Olay, geçen yıl 22 Mayıs’ta saat 01.30 sıralarında, Atatürk Mahalllesi 789/1 Sokak'taki apartman dairesinde meydana geldi. Turizm sektöründe çalışan 24 yaşındaki A. Ç., eşinden boşanıp kendisiyle evleneceğini söylediği öne sürülen, 10 aydır arkadaşlık yaptığı, 57’nci Piyade Topçu Tugayı’nda görevli 28 yaşındaki Astsubay A. A. ile birlikte yaşamaya başladı. Olay gecesi A. A, kıskandığı için Ç. ile tartıştı. A. Ç., A.’ın beylik tabancasından çıkan ve göğüsüne isabet eden tek kurşunla ağır yaralandı, kaldırıldığı hastanede yaşamanı yitirdi.

Polis tarafından gözaltına alınan A. A., birlikte yaşadığı Ç.’ın intihar amacıyla kendi kendisini vurduğunu, elindeki silahı almak istediğini, ancak başarılı olamadığını söyledi. Adliyeye sevk edilen Astsubay A. A., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Astsubay A. A.'ın tutuklanmasının ardından avukatı, dedektif gibi iz sürdü. Avukat, olayın meydana geldiği dairede inceleme yapınca, polislerin gözünden kaçan bir delili buldu. Avukat, A. Ç.'ın müvekkili A. A.'a hitaben yazdığı aşk mektupları ve yatağın başında, A. Ç., tarafından yazıldığını öne sürdüğü, 'Canım aşkım' diye başlayan 'Sana sevgim çok büyük. Bu büyüklüğü anlatamam. Sen benim annem, babam, çocuğum oldun. Sen benim nefesim, hasretim, sevdiğim nursun. Beni affet askerim. Ölüm bana yakışıyor. Beni istiyor. Yiğidim, askerim, aslanım (erkeğim). Allah'a emanet ol' yazılı bir not bulup, mahkemeye delil olarak sundu.

Mahkeme heyeti, sunulan bu delili, İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporda, A. Ç.'ın yazdığı intihar notu ile astsubay A. A.'a yazdığı aşk mektubunun aynı el ürünü olduğu belirtildi. 9 ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Astsubay A. A., 'kasten insan öldürmek' suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılandığı İzmir 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davadan beraat etti.

POLİSLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Beraat eden Astsubay A. A.'ın avukatı, olay yerinde gerekli incelemeyi yapmadıklarını öne sürdüğü polisler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde olay günü görevli olan polis memurlarının, kendilerine göre gerekli delilleri alıp, rapor düzenleyerek olay yerinden ayrıldıklarını belirtti. Müvekilinin tutuklu olması nedeniyle, olayın meydana geldiği evin kirasının ödenmediğinden, ev sahibinin tahliye edilmesini istediğini kaydeden avukat, şunları anlattı:

"Bu nedenle evi çilingir vasıtasıyla açtık. Yatak odasında maktül A.'ya ait olduğunu düşündüğüm imzasız not buldum. Bu notu mahkemeye delil olarak sundum. Yine dava dosyasında bulunan, şüpheliler tarafından tutulan tutanakları incelediğimde pek çok yerde 'kasten yaralama' yazan kısımların çizilerek 'kasten öldürme' olarak değiştirildiğini gördüm. Bunun yanında, şüpheliler olay günkü Cumhuriyet Savcısı'nın verdiği talimatları kısmen yerine getirmemişlerdir. Savcının, 'yaralının ölümü halinde derhal harici Cumhuriyet Savcısına haber verilmesi ve olay yeri krokisi ve görgü tespitinin yapılması' yönündeki emri de yerine getirilmemiştir. Şüpheliler olayı yaralama olarak değerlendirdikleri için bu yönde incelemeler yapmışlar ve ölüm olayının meydana gelmesinden sonra tekrar olay yerine giderek inceleme yapmamışlardır. Polislerin asıl görevi süpheli lehine veya aleyhine olsun bütün delilleri ve emaraleri toplamak olmasına rağmen, kendilerine göre suç unsuru olan bir takım delilleri alarak evden ayrılmışlardır. İntihar mektubunun ve maktüle ait cep telefonunun bulunamaması olay yeri inceleme görevlileri açısından kabul edilecek bir özre bağlanamaz. Bulunan intihar mektubu, yargılamanın seyrini değiştirmiş ve müvekkilimin beraat etmesinde önemli etki doğurmuştur. Bu nedenle süpheli polislerin görevlerini ihmal ettikleri açıktır."

Avukat, ayrıca müvekkilinin haksız yere 9 ay cezaevinde yattığını, bunun için de hazineye karşı 100 bin liralık tazminat davası açacaklarını söyledi.