BDP Grup toplantısı konuşmasına Hakkari'de geçen hafta meydana gelen patlamaya değinerek başlayan Demirtaş, patlamada hayatını kaybeden Zeki Yeşil'in ailesine başsağlığı dilerken, yaralılara 'Geçmiş olsun' mesajlarını iletti. Demirtaş, açık bir şekilde saldırıyı kınadıklarını belirtirken, sorumluların ve faillerin ortaya çıkarılması için objektif bir soruşturma beklediklerini vurguladı. Demirtaş, Hakkari Valis'inin daha patlamanın sesi dahi ortadan kalkmadan somut delillere dayanmadan failleri açıklamasını eleştirerek, "Şemdinli'de de benzeri faili meçhul patlama sonrası da bu şekilde açıklamalar olmuştu. Vali devlet adına soruşturmayı genişletmek adına 1 dakikada soruşturmayı sonlandırıyor. AKP Grup Başkanı da grup toplantısındaki konuşmasın aynısı yapıyor. Kendileri hüküm kurabiliyorlar" dedi.

Demirtaş, Hakkari'deki patlamanın derin yapılanmanın işi olduğunu bilmeyen olmadığını öne sürerken, hükümete düşenin bunların faillerini yakalayıp ya da ortaya çıkarıp ondan sonra konuşmak olduğunu kaydetti. Hükümetin bu konuda karnesinin zaten karanlık olduğunu savunan Demirtaş, "Valilik saldırıda polis yaralandı diyor. Ama yaralı polislerin olmadığına dair iddialar var. Bu olayın karanlıkta kalmaması için biz hatırlatmalarımızı ve çabalarımızı sürdüreceğiz" dedi. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in kaybedilmesinin üzerinden 11 yıl geçtiği halde hiçbir iz ortaya çıkarılmadığını hatırlatan Demirtaş, yarın Silopi'de yapılacak olan mitinge katılım çağrısı yaptı.

"BUNLAR FAİLİ MEÇHUL DEĞİL, DEVLET CİNAYETİDİR"

Tanış ve Deniz'in alenen herkesin gözleri önünde İlçe Jandarma Komutanlığı'na çağrıldığını ancak, bir daha kendilerinden haber alınamadığını vurgulayan Demirtaş, o dönemin komutanının Levent Ersöz olduğunu ve şimdi kendisinin Ergenekon'dan tutuklu bulunduğunu ancak, kendisine Tanış ve Deniz ile ilgili bir sorunun dahi sorulmadığını söyledi. Ergenekon davalarının en büyük eksikliğinin Güneydoğu'daki faili meçhulleri ele almaması olduğunu kaydeden Demirtaş, "Soruşturmalar sadece AKP'ye karşı yapılanlardan oluşmamalıdır. Özellikle askeri komutanlar o dönemin faili meçhullerinin köy yakmalardan sorumludur. Bu konuyla ilgili tek soru sorulmaz mı? Bu konuda 'derin devleti tasfiye ettik' diyenler bunun cevabını veremiyor. Bunun gibi binlerce olay var. Bunlara faili meçhul deniliyor ama Kürt coğrafyasındaki ismi bu değildir. Bunlar alenen devlet cinayetidir. Gün ortası devlet yetkililer elini kolunu sallayarak bu cinayetleri işlemiştir" dedi.

"SİLOPİ'DEKİ JİTEM HALEN İŞ BAŞINDADIR"

Bölgede 90'larda olanların dönemin Milli Güvenlik Kurulu'nda planlandığını iddia eden Selahattin Demirtaş, "O dönem MGK'da bulunan Cumhurbaşkanından, Başbakanından, İçişleri Bakanından, Savunma Bakanına oradan OHAL valilerine kadar herkes bu işin planlamasında vardır. Yerellerdeki komutanlar bu işten kendini sıyıramazlar. Bu olaylar açığa çıkmadıkça JİTEM'i teşhir etmek mümkün değil. Halen Silopi'de ki JİTEM yapısı iş başındadır. Eğer derin devleti ortaya çıkarmak istiyorsanız Fırat'ın doğusuna gitmelisiniz" dedi.

"BİNLERCE KEMİK VAR BU TOPRAKLARDA"

Diyarbakır'da JİTEM merkezinde bulunan kemiklerini tarih öncesine ait olmadığını, 90'lı yıllara ait olduğunu söyleyen Demirtaş, kazıların yapıldığı yerin neredeyse Cumhuriyet tarihi boyunca askeri alan olduğunu, 90'lı yıllarda da JİTEM'in merkezi olduğunu, bölgede bilmeyen olmadığını söyledi. Bölge halkının oranın işleyişini çok iyi bildiğini, çok sayıda kişinin oralardaki işkenceden geçtiğini söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:

"Bu soruşturma nereye kadar gidecek bunu takip edeceğiz. Onun gibi binlerce kemik var o toprakların altında. Her ilde her ilçede onun gibi mezarlar var. Çocuklarını geçmişini arayan anneler var. Kürtlerin ruh halini anlayacaksanız bu pencereden bakmanız lazım. O kemikler tümüyle ortaya çıkarılıp sorumlulardan hesap sorulmadıkta bu toplum geçmişiyle yüzleşmez. Toplumdaki duygu kırılması tamir edilemez. Geçmişle yüzleşmek özür dilemek aydınlık bir gelecek için şarttır. Bu yapılmazsa toplumsal açılardan halkların kardeşliğinin eşit hukuk çerçevesinde yapılması mümkün olmayacaktır. 90'lı yıllarda bölgede komutanlık yapmış bir kişi o dönem basına 'Biz şu günlerde bir operasyon yaptık imam olarak bilinen birini ele geçirdik boynunda haç vardı. Anladık ki bunlar Ermenidir' demiştir. O dönem askerlik yapan Yusuf Özdemir beyanda bulunuyor. '6 köyle gözaltına alındı hepsi işkenceden öldü. İmama haç takıldı, gömüldü diyor' diyor. O gün medya bunun üstüne gitmiyordu. 'Sahte imam', 'Ermeni imam' diye haber yapıyorlar. Orda şimdi kemikler çıktı ama o komutana bir soru sorulmadı hakkında soruşturma başlamadı."

"KOMİSYON KURALIM HER ŞEYİ AÇIĞA ÇIKARALIM"

Barışa giden yolun tüzükler veya kanunlarla oluşmayacağını kaydeden Demirtaş, karşılıklı güven tesis edilmedikçe acıları giderilemeyeceğini, bundan dolayı Hakikatler ve Geçmişle Yüzleşme Komisyonu taleplerini yinelediklerini söyledi. Demirtaş, Diyarbakır'da bulunan kemiklere ilişkin BDP'li vekillerin araştırma önergesi verdiğini, hükümetin samimi olması durumunda bunu kabul ederek parlamentoda bu yüzleşme sürecini başlatabileceğini söyledi. Demirtaş, "'Ne Uludere, ne de Dink davası derin dehlizlerde kaybolmayacak' diyorsunuz. Buyrun. Araştırma önergemiz ortadadır. Uludere'yi, Dersim'i her yeri araştıralım. Ön şartsız koşulsuz komisyon kuralım parlamento olarak kim ne yapmışsa devlet ne yapmışsa PKK ne yapmışsa Hizbullah ne yapmışsa açığa çıkaralım. Bundan niye kaçıyorsunuz. Toplum rahatlasın, bunun üzerin biz gerçek barışı konuşmaya başlayalım" diye konuştu.

"TALİMAT VERDİNİZ Mİ? VERMEDİNİZ Mİ? AÇIKLAYIN"

Demirtaş, son dönemde olanların hiçbirinin dehlizlerde planlanmadığını belirterek, "4 saatlik görüntü var elinde. 26 gündür elinde. Niye açıklamıyorsun. Emri veren belli değil mi? Açık soru soruyorum. Uludere bombardımanı yapılmadan askeri yetkililer sizi arayıp 50 kişilik grup var içlerinde çok sayıda sivil var ne yapalım dediklerinde siz vurun dediniz mi demediniz mi? Açıklayın. Neye mal olursa vurun dediniz mi demediniz mi? Çıkın bunun hesabını verin. Yoksa bizzat verdiğin talimatı örtmeye mi amaçlıyorsunuz. Tazminatla bu iş örtülemez" dedi.

ULUDERE KATLİAMI BM'YE TAŞINDI

Demirtaş, BDP olarak Uludere'de 34 kişinin öldürülmesini katliam olarak nitelendirirken bunu Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Üst Komisyonu'na (UCM) taşıdıklarını, komisyonunu Türkiye'ye gelip soruşturma yapmasını ve hükümete sorular yöneltmesini istediklerini açıkladı. Demirtaş, başvuru için hazırlandıklarını yarın UCM'ye suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek, "Yarım saat Başbakan konuşuyor. Konuştuğu tek şey 'BDP timsah gözyaşları döküyor' sanırsınız olayın konusu BDP üzüldü mü? Üzülmedi mi? Başbakan eline bir acı metre almış sen üzüldün üzülmedin diye çarpıtmaya çalışıyor. Uludere'de mesele sen bu katliamın emrini verdin mi, vermedin mi? Siz sorumluları ortaya çıkarın. Bırakın kim üzüldü kim üzülmedi ona halk karar versin" dedi.

Demirtaş, AK Parti'nin özür dileyip sorumluları ortaya çıkarması gerektiğinin altını çizerek, "Bir özrü neden çok görüyorsun. 24 saat boyunca başsağlığı dilemeyi kendine zulüm görüyorsun çık bunu söyle. Başka yerleri hatırlatarak Uludere katliamını örtemezsin. Kimin vicdanının ne olduğunu herkes bilir. Halkı böyle kandıramazsın. Uludere olayı kapanacak bir olay değildir. Bu insanlık suçudur. 14 yaşındaki bir çocuk slogan attı diye günlerce uğraşıp tespit ediyorsun annesinin kucağından alıp cezaevine koymayı biliyorsun. Ama 34 kişi savaş uçağıyla bombalanmış tek ifade dahi almamışsın birde her hafta BDP'yi eleştiriyorsun. Sonuna kadar Uludere defteri kapanmayacaktır" ifadesini kullandı.

Demirtaş, Fransa Senatosu'nun Ermeni Soykırımı'nı inkar saymanın suç olduğunu belirten tasarıyı onaylamasına ilişkin olarak ise Fransa'nın insan hakları açısından elle tutulur yanı olmadığını ve insan hakları konusunun Fransa'da pazarlık konusu yapıldığını kaydetti. "O tencere sen de kapağısın" diyerek Türkiye ile Fransa'nın tutumlarını eleştiren BDP lideri Demirtaş, "Hükümetin yaptığı farklı konu var mı? İnsan hakları meselesini Türkiye pazarlık olarak kullanmıyor. Tencere dibin kara seninki benden kara misali. Fransa Ermeni Soykırımını tartışılmasını yasaklamış. Türkiye'de serbest mi? Türkiye'de bunu korkusuzca tartışabiliyor muyuz. Ermeni halkı dramını dillendirebiliyor mu?" dedi. Demirtaş, Türkiye'nin her yıl yasa çıkmasın diye lobilere para aktardığını savundu.

"YAYIN KESİLSİN DİYE HÜKÜMET GİZLİ ÖDENEKTEN PARA ÖDÜYOR"

Dışişleri Bakanlığı'ın Eutelsat isimli şirkete Roj TV'nin yayınlarının kesilmesi için para verdiğini iddia eden Demirtaş, şunları kaydetti:

"Zihniyet aynı. Yayın kesilsin diye hükümet gizli ödenekten para ödüyor. Bunu yapacağını Roj TV'yi Türkiye'ye çağır, çalışanlarının özgürlüğünü sağla. Buradaki hukuk neyse ona göre uygula. Ama hiçbir soruna köklü çözüm üretilmiyor. Roj TV'nin sesi kısıldı mı? Yok. Kapattınız başka bir tane açılır. Burada mesele teknik değil. Bir halkın sesini kısmaya çalışacağına o sorunun özüne inerek o sorunun bütün boyutlarıyla çözerek bütün bu sorun olarak gördüklerini giderebilirsin. Hukuki, ahlaki ve demokratik bir yaklaşım ortaya koyaksın o zaman bu sorunların nasıl çözüldüğünü göreceğiz. Geçmişteki kapatma mantığından şaşmazsan kaybeden hükümet olarak sen olursun. Biz hükümetin bu konudaki girişimlerini hukuk dışı buluyoruz. Fransa ile insan hakları başlıklarının pazarlık haline getirilmesini açıkça eleştiriyoruz."

"ÖCALAN YASASI YANLIŞ BİR GİRİŞİMDİR"

Konuşmasında PKK elebaşı i Abdullah Öcalan'a uygulandığını savunduğu tecrite değinen Demirtaş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in dün bir televizyon programında yaptığı konuşması ile toplumun gözünün içine baka baka suç işlediğini duyurduğunu belirterek, "Daha önce 'gemi bozuk', 'hava muhalefeti' diyerek görüşmeleri yaptırmıyorlardı. Dün bakan işledikleri suçu açıkladı. Görüşmeleri yaptırmadıklarını duyurdu" dedi. Öcalan ile avukatlarının görüşmelerinin yasaklanmasına yasal dayanak için hazırlanan yasanın çıkarılmasının yanlış bir girişim olduğunu belirten Demirtaş, yapılması gerekenin tecridi yasallaştırmak değil, İmralı sistemini ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Demokratik bir zeminde halkın gözleri önünde müzakere sürecinin yeniden başlatılması gerektiğinin vurgulayan Demirtaş, "Hükümet bunun yerine tecridi yasallaştırıp askeri operasyonlar hızlandırmayı tercih ederse buradan bir şey çıkmaz. Bunlar savaş politikasıdır. Kan ve gözyaşından başka bir şey getirmez. Bu geminin içinde hepimiz varsak hepimiz zarar görürüz. Ondan bu tasarıya sonuna kadar muhalefet edeceğiz" dedi.

Meclis Genel Kurulu'na gelecek olan yasanın çatışma ve savaşın devamı olduğunu söyleyen Demirtaş, "Biz bunun çözümü konusunda her türlü baskıya hakarete ve saldırıya rağmen kesinlikle çatışma ve savaş seçeneğini tercih etmiyoruz. Diyalogu sonuna kadar savunuyoruz. BDP olarak her şeye rağmen müzakereye açık destek vereceğimizi ifade etmek istiyoruz. Bahar ayının arifesinde hükümetin vereceği karar herkesi ilgilendiriyor. Çatışma sürecinden vazgeçerek müzakere sürecini önceleyen bir siyasette ısrarcı olduğumuzu bir kez daha önemle tekrarlamak istiyorum. Özgürlüklerin gelişebilmesi, demokrasinin kurumsallaşmasının yegane koşulu karşılıklı diyalogu hep birlikte geliştirmek ve bunu topluma armağan etmektir. Hükümet bizi suçlayacağına kendi başarısızlıklarının özeleştirisini vererek her şeye rağmen yeni bir süreç başlatır" dedi.

Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında Musa Anter'e ilişkin yaptığı konuşmaya ise şöyle yanıt verdi: "Musa Anter'den söz ediyor. Evet Anter Anter'in sorununu çözdün de Musa Anter'in kitabını bu hafta yasakladın. O da sana nasip oldu. Yıllardır yayınlanan kitap Başbakan'ın gözleri dolarak anlattığı Musa Anter'in kitabını yasaklamakta sana kısmet oldu. Savcı, Musa Anter'in oğluna soruyor, 'ölmüş bir insanının kitaplarını niye basıyorsunuz' diye. Bu mantığa göre hayatta olanların kitabı basılabilir. Savcının Tolstoy'un öldüğünden haberi yoktur, kimse hatırlatmasın kitabı toplanır" dedi.

Selahattin Demirtaş, sorunların çözümünün kolektif olarak özgürlükler paketi ile eşzamanlı olarak barış görüşmesine açık bir müzakere olduğunu belirterek, barışın hakim olmasını temenni ettiklerini söyledi.



DHA(MV/İD)