AK Parti 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, cezaevlerindeki açlık grevlerine değindi. Erdoğan, açlık grevi yapanların bunu şantaja dönüştürmemesini isterken, "Bu ülkede on binlerce insanın ölümüne vesile olan bir terörist başına idam verilmiştir. ama bu ülke, birilerinin, bazı malum yerlerin baskılarıyla idamı dahi kaldırmıştır. İdamı kaldırmak suretiyle şu anda İmralı'da yatmaktadır. Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında 'İdam yeniden gelsin' diyor. Çünkü öldürülenin yakınlarının canı yanıyor. Diğeri işte gidiyor kebap partilerinde gününü gün ediyor'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Abdullah Öcalan'ın, istediği sürece ailesi ve kardeşleri ile görüşmeye devam edebilieceğini ifade ederken, "Herhangi bir engel yoktur ama avukatlar oktasında onu bir kenara koyun'' dedi. Şu anda ölüm orucu tutan olmadığını iddia eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ama bugün halen bazı köşe yazarları, '2 tane ölüm orucu tutan var' diyor. Yok. Niye yalan söylüyorsun? Köşenden de bu yalanı yazıyorsun. Zaten sıkıntı işte medyadaki bu çift yüzlü davrananlarda. Bunlar dağla müşterek hareket ediyorlar. Sorulduğu zaman da 'Şöyle köşe yazarı, böyle köşe yazarı...' 'Başbakan da çok gerilimden yana, çok sert...' Evet biz yumuşak başlıyız ama ne koyun ne kuzu değiliz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni yegane meşruiyet kaynağı olarak kabul ederek kurtuluş mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal'in, 1950'de 'yeter söz milletindir' diyerek demokrasi bayrağını açan Menderes'in, 1983'te milletin desteğiyle kalkınma hamlesi başlatan Özal'ın, 1996 yılında vesayet yönetimine karşı milletin tercihiyle iktidara gelmeyi başaran Erbakan'ın takip ettikleri yolu izleyerek bugünlere geldiklerini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"3 Kasım, bu aziz milletin siyasete, yönetime el koymasıdır. Kötü gidişe 'dur' demesiydi. 3 Kasım'da sadece bazı partiler iktidardan düşüp, yeni bir parti iktidara gelmedi. Esasında büyük bir zihniyet devrimi gerçekleşti. Milli iradeyi değil kendi grup çıkarlarını esas alarak, Türkiye'yi krizler ülkesi haline getiren bir anlayış devrildi, milletin iradesini yücelterek, güven ve istikrarı tesis eden bir anlayış yönetime geldi. Onlarca yıldır Türk siyasetinin üzerine karabasan gibi çöken darbeci, vesayetçi elitist zihniyet gitti, ileri demokrasiye, hak ve özgürlüklere inanan bir anlayış geldi. Millete efendilik taslayanlar gitti, millete hizmetkar olanlar geldi. Cumhuru hor gören, Cumhuriyet istismarcıları gitti, cumhuru kucaklayan, onu bağrına basan gerçek Cumhuriyetçiler geldi."

CUMHİRİYET HALK PARTİSİNE YÜKLENDİ

Erdoğan konuşmasının büyük bir bölümünde CHP’yi eleştirdi. Başbakan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Partilerinin adında 'Cumhuriyet' ifadesi var diye hepimize ait olan Cumhuriyeti kendi tekeline almaya çalışanlar geçmişte yıllar boyunca bu ülkeyi yönetmedi mi? Yönetti. Biz göreve gelmeden önce Ziraat Bankası görev zararı göstermek suretiyle adeta batıyordu, bitiyordu ama milleti aldatıyorlardı. Ama şimdi Ziraat Bankası Avrupa’nın en saygın bankaları arasında. Peki, bunlar niçin bu hizmetleri yapmadılar. Çünkü bunların asla cumhuriyet diye bir derdi olmadı. Bunlar asla cumhur diye millet diye bir derdi taşımadılar. Eğer gerçekten Cumhuriyeti benimsemiş olsalardı Türkiye’de demokrasi adına atılan her adımın karşısında olmazlardı. 1940’ların milli şef Cumhuriyetini kutsayan Türkiye’nin işte bu demokratik birikimini hep engellemeye çalıştılar. CHP’lilere bakarsanız 1946’da Türkiye’yi çok partili hayata kendilerinin getirdiğini söylerler. Oysa Türkiye çok partili hayat CHP’lilerin iradesi ve arzusuyla değil, bu talep bu itirazın artık görmezden gelinemeyeceği, ötelenemeyecek bir zorunluluk haline geldiği için Menderes ve arkadaşlarının ortak harekatıyla başlamıştır. Mili şef zannediyordu ki çok partili hayata geçilse de vesayet rejimini sürdürecekti. CHP’ye kalsa Türkiye hala Mili şef despotizmi ile idare ediliyor olurdu. Türkiye çok partili hayat geçtikten sonra CHP eski alışkanlıklarından, özlemlerinden vazgeçmedi. CHP yöneticileri 1950’ler boyunca da cumhuriyet bayramı kutlamalarına katılmamıştır."

Başbakan Erdoğan, CHP'nin 'İlk meclis' diye bir meclis derdi olamacağını, kendilerine ait olmayan, bütün milletin sahiplendiği bir cumhuriyet bayramı kutlamasına tahammül edemediklerini söyledi. Erdoğan, "Hatta Bu tahammülsüzlük 1957’de Gaziantep’te belediye binası önündeki Türk bayrağını indirip yerine CHP bayrağı çekmeye kadar varmıştır. CHP demokrasi düşmanlığına cumhuriyeti ve laikliği hep kalkan yapmıştır. Halbuki Türkiye’de milletin cumhuriyetle bir derdi, bir alıp everemediği yok. Cumhur cumhuriyetten memnun. Ama bunların cumhurla, halkla, milli iradeyle bir derdi var. Hazımsızlık millette değil. milleti hor gören bu anlayışta. CHP bu ülkede sanki cumhuriyet muhalifleri, rejim karşıtları varmış gibi korku pompalayarak demokrasi düşmanlığını gizlemenin çabası içinde olmuştur. Cumhuriyet adı altında kendini elit sayan bir avuç seçkinin kontrolünde vesayetçi bir sistemle milletin desteğine ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetmek mümkün olabilir. Ama demokratik bir cumhuriyette ülkeyi yönetmek için gücünüzü mutlaka milletten almak zorundasınız. Demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyette millete tepeden bakamazsınız. Halkı hor göremezsiniz. Milletin değerlerine düşmanlık yapamazsınız. Hukukunu çiğneyemezsiniz. Demokrasiyle güçlendirilmiş bir cumhuriyette imtiyazı, vesayeti öne çıkartıp kendi grubunuz için saadet zinciri kuramazsınız. CHP hiçbir zaman millet eksenli bir siyasete yönelmedi. Hep vesayet esaslı bir siyaseti tercih etti" dedi.

Başbakan Erdoğan, CHP zihniyetinin vesayet sistemini canlı tutmak için kullandığı yöntemin sanal rejim krizleri ürettiğini, ülkedeki vesayet rejiminden nemalanan güç odaklarını da desteğine ihtiyaç duyuldukça bu oyunun defalarca sahnelendiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"1946 seçimlerine karıştırılan şaibe, 1950’li yıllarda yaşanan olaylar, 1960 darbesi, 1970’li yıllardaki hadiseler, 1980 darbesi ve 1997 post-modern darbesi, 2000’li yıllardaki nice teşebbüsler bu oyunun versiyonlarıdır. İşte bu CHP bu oyunun ya içinde ya arkasında olmuştur ya da alkış tutan olmuştur. Darbelere alkış tutmak, ordudan medet ummak, karanlık oyunlardan fayda beklemek bu CHP’nin değişmeyen tutumudur. İşbirlikçilik CHP’nin vazgeçemediği alışkanlıktır. Türkiye ne zaman bir demokratikleşme hamlesine, kalkınma, büyüme sürecine girse hemen önüne cumhuriyetin kazanımlarının tehlikeye düştüğü gerekçesiyle destek olmuştur, takozlar konmuştur. Taksim Meydanı'nda askeri göstererek 'Sizin yapmadıklarınızı biz yapıyoruz' deyip ertesi gün manevra yapmak Sayın Kılıçdaroğlu’nun aynen genlerine işleyen şekildir. O ne yapıyorsa altındaki de onu yapıyor. O da aynı manevraları yapıyor. Bu ülkede hizmet etmek için de yatırım yapmak için de karanlık odaklar, bu vesayetçi anlayış en büyük engeldir. Bu ülkede ekonomiyi düzeltmek için güven ve istikrarı sağlamak için de bu darbeci çeteci anlayış aşılması gereken en büyük engeldir. Çünkü bu karanlık odaklar menfaat düzenleri bozulmasın diye ülke istikrara kavuşmasın, millet iradesine sahip çıkmasın ister."

Başbakan Erdoğan, partilerin kapatılmaması için hazırlanan 26 maddelik paketi karşısında CHP ve BDP'nin TBMM'yi terk edip gittiklerini, içlerinde 'Sadakat içinde olmayan' birkaç milletvekili çıkınca 330 oya ulaşamadıklarını ifade ederek, "60’ların CHP’sinden farklı değilsin. Onlar da Menderes’in idamına alkış tuttu. Şimdi de Sayın Kılıçdaroğlu ve avanesi diyor ki biz karşı çıkıyoruz" dedi.

Siyaseti milletin şekillendireceğini, devlet ve cumhuriyetin bekçiye; milletin mürebbiyeye dadıya ihtiyacı olmadığını anlatan Başbakan Erdoğan, "'Büyük bedeller karşılığında vatan yaptığımız bu ülke, bu topraklar üzerinde kurduğumuz son devlet Türkiye Cumhuriyeti, bizim namusumuzdur, onurumuzdur, haysiyetimizdir. Kimse bizim bu değerlerimize el uzatamaz, göz koyamaz. Bin yıllık mücadelenin simgesi olan ayyıldızlı bayrağımızın rengi, mürekkep kırmızısı değil, kan kırmızısıdır'' diye devam etti.

Son olarak dün 41 ilde 40 bin yatak kapasiteli 53 yurdun açılışını Beşevler Spor Salonu'nda öğrencilerin huzurunda yaptıklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, açılan yurtlardan uydu aracılığıyla görüntüler izlediklerini dile getirdi. Erdoğan, internet kullanımının tüm yurtlarda ücretsiz olma sürecini de dün akşam imzalanan anlaşmayla başlattıklarını açıkladı. 

Halkın özel hastanelerden daha fazla yararlanması için çalışmaların sürdüğünü belirten Erdoğan, "Kanunu Meclis'e gönderiyoruz ve bunu çıkartacağız. Çünkü ne SSK ne Emekli Sandığı şu anda verimli değil. Özel hastanelerden de isteyenler, SGK'dan anlaşma yaparlarsa oralardan da benim köydeki çiftçi kardeşim, köylü kardeşim gelip istifade edebilecek" diye konuştu.

TAKSİM MEYDANI ÇALIŞMASI

Taksim Medyanı'nda başlatılan yayalaştırma çalışmasına ''istemezük'' diye yaklaşanların olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanımızın eşine, eşime ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın eşine çağrı yapıyorlarmış. 'Kadınlar bu konularda çok daha hassastır, lütfen bu işe müdahale edin' diye. Biz de tam aksine bu ülkede çocuğuyla kadınıyla herkesin çok daha huzurlu Taksim Meydanı'na çıkabilmesinin adımını atıyoruz. Be hey gafiller, biraz kendinize gelin. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım, o Taksim'in çilesini bilirim, o Taksim'de nelerin olduğunu bilirim. Biz bunu düzeltmenin gayreti içindeyiz. Dünyada gelişmiş ülkeler büyük meydanlarıyla övünürler. İstanbul gibi bir şehrin bana söyleyebilir misiniz bir büyük meydanı var mı? Yok.''

THY VE LUFTHANSA

Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 'Lufthansa ile Türk Hava Yolları'nı ortak işletmeciliğe sokalım' teklifine olumlu yanıt verildiğini söyledi. Erdoğan, bu konuda şöyle dedi:

''Almanya seyahatimizde Merkel bana şunu teklif etti, 'Lufthansa ile Türk Hava Yolları'nı ortak işletmeciliğe sokalım'. 'Tamam' dedim. Zaten bizim de şu anda projelerimizin içinde var ve Türk Hava Yollarımız ile Lufthansa böyle bir müşterek adım inşallah atabiliriz, atacağız.''

Mevcut havalimanlarının ihtiyacı karşılayamadığına dikkati çeken Erdoğan, denizde inşa edilen ilk havalimanı Ordu-Giresun Havalimanı'nı 2014 yılında açacaklarını, Mersin-Adana arasındaki Çukurova Havalimanı'nı da süratle bitirip hizmete sunacaklarını açıkladı.

KBRN KONTROLÜ YAPILDI

Bu arada AK Parti Kızılcahamam kampında bir ilk yaşanarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı oda, konuşma yapacağı salonda Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Tıbbi Savunma (KBRN) kontrolü 2 uzman tarafından yapıldı. KBRN aracı olası radyolojik ve nükleer saldırıya karşı otel yanında bekletildi.

Başbakan Erdoğan, bakanlar, milletvekili ve partililerinin kaldığı otelin yakınında bir de acil sağlık durumlarına karşı hava ambulansı hazır bulunduruldu.

AK Parti Kızılcahamam kampı yarın Başbakan Erdoğan’ın yapacağı kapanış konuşmasıyla sona erecek.



ÜK(AÖ/İD)





ÜK(ÜK/ ) (FOTOĞRAF)