İzmir'deki yerel Kanal 35 Televizyonu'nda yayınlanan `Farklı Yorum' programına konuk olan CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi ve kent gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesi davasıyla ilgili sorulara yanıt veren Başkan Kocaoğlu, "Garp cephesinde yeni bir şey yok" dedi. Soruşturma çerçevesinde sürekli yazılar geldiğini, her gün yeni soruların sorulduğunu belirten Kocaoğlu, "Her gün `üç gün içinde acilen cevap ver' denilen bu sorulara cevaplar yazılıyor. Savcılığa gidilip ifade veriliyor. 52 tane vergi denetçisi şirketlerde, Belediye'de duruyor. Her şey olduğu gibi devam ediyor. Yani garp cephesinde değişen bir şey yok. Eski tas, eski hamam" diye konuştu.

Söz konusu operasyonda kendilerini üzen ve yıpratanın sadece 15 aydır cezaevinde olan arkadaşları olduğunu ifade eden Başkan Kocaoğlu şöyle devam etti:

"Bu operasyon benim değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütün bürokratları, üst düzey yöneticileriyle birlikte Türkiye'nin örnek kurumu olduğunu gösteren iftihar vesilesidir. 80 klasör evrak, 300 küsur sayfa hazırlıyorsunuz. Zenginleşen yok, rüşvet yiyen yok, akrabasına torpil yapan yok. Yok, yok, yok. İşi o yoldan mı yaptın, bu yoldan mı yaptın? Sorgulanan İzmir Büyükşehir Belediyesi'dir. Yoktan var etmek elbette Allah'a mahsustur. Ama biz tırnaklarımızla çalışarak borcunu harcını ödeyip bu belediyeyi Türkiye'nin en saygın kurumlarından biri haline getirdik."

"HALA ÖZÜR BEKLİYORUZ"

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) değiştirilmesinin gündemde olduğu ve bu durumun İzmir Büyükşehir Belediyesi davasını da etkileyebileceği konusundaki soru üzerine Başkan Kocaoğlu şunları söyledi:

"Büyükşehir'e yarar mı yaramaz mı onu bilmem ama bizim afla, kanun değişikliğiyle alakamız yok. Biz, arkadaşlarımızın her türlü kefaletine hazırız. Yargıda savunmamızı yapacağız. Biz yargıda aklanacağız. Ben kendi adıma konuşuyorum; 397 yılla yargılanıyorum. Af çıktı, sen kurtuldun, ben onu kabul etmiyorum. Kanun maddesinde yapılan değişiklik de dolaylı bir af, neden ben onu kabul edeyim ki? Bunu kabul etmiyorum. Çünkü affedilecek bir şey yapmadım. Arkadaşlarımızın mağduriyeti, özgürlüğünün kısıtlanması zaten bizim belimizi büküyor. Niye işlerinin başında olmasınlar? Dedikodunun kibar adı duyum oldu. Duyumlara göre kalkıyorsunuz `şuraya bir dalalım' diyorsunuz. Büyükşehir'de 20 bin kişi çalışıyor, ne bulursak kardır diye. Daldınız baktınız. İddianameyi de hazırladınız. Ona da tamam. Ama ondan sonra deyin ki, ha kusura bakma kardeşim. Kusura bakma denilmesi gerektiğini hangi siyasi partiden olursa olsun 4 milyon İzmirli biliyor. Çıksın bir kişi, `Bu Belediye rüşvet alıyor, rant yapıyor, yakınına menfaat sağlıyor' desin ya da bunu konuşsun. Böyle bir şey yok."

"BURASI İZMİR, 30'A BÖLSEN NE OLUR"

Yeni ilçe oluşturulması ve beldelerin kapatılması konusunda sorulan "Siyasi bir harita mı oluşturulmaya çalışılıyor?" sorusunu da cevaplayan Başkan Kocaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"İzmir'in 30 tane ilçesi var. Büyükşehir'e 21 ilçe var. Her şey Hükümetin takdirinde. Geçtiğimiz seçimde de belli ilçeler oluşturuldu. Bayraklı bölündü. Bornova'nın üç mahallesi absorbe edilmeye çalışıldı. Konak'ı nasılsa alamıyoruz dendi. Karabağlar belediyesi alınır diye hesaplandı. Bu siyasidir değildir, bilmem. Ama yeni yapılanmada Bornova'nın eski Belediye Başkanı Sırrı Aydoğan bile Bayraklılı oldu. İlçe olmak ayrı bir heyecan tabi. Metropollerde ilçelerin sınırları doğal sınırlarla, derelerle, yollarla bölünür. Şimdi Hatay Caddesi'nin bir tarafı Konak'ta, bir tarafı Karabağlar'da. Seyyar satıcıya operasyon düzenliyor, adam kaçıyor diğer ilçenin sınırına geçiyor. Böyle şey olur mu? Yeni ilçeler konusunda Büyükşehir'in görüşü 2009'da alınmadı. Herkes kendi yetkisinde, hesabına göre istediğini yapar. Ne olacak yani? Burası İzmir. 10'a bölsen ne olacak, 30'a bölsen ne olacak? Partili, belediye başkanı, kimse seçimin sonucunu bilemez. Bir gün bir hata yaparsın, vatandaş seni o gün siler, çizer. Sonra ağzın ile kuş tutsan bir daha olamazsın. Anket yaptırmıyorum. Vatandaşın gözlerinden okuyoruz zaten ne olduğunu. Bir şeyler okuyoruz. Hepsi nasip."



(AÖ/AK)