2001 yılında bir bina inşaatı sırasında tesadüfen karşılaşılan bazı temel ve seramik örnekleriyle başlayan, 2005 yılında Anadolu’nun ilk şaraphanesinin bulunmasıyla ilçenin Antik Çağ tarihinin yeniden yazılmasına neden olan Bağlararası kazılarının 2012 yılı çalışmaları sona erdi. Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) faaliyetleri çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi adına Doç. Dr. Vasıf Şahoğlu başkanlığında bir ekip tarafından sürdürülen Çeşme - Bağlararası kazıları 10 Temmuz da başladı ve yaklaşık 3 ay sürdü.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Vasıf Şahoğlu, Çeşme’nin en eski yerleşiminin bulunduğu Bağlararası’nın, Çeşme Marina’nın iki sokak arkasında yer aldığını belirtti. 2012 yılı çalışmalarının ana hedeflerinden birinin, ilk kez 2010 yılında gün yüzüne çıkarılan ve 3 bin 700 yıl öncesine tarihlenen sur duvarının ortaya çıkarılması olduğunu belirten Doç. Dr. Şahoğlu, bu yıl sur duvarının yaklaşık 30 metre uzunluğunda bir kısmının açığa çıkarıldığını söyledi. Doç. Dr. Şahoğlu, "Sur duvarının kazılmayan alanlar içerisinde devam ederek bölgedeki modern yapılaşmanın altında devam ettiği açık bir şekilde görülmekte. Büyük levha taşlarla inşa edilen sur duvarları M.Ö. 1600 yıllarında büyük ölçüde tahrip edilmiş ve o dönemde yaşayan insanlar bu duvarların inşasında kullanılan taşları yerlerinden sökerek kendi evlerinin inşaatlarında kullanmışlar. Tüm bu tahribata rağmen sur duvarının bir kısmını açığa çıkardık" diye konuştu.

KÜL TABAKASI VE SANTORİNİ

Doç. Dr. Şahoğlu, önceki yıllarda olduğu gibi Çeşme’nin Girit ve Kiklad adaları ile olan ilişkilerini anlamaya yönelik çalışmaları bu yıl da sürdürdüklerini ve ele geçen Girit kökenli boyalı seramik örneklerinin yanı sıra çeşitli fayans, metal ve kemik eşyanın da Çeşme’nin binlerce yıldır önemli bir liman kenti olduğunu gösterdiğini vurguladı. Doç. Dr. Şahoğlu, "2012 yılı araştırmalarının en önemli sonuçlarından bir diğeri de yaklaşık M.Ö. 1640 yılında yani günümüzden 3 bin 652 sene önce Santorini Adası'ndaki volkan patlamanın izlerinin Çeşme’de ilk kez bulunmuş olmasıdır. Önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek analizlerle bu konu kesinliğe kavuşturulacak. Kazılarda açığa çıkarılan yaklaşık 2 santimetre kalınlığındaki kül tabakası, tüm Ege dünyasını yerle bir eden ve Santorini Adası'nın büyük bir kısmının bugün deniz altına çökmesine neden olan patlama sırasında gökyüzüne fışkıran küllerin çökeltisi olmalı" dedi.

HİTİT KÜLTÜRÜYLE DE YAKIN BAĞLANTI

Doç. Dr. Vasıf Şahoğlu, yaşadıkları en önemli sıkıntının, bölgede SİT alanı içerisinde arazileri olan kişilerin haklarını verebilmek adına 2012 yılında kamulaştırma işlemleriyle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yaptıkları başvuruların sonuçsuz kalması olduğunu ifade etti. Kendilerini mutlu eden tarafın ise kazılarda çok sayıda müzelik eserin bulunması olduğunu belirten Doç. Dr. Şahoğlu, "Bu eserler, envanteri yapıldıktan sonra Çeşme Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilecek. At şeklinde bir kulp parçası Çeşme’nin özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki Hitit kültürü ile olan yakın bağlantılarını göstermesi açısından çok önemli bir buluntu" diye konuştu.



FO(İÖ/CK)