.

ESKİ TUNCELİ VALİSİ OĞLUNA DÜZGÜN İSMİ VERMİŞ

CHP'li Aygün, son valiler kararnamesi ile Tokat'a atanan Eski Tunceli valisini de sert bir dille eleştirerek "giden Tunceli valisine sitemim olsun. İnsan hakları eğitimi aldığı halde 3 sene önce Tunceli'ye ilk geldiği anda buraya ön yargıyla geldiğini söyleyebildi. Bu inanılmaz bir şey. Benden önce konuşan eski milletvekilimiz sayın valinin üçüncü çocuğuna bizim kutsal bir dağımız olan Düzgün ismini çocuğuna vererek gönlümüzü aldığını belirtti. Ama bakarmısınız insan hakları eğitimi alan bu alanda çalışmalar yapan bir kamu görevlisi Tunceli'ye geldiğinde buranın alevi olduğunu öğrendiğinde ağlayarak buraya ön yargı ile geldiğini ağlayarak basına söylüyor. Bu devletin haline bakın, bu valinin insan hakları alanında kitabı var bana da hediye etti. Bu adam 3 yıl önce Tunceli'ye ön yargı ile geliyor ve 3 yıl sonra ağlayarak çocuğuna da Düzgün ismini verip gidiyor. Bizde oğluna Düzgün ismini koyduğu için mutlu oluyoruz. Arkadaşlar hala devlette daha değişecek çok şey var. Dağlarımızı tanımayan devlet dağlarımızla barışamaz, dağlar ile barışmak zorundayız."

BENİM YAŞADIĞIMI ŞİMDİDE ÇOCUKLARIM YAŞIYOR

PKK ilk silahlı eyleme başladığında kendisinin 13 yaşında olduğunu belirten Aygün, "o ilk eylemler başladığında merkeze yakın bir noktada yol kesmişlerdi. Aradan onlarca yıl geçti. Şimdi aynı şeyleri benim çocuklarım yaşıyor. PKK silahlı eylemlere başladığı günden bu güne kadar Tunceli'de ölen sivil insan sayısı 960 kişi. Tunceli dışında ölenler ile birlikte bu sayının biz 3 bin kişi olduğunu tahmin ediyoruz. Sadece bizim evlatlarımızdan 3 bin kişi PKK'nın devlete karşı yürüttüğü savaşta hayatını kaybetmiş. Bundan sonra yine de 3 bin Dersimli ölecek mi? Yeniden Türkiye'de 50 bin kişi ölecek mi? Yeniden Foça olacak mı? Yeniden Diyarbakır olacak mı? Gaziantep olacak mı? Burada PKK'nın da bir karar vermesi lazım eğer benim gibi barışı kardeşliği ateşkesi, silahsızlanmayı, Kürtlerin demokratik haklarının devlet tarafından tanınmasını isteyen aydınları, milletvekillerinin seslerinin çıkmasını istiyorlarsa Gaziantep tipi eylemlere son vermelidirler. Çünkü bu eylemler bizim sesimizi duyurmaz hale getiriyor. Bizim ses çıkarmamızı imkansızlaştırıyor. Bakın ben bırakıldıktan sonra risk alarak önemli şeyler söyledim. Aslında çok basit şeyler; 'Kardeşlerim, genç arkadaşlar'. Söylediğim herşeyin arkasındayım. Vicdanım ve halkım söyletiyor bunları. Ama Gaziantep olayı hepimizi mahvetti. Hiçbir şey savunacak halimiz kalmadı. O oluşan barış havası bir haftada darmadağın olup gitti. Çünkü hiçbir dava hiçbir ideoloji, hiçbir kurtuluş projesi 1 yaşındaki 3 yaşındaki çocuğu öldürmeyi gerekli kılmıyor."

GAZİANTEP SALDIRISI İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR


Gaziantep'teki saldırıyı da değerlendiren Aygün, PKK tarafından yapılan saldırının insanlığa karşı bur suç olduğunu söyledi. Aygün, "Pülümür bal festivali var. Buraya gelmeyip gerçekleri görmeyen güçler twitter diye bir güç var orada birkaç kelime ile görüşlerini yazıyorlar. Beni terörist olmakla, terörist milletvekilliği yapmakla suçluyorlar. CHP'li olmamakla, hatta CHP içindeki PKK'lı olmakla suçluyorlar. Ya bu kadar akıldışı bir şey ki PKK'nın kaçırdığı muhtemelen Kandil'e götürüp sorgulamak istediği, göz dağı vererek Dersim'e bir mesaj vermeyi hedeflediği ben olduğum halde bakar mısınız PKK'lı oluyorum. Siz bu ülkede barışı nasıl kuracaksınız? Benim gibi birine PKK'lı muamelesi yaparsanız siz PKK'ya ne muamelesi yapacaksınız? Benimle konuşmayı bilmiyorsunuz PKK ile nasıl konuşacaksınız? Dolayısıyla bana o savaş ilan edenleri de hani bir arkadaş dedi ya 'ulu divan yasa dışı bir örgüttür' beni hedef gösteriyor onları da gerçekten ulu divana havale ediyorum. Çünkü bizim silahımız yok, ordumuz yok, topumuz yok. Bakın ben silahsız ve korumasız dolaşıyorum. PKK'nın bu eylemi beni karanlık örgütlerin daha fazla hedefi haline getirdi. Şu anda daha fazla risk altındayım. PKK'nın eylemi hem bana, hem Dersim halkına büyük zararlar veren sonuçları var. Bunu önümüzdeki dönemlerde göreceğiz. Ama son sözüm şu; barış istiyoruz. 30 yıldır devam eden savaşın, 30 yıl daha sürmemesini istiyoruz, hiçbir çocuğun ölmesinden yana değiliz. Foça türü eylemlere karşıyız. Beni PKK'li olarak niteleyenlere de duyururum. Bu eylemi insanlığa karşı suç olarak görüyorum. Bu kadar ağır bir eylemdir. Ve diyorum ki gelin hep beraber barış için düşünelim çaba gösterilim" diye konuştu.

GENÇ: "BİR CANIMIZ VAR ALACAKSANIZ ALIN"

Pülümür Bal festivalinde konuşan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç ise, PKK'nın Tunceli'de yaptığı eylemleri sert bir dille eleştirdi. PKK'nın eylemlerine artık tahammüllerinin kalmadığını belirten Genç, Ak Partiyi iktidar yapanların başında da PKK'nın ve Kürtlerin geldiğini söyledi. Bu ülkede artık barış istediklerini kaydeden Genç, şunları söyledi: "Biz artık bu ülkede barış, kardeşlik istiyoruz. Bana da birçok kişi Hüseyin Aygün'ün kaçırılması için danışıklı dövüş dedi. Ben sert tepki gösterdim. İnsanda bir utanma duygusu olur. Ben 2 gün boyunca ailesi ile birlikteydim. Her gün ağlıyorlardı. Hiçbir vicdan bu suçlamayı kabul edemez. Diyorlar ki; Neden güvenlik ile dolaşmıyor. Gidişlerini neden güvenlik birimlerine bildirmiyor. Şimdi biz bunu yapsak güvenlik birimleri telsizle konuşacak ve bunlar gidişleri daha rahat öğrenecek. Bu memleketin gerçeklerini bilmeyenler durdukları yerde değerlendirme yapıyor. Geçmişte benim içinde bu tür seneryolar yapıldı. Mehmet Eymür Amerika'da iken kendi sitesinde yazdı dedi ki 'biz 93-94 yılarında Kamer Genç'i yeşil vasıtası ile öldürecektik, ama sonradan istikametini değiştirdi eylem gerçekleşmedi' dedi. Bundan sonra herkes şapkasını önüne koyup doğruyu söylemek zorunda. Hiç kimse memleketimizdeki bu yoksulluğu, bu haksızlığı ve bu memleketi insansız hale getirdiğini artık nerden kaynaklandığını bilmeli. Buradan sesleniyorum bundan sonra hiç kimse bize korku veremez. O korkuyu vermeye çalışanlar silahlarını anlımıza da dayasalar yine bizi korkutamazlar."

Festivalin yapıldığı bu bölgede silahlı PKK'lıların olduğunu da belirten Kamer Genç, "şimdi buralarda silahlı PKK'lılar da var. Ne istiyorlar? Bakın seçimlerde Güneydoğu'da AKP'ye siz destek verdiniz. Bugün AKP'nin 325 milletvekilinden 80 tanesi Kürt müdür? Kürttür. Tayyip Erdoğan'ı iktidarda tutan siz misin? Evet sizsiniz. Bugün 8 Kürt bakan size ait mi? Aittir. Bugün devletin birçok ihalesini ya sizler ya Karadenizler alıyor mu alıyor kardeşim. Burada ezilen alevi inançlı insanlarımız, bir tek alevi inançlı insanımız Kürt bakanların bakan olduğu yerlere kurumlara alınmıyor. Bir ihale alevilere verilmiyor. Burada ezilen ve özellikle yok edilmeye çalışılanlar alevi inançlı insanlarımızdır. Biliyorsunuz yaz aylarında Tunceli dışında oturanlar Tunceli'ye gelmek istiyor, ama gelemiyor. Ben burada PKK'ya soruyorum. Sizin hedefiniz açıkça Tunceli halkını yok etmek midir? Bakın bu coğrafyaya bu dağlar o kadar güzelki, o kadar güzel hayat varki bu dağlarda, neden bu güzel hayatı insanlarımızın yaşamasını istemiyorsunuz. Arkadaş sizin amacınız neyse bunu söyleyin. Ben artık dağda silahlı mücadele yapanlara sesleniyorum. İnsan öldürmek insanlığa sığmaz, sizin hakkınız değil. Suçsuz insanları öldürmeye, bu memleketimizi bitirmeye hakkınız yok. Bu memleketimizdeki insanların sabrını tüketmeye hakkınız yok. Bir canımız var, gerekirse bu canımızı da veririz böyle olur mu? Böyle yapmakla onurumuzu rencide ediyorsunuz. Bu olaylardan dolayı bu toprakları terk ederek batı illerine giden Tunceliler büyük bir zulüm ve zorluk altındadır. Artık yeter be kardeşim niye yapıyorsunuz bunu bizlere. Neden başka yerlerde yapmıyorsunuz? Neden yaz geldiği zaman hemen yol kesip araçları yakıyorsunuz. Artık gerçekleri ortaya koymamız lazım. Artık bu silahlı adamlar bu dağlarda çekilsinler. Ben şeref sözü veriyorum o dağlardaki karakollar o zaman gereksiz hale gelecek ve gider o karakolları söker atarız. O zaman karakolun bizim dağlarımızda ne işi olur ki?" dedi.