Yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın toplantısı yapan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Emine Helil İnay Kınay, Türkiye'nin üçüncü büyük kentinde, şehrin ortasında yıllardır radyoaktif atıklarla birlikte yaşanması, süreçten haberdar olan ilgili kurum ve kuruluşların gerekli sorumluluklarını yerine getirmemeleri ve bu gerçeği bilmelerine rağmen bugüne kadar hiçbir işlem yapılmamasına dikkat çekti. Kınay bu durumun Türkiye'deki çevre politikalarının, atık sorununun yönetilemediği gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardığını söyledi.

Bu konuda yetkili olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) durum tespiti sonrası bildirimleri yapmasına karşın sürecin yürütülemediğini belirten Kınay, incelemelerde malzemeler ve cürufların Europium-152 ile bulaşmış olduğunun ve bu maddenin nükleer reaktörlerde kullanıldığının anlaşıldığını söyledi. Bu maddenin Türkiye'ye nasıl girdiği ve radyoaktif malzeme bulaşmış atıkların külçe kurşun haline getirilerek nerelere satılmış olduğunun bilinmediğini dile getiren Kınay, "Girişi yasak olan bu atığın kentimizin ortasında bir tesiste ortaya çıkması yasal olmayan yollarla yürütülen atık ticareti gerçeğini gündemimize getirmektedir. Bu konu hakkında Valilik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı ve ilgili kamu kurumları bilgilendirilmiştir. Ancak hiçbir kamu kurumu bu konuda yetkili TAEK'de dahil, atıkların güvenli bir şekilde bertarafına ilişkin bir önlem aldırmamıştır" dedi.

TORBALI'DA DA BENZER OLAY YAŞANACAK MI?

Atıkların tespitine rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın geri kazanım lisansını iptal edip etmediğini soran Kınay, tesisin radyoaktif madde tespit edilmesinden sonra ne kadar süre çalıştığının ve çalışanların bu maruziyetten ne ölçüde etkilendiğinin incelenmesi ve açıklanmasını istedi. TAEK'in radyoaktif atıklar konusunda yetkili tek kurum olmasına rağmen bertaraf konusunda yetersizliğinin ortaya çıktığını belirten Kınay, "İşletmede ne kadar radyoaktif madde bulaşmış atık olduğu belirsizdir. Bu radyoaktif atıkların bertarafını sağlamayan ülkemizin Nükleer Santrale ne kadar hazır olduğu açıkça görülmektedir. Bu tesis kapanmış ve ismini değiştirerek Torbalı'ya taşınmıştır. Aynı olay Torbalı'da da yaşanacak mıdır? Gaziemir'den Torbalı'ya radyoaktif madde bulaşmış makineler götürülmüş müdür? Torbalı'da oluşan atıklar radyoaktivite içermekte midir? Tehlikeli atık niteliğinde olan bu atıklar nerede ve nasıl bertaraf edilmektedir? Belirsizdir" diye konuştu.

Kınay, Türkiye'de benzer tesislerde radyoaktivite içeren atıklar işlenip işlenmediğinin bilinmediğini, kaç adet akü ve kurşunlu atık geri kazanım tesisi olduğunun, bunların atıkları nerelerde bertaraf edildiğinin açıklanmasını istedi. Bu tesislerin tümünde radyoaktivite ölçümü yapılıp yapılmadığını soran Kınay, "Bu tesislerin atıklarında radyoaktivite ölçümü yapılmakta mıdır? Yakın bölgede yer alan su kuyularının radyoaktivite ölçümleri yapılmalı ve sonuçları kamuoyuna açıklanmalıdır. Bölgede radyoaktivite başta olmak üzere kapsamlı bir çevresel durum değerlendirilmesi yapılmalı, atıklardan oluşan sızıntı sularının yer altı suyunu kirletme riski değerlendirilmelidir" dedi.

ÜLKEMİZ ATIK ÇÖPLÜĞÜ DEĞİL

Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş, denetime tabi bir geri kazanım tesisinde bile bu olayın yaşanmış olmasının düşündürücü olduğunu belirten Kınay, "Bütün bunlar ülkemizde sürdürülmeye çalışılan çevre politikalarının başarısız olduğunu göstermektedir. Geçmiş yıllarda Tuzla'da, İkitelli'de, Karadeniz sahillerinde ortaya çıkan radyoaktif ve tehlikeli atıklar, bugün İzmir'de ortaya çıkmıştır. Daha başka nerelerde ortaya çıkacağı sorusu belirsizdir. Ülkemiz atık çöplüğü değildir diye konuştu.



UB (AÖ/AAA)(FOTOĞRAF)