RTÜK tarafından düzenlenen 'Yerel ve Bölgesel Medya Hizmet Sağlayıcıları Eğitim Semineri' Diyarbakır Green Park Otel'de başladı. Seminere RTÜK Başkanı Prof.Dr. Davut Dursun, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ayşegül Jale Saraç, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve çok sayıda medya mensubu katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan seminerde RTÜK Başkanı Prof.Dr. Davut Dursun açılış konuşması yaptı. Görsel ve işitsel medya hizmetlerinde en önemli argümanın ifade özgürlüğünün kullanılması olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Dursun, bu alanı sadece devlet tekeline bırakıldığında ifade özgürlüğünün kısıtlandığı anlamına geldiğini belirtti.

Prof.Dr. Davut Dursun, ifade özgürlüğü kapsamının genişletilmesinin aynı zamanda özel radyo ve televiyonların bu alana girmesine olanak tanıdığını belirtti. Prof.Dr. Dursun, şöyle dedi:

"1993 yılında anayasada yapılan değişiklik ve 1994 yılında 3 bin 984 sayılı yasanın çıkarılması ile bu alanın düzenlenmesi ilk kez mümkün olmuştur. İleriye yönelik yapılan tahminlerin gerçekleşmemesi üzerine, Türkiye görsel ve işitsel medya hizmetlerindeki etkinlik verimlilik açısından çok başarılı bir sınav vermemiştir denebilir. Bu yasa, frekans planlanmasını tahsisi öngörmüştü. Fakat bu süreç sağlıklı işlemedi. Her ne kadar iki kez frekans tahsisine yönelik çalışma yapılmışsa da, başarıyla neticelenmemiştir. Aradan 18 yıl geçmesine rağmen hala tahsisi konuşuyoruz, tahsisi başarabilmiş değiliz. Bir takım faktörleri üst üste koyduğumuzda 3984 sayılı yasa ihtiyaçlara cevap verememiştir. Bir taraftan sorunları çözememiş diğer yandan beklentileri karşılayamamıştır. Uzun bir aradan sonra yasayı tadil ettik ve 3 mart 2011 tarihinde resmi gazete yayınlanan 6112 sayılı yasa ile 3984 sayılı yasayı değiştirmiş olduk. Böylece artık yeni yasa yeni bakışla, standartlar ve öngörülerle uygulamaya girmiş oldu."

Radyo ve televizyonun ifade özgürlüğünün önemli bir mecrası olduğunu belirten Prof.Dr. Dursun, hiçbir ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığını, bunun da kendine göre uyulması gerekli bir takım ilkeleri bulunduğunu söyledi. Prof.Dr. Dursun, "Buna 'Yayın ilkeleri' diyoruz. Bu yasada RTÜK'ü ifade özgürlüğünü garanti eden kurum olarak tanımlamaya çalıştık. Önceki yasada ifade özgürlüğüne yönelik bir vurgu yoktu. Bu alanın en önemli özelliği ifade özgürlüğüdür ve bu vurgu öne çıkmıştır. 6112 sayılı yasa Avrupa standartlarında bir yasadır.Teknolojik gelişmeleri önceleyen bir yasadır. Akıllı işaretler sistemi yasal dayanağa kavuştu. Hala bazı yayıncıların işaret kullanmadan yayın yaptıklarını biliyoruz. Bu arkadaşlara bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu bir yasal zorunluluktur ve her programın içeriği hakkında sembol kullanmak mecburiyetindesiniz" dedi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, yaptığı konuşmada, düşünce ve bunu ifade etmenin, vicdan özgürlüğünü: 'Özgürlüklerin anası' olarak nitelendirirken, şöyle konuştu:

"Fikir ve vicdan hürriyeti olmazsa diğer tüm hürriyetler eksik kalacaktır, yetmez olacaktır ve toplumda mülazalar musibetlere dönüşecektir. Müsibetler de büyük belalara kaynaklık edecektir. Kkin ve nefretin değil; hoşgörünün, kaosun değil; istikrarın, çatışma ve savaşın değil; barışın, tekçiliğin değil; çoğulculuğun, milliyetçiliğin değil; evrensel değerlerin, farklılıklarımızı deği;l ortak değerlerimizin, vesayetin değil; özgürlüklerin, ayrıştırıcı değil; birleştirici, ortak paydada buluşturucu bir yayıncılık dilini oluşturan bir mekanizmanın var oluşunu yürekten isterim. Önümüzdeki zamanlarda bölgemizde ve ülkemizde çok dilli yayıncılık ihtiyacı kendini daha çok hissetirecektir. Toplumun tüm ihtiyaçlarına yanıt olma konusunda şimdiden kendimizi hazırlamamız gerekir. Ülkemiz genelinde giderek yaygınlaşan ve içinden nasıl çıkılacağı muamma olan dizi realitesi, gerçekliği var. Ulusal medyamızda giderek bir hastalığa dönüşen bu konuyla ilgili bir müşahade, istişare ve ortak akıl oluşturmaya şiddetle ihtiyaç var. Şüphesiz iyi diziler var. Sıkıntılı, hem de çok sıkıntılı bir dil kullanan diziler de var. Diyarbakır'ın, Antep'in veya Urfa'nın, Hakkari'nin şivesiyle konuşan bir yurttaşımız İstanbul'da sarı bir taksiye bindiğinde, o bahsettiğimiz dizileri izleyen bir taksicinin o yurttaşımıza nasıl davranacağı konusunda endişelerim var. Çok açık ve net. Dostluğun değil, öfkenin dilini yaygınlaştıran yayınlar var. Özgürlükler; bu insanları barış ortamı içinde yaşatmaya katkı sunmalı, ötekileştimemeli, hor görmemelidir. Gerçek dünyadan çok farklı bir dünya varmış gibi bir yanlış algı sürecine götürmemelidir."



FB,SS(GG/İD)