Diyarbakır'da bulunan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, cezaevlerindeki PKK ve KCK'lıların sürdürdüğü açlık grevleri ve Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana'nın açlık grevine başlamasıyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. BDP lideri Demirtaş, parti olarak açlık grevleri konusunda şu anda her hangi bir temaslarının olmadığını, çünkü 10-12 defa hükümet yetkilileri ile görüşmelerine rağmen bir ilerleme kaydedilmediğini söyledi. Açlık grevi yapanların artık ciddi hayati riskleri taşımaya başladığını belirten Demirtaş, "Yürüme, hareket etme ve konuşma zorluğu, idrarda kanamalar, ciddi şekilde kusmalar başladığına dair bilgiler geliyor" dedi.

AKP-MHP KOALİSYONU VAR

Demirtaş, inanmamasına rağmen Başbakan'ın bu eylemi şok ve tehdit amaçlı nitelendirdiğini söyledi. Kendisine göre şu anda bir AKP-MHP koalisyon hükümetinin işbaşında olduğunu iddia eden Demirtaş, şöyle dedi:

"Resmi olarak bu böyle olmasa da fiili olarak MHP, AKP'nin kuyruğuna takılmış duramda. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Başbakan milliyetçi oyların açık bir desteğini arkasına almak istiyor. MHP, bu konuda Başbakana açık çek vermiş durumda. Bunun karşılığında Başbakan, Kürt sorununda hiç bir adım atmayacak, Kürt sorununda hiç bir ilerleme kat etmeyecek. MHP'nin elde etmek istediği budur. O nedenle Başbakan'ın son derece meşru talepleri kabul etmek konusunda zorlanıyor. Cumhurbaşkanlığı sevdası ve Milliyetçi oylar uğruna MHP'nin desteğini kaybetmemek için Kürt gençlerinin içeride ölümünü göze alabilecek bir ruh haline bürümüş durumda. Bana göre mesele budur. Yoksa taleplerin hiç biri karşılanmayacak talmepler değil. Taleplerin bugüne kadar karşılanmamış olması suçtur. Avukatların İmralı'ya gitmemesi suçtur. Anadilde savunmanın hayata geçmemesi suçtur."

ZANA'NIN SAĞLIK SORUNLARI VAR

BDP Genel Başkanı Demirtaş, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın açlık grevine başlamasına değindi. Zana'nın bu isteğini daha önce kendilerine ilettiğini, ancak sağlık sorunu nedeniyle kabul etmediklerini belirten Demirtaş, "Ama, dün itibariyle bizim bu konuda ikna girişimlerimiz fayda etmedi ve kendisi Diyarbakır'da gelip açlık grevine girmesini kabul etmeyeceğimizi bildiği için mecliste kendi odasında açlık grevine başlayacağını duyurdu, başlamadan önce de bizi bilgilendirdi. Yine ısrar ettik, sağlık sorunlarının ciddiyeti konusunda ama kendisi bu kararı aldığını ve kesinlikle uygulayacağını bildirdi. Dolayısıyla biz saygı duyuyoruz. Bu karar hayati risk taşıyor olmasına rağmen bu kararı almış olmasından dolayı cesaretinden dolayı kendisini kutluyorum" dedi.

BAŞBAKAN İSTERSE ÇÖZER

BDP lideri Demirtaş, Zana'nın, Başbakan Erdoğan'ın istemesi halinde sorunları çözebileceği ile ilgili değerlendirmeleri üzerine ise şunları söyledi:

"Başbakan isterse çözer. Mesele istememesinden kaynakladır. Yoksa Başbakan'ın çözebilecek gücü yoktur diyemez kimse. Önünde ordu, derin devlet, uluslararası konjektör ve medya engel değil. İktidardır, tek başına yüzde 50'ye yakın oy almıştır. Parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduruyor. Parti içi hakimiyeti tamdır. Dolayısıyla Başbakan'ın çözmüyor olması güçsüzlüğünden, kudretsizliğinden kaynaklı değil, tam tersine bu gücünü ve kudretini Kürtleri ezmek için kullanıyor olmasından kaynaklıdır."

MÜDAHALE DURUMUNDA SONUÇLARI AĞIR OLUR

Cezaevlerinde süren ve bugün 65'İNCİ güne girilen açlık grevlerine müdahale konusu ve bu konuda Diyarbakır'da bir hastanenin hazırlandığı ile ilgili haberler üzerine BDP lideri Demirtaş, "Bizler cezaevinde insanlar yaşamını yitirsinler biz de olup bitenleri izleyelim gibi bir düşünceye sahip değiliz. Fakat, cezaevindeki insanların ölümünü engellemenin yolu tıbbi müdahale değil. Ölümünü engellemenin yolu, taleplerle ilgili somut adımlar atmaktır. Şimdi zorla bir tıbbi müdahale olursa, her hangi bir açlık grevcisini zorlayarak koğuşundan tıbbı müdahale hastaneye götürmeye çalışırlarsa biz çok daha ciddi sonuçların olabileceğini düşünüyoruz. Bunu bizzat sayın Adalet Bakanına ifade ettim. Cezaevinde yaptığımız görüşmelerde tutuklular bunu bize açıkça söylediler. Ben bunu sayın bakana aktardım. Dolayısıyla Adalet Bakanı cezaevlerinde böyle zorlama, müdahalenin olmayacağını ifade etmişti. Ben o sözüne bağlı kalacağını umut ediyorum. İnşallah öyle bir proje içerisine, çılgınlık içerisine girmezler. Biz kendilerine eğer tıbbi müdahale koşulları oluşursa biz bu konuda haberdar olmak istiyoruz ve öncelikle biz önce cezaevine girmek istiyoruz. Kendileri ile görüşmek istiyoruz. Öyle bir durumda nasıl davranmak istedikleri, rızaları var mı nasıl bir durum varsa öncelikle görmek istiyoruz. Eğer gerçekten iknalarla biz kendilerinin revirde veya hastanede kendi iradeleri dahilinde sağlık hizmeti almalarını arzularız. Ama, jandarma, polis ve gardiyan zoruyla onları oradan almaya çalışırsanız sonuçları çok ağır olur içerde ve dışarıda. Diyarbakır'da bu konuda bir hastanenin hazırlandığı söyleniyor ki görünen odur, bir kat boşaltılıp güvenlik önlemi alınmış deniliyor. Ben bu tür bir çılgınlığı gerçekten hükümete tavsiye etmiyorum. Gerçekten kendileri böylesine bir işe girerlerse, daha fazla ölüme yol açabilecek sonuç ortaya çıkarsa, dışarıda insanlar patlama noktasında olur. Kendileri ne kadar müdahaleye hazırsa halk da o kadar onları sahiplenmeye hazırdır. Tutukluların canını çok düşünüyorlarsa ve canı onlar için değerliyse son derece 3 makul talepleri ile ilgili adım atsınlar."



SS,FA(GG/AAA)