“BİZ SİSTEME VE EGEMEN SİYASAL KÜLTÜRE İTİRAZ ETTİK”

Bekaroğlu, HAS Parti'nin 1 Kasım 2010'da kurulduğunu hatırlatarak, "O gün altını imzalayarak, kamuoyuna deklare ettiğimiz kuruluş bildirgesinde söylediklerimiz bugün de geçerlidir. Biz sisteme ve egemen siyasal kültüre itiraz ettik. Demokrasinin, seçkinlerin iktidar oyununa dönüştürülmesini reddettik. Sadece bürokratik oligarşiye, vesayet sistemine değil, aynı şekilde şeflik sistemine, lider ve adamları oligarşisine karşı olduğumuzu söyledik. Siyasetin ekonomik çıkar, birikim, zenginleşme ve tahakküm aygıtı olarak kullanılmasını iğrenç bulduk. İnançların, kimliklerin ve yaşam tarzlarının siyasetin malzemesi yapılmasını, kimlik siyasetini reddettiğimizi ilan ettik" dedi.

TARİHE NOTLAR DÜŞMÜŞTÜK

HAS Parti'nin kuruluşunda tarihe notlar düştüklerini de aktaran Bekaoğlu, "Firavunlaşmayacağız, siyasal iktidarı, devlet erkini, kamu kudretini, bizden olmayanlar, bizim gibi inanmayanlar, bizim gibi yaşamayanlar, bize oy vermeyenler, bize muhalefet edenler, hatta bizimle mücadele edenlere karşı bir tahakküm ve dayatma aracı olarak kullanmayacağız.

Karunlaşmayacağız, kamu kaynaklarını, devlet malını bizden yana olanlara, bizi destekleyenlere, bizimkilere aktarmayacağız. Bizim hırsızımız olmayacak ve 'hırsız bizdendir' diye asla korunmayacaktır. Bunları taahhüt ederken iş tutma biçimimizle ilgili de şunları söyledik, 'Çift dil ve çift gündemimiz olmayacak, sizlerin dışınızda hiç kimseyle gizli bir ittifakımız olmayacak, halkımızın dışında hiçbir güç odağına dayanmayacağız'. Genel Başkan Sayın Numan Kurtulmuş'un ağzından 'Cari açık uluslararası sermayeye verilen rüşvettir' dedik, 'NATO sırtımızdaki gavur leşidir, atacağız' dedik, 'Hata payı kitlesel ölümler ve canlı varlığını tehdit olan nükleer enerji yasaklanmalıdır' dedik. Biz bu sözlere sahip çıkmaya, durduğumuz yerde durmaya devam ediyoruz" diye konuştu.

GİDEREK DEVLETİN RENGİNE BOYANIYOR

Bekaroğlu, 1 Kasım 2010'dan bu yana iyiye doğru giden bir şey göremediklerini söyleyerek, "Aksine AKP Hükümeti verdiği sözlerden uzaklaşıyor. İktidarını sağlamlaştırırken, giderek devletin rengine boyanıyor. Hak taleplerine kulak tıkıyor, tekçiliğe, kendine demokratlığa dönüyor. Akan kan durmadı, Kürt sorunu, Aleviler'in sorunları, iktidarda olmalarına rağmen dindarların sorunları yerinde duruyor. Hala başörtülü kadınlar milletvekili olamıyor, memur olamıyor. 12 Eylül, 28 Şubat soruşturmaları savsaklanıyor, darbecileri serbest bırakmanın planları yapılıyor. Eğitim ve sağlıktaki kargaşa büyüyor, bu ülke hala doğru dürüst üniversite ve memur sınavı yapamıyor. İş kazaları adı altında her gün insanlarımız can veriyor, cezaevlerinde insanlar yanıyor, devletin, TOKİ'nin dere içlerinde yaptığı konutlarda çocuklar boğuluyor. Ormanlar, tarım alanları, kıyılar, dereler, şehirler yağmalanıyor, kibir kuleleri göklere yükseliyor. Büyüme rakamları hava uçuşuyor ama gelir dağılımı uçurumu büyüyor. İşçi, emekli, esnaf kan ağlıyor, hala milyonlarca işsiz var. Bütün çalışma hayatı taşeronlaştırıldı, insanlar köleleştiriliyor. Esnaf mantar gibi biten AVM'lerde asgari ücretle tezgahtar olmaya zorlanıyor. Şu anda 1 milyonun üzerinde mevsimlik işçi, çoluk çocuk birlikte kamyon kasalarında, çadırlarda perişan vaziyettedir" dedi.

"YAPTIĞI TEK ŞEY MUHALİFLERİ SİLAHLANDIRARAK İÇ SAVAŞI KÖRÜKLEMEK"

Hükümetin dış politikadaki durumunu da eleştiren Bekaroğlu, "AKP, hükümet olduğu 10 yıllık dönemde Irak'ta bir milyonun üzerinde insan öldü. İnsanların üzerine bomba yağdıran uçaklar İncirlik Üssü'nden havalandı. AKP Hükümeti buna hiç ses çıkarmadı. Libya'da aynı şeyler oluyor, ölenlerin sayısı 100 bini geçti. Suriye'de akan kan giderek artıyor. Hükümetin yaptığı tek şey muhalifleri silahlandırarak iç savaşı körüklemek oldu. Komşularla sıfır sorundan savaş noktasına geldik. Türkiye, uluslararası sularda vatandaşları katledilen, uçağı düşürülen, bunlara hamaset dolu nutukların dışında ses çıkaramayan bir ülke konumuna düşürülmüştür" diye konuştu.

PARMAK HESABI YAPMANIN ANLAMI YOK

Bekaroğlu, Numan Kurtulmuş'un da 2 yıl önce bunları söylediğini belirterek, "Şimdi ne oldu da böyle bir AK Parti'ye geçiyor ve bu yapılanların faturasına ortak oluyor? Elbette kişisel bir karardır, kimsenin iradesine ipotek koyacak değiliz, buna gücümüz de yetmez. Ama Sayın Genel Başkanın partimizi bırakıp iktidar partisine niçin gittiğini anlamış değiliz. Sayın Genel Başkan'ın bu süreci yürütme biçimi de yanlıştır. Süreç, partimizin karar organları ve teşkilat mensuplarının bilgisi dışında yürütülmüştür. Biz konuyu AKP'nin mahalle teşkilatlarından sonra duyduk. Bu süreçte parmak hesabı yapmanın da bir anlamı yok. Ortada altına imza atılmış bir sözleşme, ahitleşme var. Önceden verilen kararı kabul ettirmek için kurulları toplama görüntüsü yanlıştır. Bu, verdiğimiz söze aykırıdır. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Kurtulmuş, Kurucular Kurulu marifetiyle partiyi kapatıp AKP'ye geçecektir. Aslında kapalı kapılar ardında yürütülen görüşmelerin deşifre olması ve Sayın Kurtulmuş'un 'Henüz resmi teklif gelmedi' açıklaması ile bu parti fiilen kapanmıştır" dedi.

"SAYIN KURTULMUŞ'A ALLAH SELAMET VERSİN"

Kurtulmuş'u suçlamadıklarnı ifade eden Bekaroğlu, "Neticede Sayın Kurtulmuş ve gidecek olan herkes kişisel olarak bir karar vermektedir. Bizim kendisinden talebimiz, açık olması, iç dünyasını ikna etmek için oluşturduğu bahaneleri genelleştirmemesidir. AKP gibi uluslararası bir projeye dahil olan insanın 'Ben hep bu sözleri söyledim, her yerde ve her şartta bu sözleri söylemeye devam edeceğim' demesi ikna edici değildir. Başka şeyler söylesin mesela, çok söylenir, 'Hizmet edeceğim, ben de artık iktidar olmak istiyorum' desin. Sayın Kurtulmuş, 'Yeni Türkiye'nin inşası konusunda AKP ile güç birliği, güçlenme, birlikte mücadele etme'den söz ediyor. Buna katılmıyoruz. Sayın Erdoğan ve Kurtulmuş'un formüle ettikleri bu denklem yeni Türkiye'yi işaret etmez. Sayın Kurtulmuş'a Allah selamet versin, Allah onu mahcup etmesin. Bize gelince, biz 'Haksızlığa uğratılmış, mahrum bırakılmış çocuklar, kadınlar ve erkekler için niçin bir şey yapmıyorsunuz' diyen söze uyuyoruz, bu itiraz ve iddianın sahipleri ile birlikteyiz. Doğru, Has Parti kapanıyor ama Halkın Sesi hiç kapanmayacak, hiç şüphemiz yok ki, bu sesin kürsüsü hep var olacaktır. Bu söze inanalar bu kürsüye omuz verir, burada kalır, diğerleri gider" diye konuştu.

"5-6 AYDAN BERİ HER TARAFTA KONUŞULUYOR"

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Mehmet Bekaroğlu, Başbakan Erdoğan ile Kurtulmuş'un görüşmelerine yönelik bir soru üzerine, "Bu konu 5-6 aydan beri her tarafta konuşuluyor. Biz de dışarıdan çok duyduk ve zaman zaman Sayın Kurtulmuş'a sorduk, 'Bu söylentiler nedir' diye. Bize, 'Bunlar söylentidir, benim hiç bir şeyden haberim yoktur' dedi sürekli olarak. Ne zaman ki, iktidar partisinin merkez organında görüşülüp, konu deşifre olunca, bir gazetede yayınlanınca, ondan sonra yine kurullar toplandı. Yine Sayın Kurtulmuş, "Benim anlatacağım bir teklif yok' dedi. Bize de, 'Ben böyle bir şeyden haberdar değilim. Sadece basından sizin gibi öğrendim' dedi. Ama biz görüyoruz ki, iş öyle değil. Bitirilmiş bir işin formaliteleri icra ediliyor" dedi.

"BEN DE SEVİYORUM NUMAN KURTULMUŞ'U"

HAS Parti'nin kapanıp, kapanmayacağına yönelik resmi açıklama sorulunca Bekaroğlu, "Elbette, Sayın Kurtulmuş resmi açıklama yapacaktır. Ben Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşlarım adına konuşuyorum. HAS Parti kapanıyor, görüntü budur. Bütün bu olup bitenlerden sonra bir geriye dönüşün olacağı kanaatinde değilim ben" dedi. Bekaroğlu, "Kulislerde çok konuşulan Sayın Numan Kurtulmuş'un Başbakan olup, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da Cumhurbaşkanı olması formülü hakkında ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki soruya da , "Valla bunlar söylentiler. İktidar partisinin teşkilat başkanı buna cevap verdi, 'Herkes sevdiğini bir yerde görmek istiyor'. Ben de seviyorum Numan Kurtulmuş'u güzel yerlerde görmek isterim" diye konuştu.