BDP Diyarbakır kadın kolları tarafından bugün İstasyon Meydanı'nda yapılması planlanan, mitinge Diyarbakır Valiliği tarafından izin verilmedi. Sabah saatlerinde miting alanına gelmek isteyen partili kadınlar, mitingin iptal edildiğini öğrenince Sümer Parkta'ki alanda toplanmaya başladı. BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, burada toplanan yaklaşık 500 kadına yönelik Kürtçe ve Türkçe yaptığı konuşmada, mitingin iptal edildiğini duyurdu.

Ellerinde sarı, kırmızı ve yeşil flamalar taşıyan çoğunluğu kadınlardan oluşan kalabalık, sık sık, 'Öcalansız dünyayı başınıza yıkarız', 'Öcalan'a özgürlük' sloganları attı, Öcalan posterleri açtı.

"HİÇBİR DEVLET GÜCÜ, HALKIN KALESİNİ DÜŞÜREMEZ"

Daha sonra BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, toplananlara yönelik, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak'a seslendiği bir konuşma yaptı. Aydoğan, şöyle konuştu:

"Diyarbakır Valiliği, direnişin kalesi olan Amed'in kalesini düşürmek istiyor. En azından böyle bir çaba içerisindedir. Fakat biz kendisine buradan hep birlikte şunu söylüyoruz; Sizin gücünüz Amed'in kalesini yıkmaya yetmez. Topunuzla, tüfeğinizle, emniyet gücünüzle de gelseniz, nasıl gelirseniz gelin, özgürlüğüne sevdalı bir halkın, özgürlük için yola çıkmış bir halkın kalesini hiçbir devlet gücü düşüremez, düşürememiştir. Vali'ye sesleniyorum; Amed direniyor, sokaklarda kazanan biz olacağız. Siz, Kürt halkının daha yıllar önce, 5-6 yıl önce, her türlü baskıya rağmen, her türlü, gözdağı, sindirme politikalarına rağmen kapı-kapı, ev-ev dolaşarak bedel ödemeyi göze alarak, 3.5 milyon imzayla kendine önder ettiği Sayın Öcalan'ı İmralı'da tek kişilik bir zindana atacaksın, 6 aydır da kesintisiz tecride tabi tutacaksın, böylesine bir insanlık suçunu işleyeceksin. Ondan sonra da işlediğin bu suçun ulusal ve uluslararası arenada duyulmasını önlemek içinde tecrit kelimesini yasaklayacaksın."

"ÖCALANSIZ ÇÖZÜM, ZOR GÜNLERİ GETİRİR"

Aydoğan, Kürt halk mücadelesine 30 yıldır Abdullah Öcalan'ın önderlik yaptığını savunarak, şöyle devam etti:

"Herkesin şunu anlaması gerekiyor; Sayın Öcalan Kürt halkının 30 yıldır özgürlük mücadelesinin, liderliğini ve önderliğini yapıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun etnik mücadeleler, bu tür mücadeleler, asla ve asla o mücadelenin öncülüğünü yapan kişilerin dışında asla çözülemez, çözülmemiştir. O neden AKP hükümetine sesleniyoruz; Öcalansız bir çözüm düşünmek, Öcalansız bir çözüm hayata geçirmek demek, 'Bu sorunu çözmek istemiyorum' demektir. 'Bu sorunu daha uzun yıllara yaymak istiyorum' demektir. Bu düşüncenin bir sonucu var. Eğer böyle olursa gerçekten bu mesele böyle çözülmezse önümüzde kendileri de biliyorlar, hepimizi zor günler bekliyor. Kürt halkı uzun yıllar mücadeleden, 17 bin faali meçhul cinayetlerden sonra, neredeyse Kürdistan coğrafyasının her tarafından kemikler çıktığı bir anda bakın size barış ve çözüm elini uzatıyor. Bunu iyi değerlendirin diyoruz."

"HER ALANI MÜCADELE ALANINA DÖNÜŞTÜRÜRÜZ"

Daha sonra konuşan BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ise mitinge konulan yasağın düşünce özgürlüğünün önüne konulan bir set olduğunu söyledi. Ata, şunları söyledi:

"Biz de diyoruz ki bu ülkede siz bize 'Hukuk yoktur' dediğiniz sürece, biz size direnmeye devam edeceğiz. Siz 'Hukuksuzluğumuzu meşrulaştıracağız' diyorsanız biz de bunun karşısında demokratik, meşru direnişimiz geliştireceğiz. Bu bizim hakkımız. Dünyanın neresinde olursa olsun etki, tepkiyi getirmiştir. Siz 'Hukuk yoktur' derseniz, biz de hukukumuzun tanınması için her alanı mücadele alanına, özgürlük meydanlarına dönüştürürüz."

Ata, 1993 yılından beri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yapıldığını söyledi. Ata, "12 yıldır İmralı'da tecrit uygulayanlar ve bugün yasasını çıkartmak isteyenler çok iyi biliyorlar ki, İmralı Cezaevinde kalan şahıs, herhangi bir tutuklu ya da hükümlü değildir. Kendisi bir halk önderliğidir. Ve ona yaklaşım da bu temelde olmalıdır. 1993 yılından beri önce PKK'yla, 99'dan sonra da İmralı Cezaevi'nde sayın Öcalan'la görüşmeler yapılmıştır. Adına 'açılım' dedikleri ama bu halkı kandırdıkları politikalarla bu süreçte hem Kürt halkı önderliğiyle, hem Kandil'deki PKK yöneticileriyle hem de BDP yöneticileriyle görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler bugün tıkanmıştır. Niye? Çünkü müzakere sonrası açığa çıkan protokoller kabul edilmemiştir" diye konuştu.

ÖCALAN'IN GÜVENLİĞİ SAĞLIĞI TÜRKİYE HALKLARININ GÜVENLİĞİ VE SAĞLIĞIDIR

Hükümeti de eleştiren Ata, şunları söyledi:

"Analarımız bu alanda slogan atıyor ve diyorlar ki 'Selam, selam İmralı'ya bin selam.' Siyasi iktidar, devlet işte bu meydanları izlemelidir. Bizi dinleyen, yaptığımız her konuşmayı kayda alan, kamera çekimleri yapan, toplandığınız istihbaratı doğru değerlendirin. Tecridin kaldırılması, demokratik çözüm alanının tıkanmaması için, demokratik siyaset kanallarının açılması için, AKP'ye uyarıdır bu miting. AKP bunu görmelidir. İşte biz bunların hepsine tek cevap veriyoruz; Bugün İmralı Cezaevi'nde bulunan sayın Abdullah Öcalan'ın güvenliği ve sağlığı Türkiye halklarının güvenliği ve sağlığıdır. Özgürlüğü, tüm Kürdistan Halkı'nın özgürlüğüdür. Bu bizim özgürlük mücadelemiz, Türkiye halklarının demokratikleşmesi demektir. Bunların hepsi birbirini besler. Bu ülkeyi yönetenler de siyaset yapanlar da bunu çok iyi biliyor. Bu zincirin bir halkasını kırarsanız, diğerlerini de ellerinizin tersi ile itmişsiniz, bu yolları kapatmışsınız demektir. Çözüm adresi ve yolu bellidir. Eğer AKP bu yolda yürüyecek cesareti yoksa, çıkıp halka diyebilmelidir; 'Ben havlu atıyorum, bu yolda yürüyecek cesarete sahip değilim' diye."