Şimşek, TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın sunumunu gerçekleştirdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Küresel belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi istikrarını ve güçlü makro dengelerini koruyor. Türkiye, 2011'in son çeyreğinden itibaren girdiği yumuşak iniş sürecini başarıyla yönetmiştir" dedi.

Kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisinin çok güçlü bir büyüme sürecini geçirdiğini ifade eden Şimşek, 2010-11 yıllarında ortalama yüzde 8.8 büyüyen Türkiye ekonomisinin global büyüme liginde en üst sıralarda yer aldığını ifade etti.

Türkiye'nin en büyük ticari ortağı olan AB'nin krizde olmasının cari açığı olumsuz yönde etkilediğini kaydeden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dış ticaretteki pazar ve ürün çeşitliliğinin, AB borç krizinin Türkiye üzerindeki etkisini sınırladığını dile getirdi. Şimşek, şöyle konuştu:

"AB'ye yaptığımız ihracat, bu yılın 9 ayında yüzde 7.9 azalmasına rağmen toplam ihracatımız yüzde 13.7 artmıştır. Özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine yapılan ihracattaki artış, AB'deki pazar kaybını fazlasıyla telafi etmiştir. Cari açıktaki iyileşmenin yanı sıra uyguladığımız sağlıklı politikalar sayesinde döviz rezervleri de güçlendi. 2002 sonunda 28,1 milyar dolar olan altın dahil döviz rezervi 30 Kasım 2012 itibarıyla 4 katına çıkarak 118,4 milyar dolara yükseldi. Yılın son çeyreğinde, iç talepteki toparlanmayla birlikte cari açıktaki iyileşmenin doğal olarak yavaşlamasını bekliyoruz. Cari açığın GSYH'ye oran olarak yıl sonunda OVP'de öngördüğümüz üzere yüzde 7 civarında gerçekleşeceğini, 2015 yılında ise, yüzde 6.5'e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Bu yıl yumuşak iniş sürecini başarıyla yönettik. Küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen önümüzdeki dönemde büyümeyi hızlandırarak 2014 yılında potansiyel büyüme hızına ulaşmayı hedefliyoruz."

"BÜYÜME YÜZDE 3'ÜN BİRAZ ALTINDA"

Maliye Bakanı Bakan Şimşek, "Son açıklanan verilere göre 2012 yılı büyümesi yüzde 3'ün biraz daha altında kalacak. Büyümenin aşağı yönlü revizyonu sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin, IMF gelişmekte olan ülkeler için 2012 yılı büyüme tahminlerini ortalama 0.8 puan aşağı çekmiştir. Ayrıca, en büyük ticaret ortağımız olan Euro Bölgesi'ndeki daralma, küresel ekonomideki yavaşlama ve yüksek uluslararası enerji fiyatları dikkate alındığında ülkemiz için bu farkın büyük bir sapma olmadığı görülmektedir. 'Yumuşak iniş sürecine' paralel olarak enflasyonist baskılar da azaldı. Orta-uzun vadede enflasyonu düşük tek haneli rakamlara indirmeyi hedefledik. Böylelikle büyümenin önündeki en büyük kısıtı ortadan kaldırmış olacağız."

Son yıllarda elde edilen güçlü istihdam artışının, önümüzdeki dönemde büyümeyi destekleyecek önemli unsurlardan biri olduğunu belirten Bakan Şimşek, "Birçok ülkede kriz sonrası istihdam kayıpları telafi dilemezken, Türkiye'de 2009 yılından bu yana yaklaşık 4 milyon net istihdam sağlandı. İktidara geldiğimiz 2002 yılında genel devlet açığının GSYH'ye oranı yüzde 11 düzeyinde idi. Hükümetimiz döneminde kararlılıkla uyguladığımız ihtiyatlı maliye politikaları çerçevesinde bu oranı ciddi oranda artırdık. 2012 gibi nispeten sıkıntılı bir yılda dahi genel devlet açığını 1,6 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Genel devlet açığının GSYH'ye oranını 2015 yılında yüzde 0,9'a indirmeyi hedefliyoruz" dedi.

"HAZİNE BORÇLANMA ORANLARI TARİHİN EN DÜŞÜK SEVİYELERİNE İNDİ"

Kamu borç stokunun GSYH'ye oranını önümüzdeki dönem yüzde 31'e indirmeyi hedeflediklerini belirten Bakan Şimşek şunları kaydetti:

"2002 yılında yüzde 61.5 olan kamu net borç stokunun GSYH'ye oranı bu yıl sonunda yüzde 20'nin altına düşmesini bekliyoruz. Bütün bunların bir yansıması olarak Hazine borçlanma oranları tarihin en düşük seviyelerine indi. Çok değil 19 sene önce Hazine ihalelerinde yüzde 400'lerin üzerine çıkan yıllık bileşik faiz oranı, Kasım ayında yüzde 5.9'a inmiştir. Türkiye'nin güçlü çıkışını destekleyen önemli unsurlardan biri de bankacılık sektörü. Küresel kriz döneminde bankacılık sektöründeki hızlı büyümeye rağmen sektör güçlü yapısını ve aktif kalitesini koruyor. Bu dönemde krediler yıllık ortalama yüzde 30 civarında artmış, ancak kredilerin takibe dönüşüm oranı Ekim itibarıyla yüzde 3 ile düşük bir seviyede kalmıştır. Oysa bu oran 2011 sonu itibariyle AB'de yüzde 6.1, ABD'de yüzde 4.7 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin küresel ticaretten aldığı pay da önemli oranda artıyor."

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin küresel ticaretteki payının 2002 yılında yüzde 0.66 iken, bu oranın 2011'de yüzde 1.02'ye yükseldiğini kaydederek, "Türkiye'nin kredi notu yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar yatırım yapılabilir seviyeye yükselmesi büyüme üzerinde önemli bir rol oynayacak" dedi.

"ARTIK YOLSUZLUK ALGISI EN DÜŞÜK OLAN ÜÇTE BİRLİK GRUPTA"

Dünya Ekonomik Forumu'nun açıkladığı Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde Türkiye'nin 2006 yılında 117 ülke arasında 71. sırada bulunurken, bugün 144 ülke arasında 43'üncü sıraya yükseldiğini bildirdi. Şimşek, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye ayrıca bir önceki yıla göre 16 basamak birden yükselerek en hızlı yol alan ikinci ülke oldu. Bu başarıda, Türkiye'nin yakaladığı makroekonomik istikrar, bankacılık ve finans sektörünün sağlam yapısı ve özellikle mal piyasasında ulaştığı rekabet düzeyi ile sağlık, eğitim ve inovasyon alanlarındaki ilerleme etkili oldu. Türkiye, Uluslararası Yolsuzluk Algı endeksinde de önemli mesafe katetti. 2002 yılında 102 ülke arasından 65'inci sırada olan Türkiye, şu anda 176 ülke arasında 54. sıraya çıktı. Türkiye'nin artık yolsuzluk algısı en düşük olan üçte birlik grupta yer alıyor. Benzer şekilde, Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye, 2006 yılında 175 ülke arasında 84'üncü sırada iken 2012 yılında 183 ülke arasında 71'inci sıraya yükseldi. Yapısal dönüşüm sayesinde Türkiye'nin küresel ekonomideki rolü giderek artmaktadır. Türkiye artık küresel yatırımlardan daha büyük bir pay almaktadır. 1980-2002 döneminde sadece 14,8 milyar dolar doğrudan yatırım çekebilen Türkiye, son 10 yılda 119.9 milyar dolar doğrudan yatırım girişi sağlamıştır. Bütün bu olumlu gelişmeler ülkemizin önemli ve başarılı bir yapısal dönüşüm içinde olduğunu göstermektedir; ancak gelinen noktayı yeterli bulmuyoruz, daha gidecek çok yolumuz var. Gelecek dönemde de büyüme potansiyelini güçlendirecek makroekonomik politikaları ve yapısal reformları uygulamaya devam edeceğiz. Bu çerçevede, kayıt dışılıkla mücadele, eğitimde kalitenin artırılması ve işgücü piyasasında esneklik sağlanması, önemsenen alanlar. Bu alanlarda daha fazla ilerleme sağlanması, Türkiye'nin iki temel sorunu olan cari açık ve işsizlikle mücadelede elini güçlendirecektir."

"KAMU TASARRUFLARI ARTACAK"

Cari işlemler açığını orta ve uzun vadede daha makul seviyelere düşürmek için, "Yurt içi tasarruf oranlarını artırması, enerjide dışa bağımlılığın azaltması, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimine odaklanılması, altyapı yatırımlarını daha da hızlandırması ve beşeri sermayenin daha da güçlendirilmesi gerekiyor" diyen Şimşek, sözlerine şöyle devam etti:

"Son 10 yılda sağladığımız mali disiplin sayesinde kamu tasarruflarında önemli oranda artış sağladık. 2002 yılında kamu tasarruflarının GSYH içindeki payı eksi yüzde 4.8 idi. Bu oranın 2012 yılında pozitif yüzde 2.4'e ulaşacağını tahmin ediyoruz. Yani bu dönemde kamu tasarruflarının GSYH içindeki payını 7.3 puan artırdık. Ancak, bu dönemde özel kesim tasarrufları 11.6 puan azalarak yüzde 11.9'a inmiştir. Bunda; makroekonomik istikrarın sağlanması ile enflasyon, faiz oranları ve faiz harcamalarındaki düşüş, mali disipline ve finansal derinleşmeye bağlı olarak krediye erişimin kolaylaşması, siyasi ve ekonomik öngörülebilirlik sayesinde tüketim harcamalarının artması, kentleşme ve kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlar ile dar gelirli vatandaşlarımızın gelirlerindeki artış etkili olmuştur. Yapısal olarak ise genç nüfusun ağırlığı ile işgücüne katılımın sınırlı olması hanehalkı tasarruflarının düşük seviyede kalmasına neden olmaktadır. Uluslararası rekabetin yoğun yaşandığı ve bu nedenle kar marjlarının nispeten düşük olduğu sektörlerin ülkemizde ağırlıkta olması da özel sektör tasarruflarını sınırlamaktadır. Özel sektör tasarruflarını artırmak amacıyla bu yıl Bireysel Emeklilik Sistemini daha cazip kılacak düzenlemeler yaptık. Yeni sistemle katılımcıya doğrudan devlet desteği sunacağız. Ayrıca, mevduatın vadesini uzatmak için kanun değişikliği yaptık. Bu amaçla, kısa sürede buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararını çıkartacağız. Bunun yanı sıra ülkemizde finansal okur-yazarlık ve tasarruf bilincini artırmak için çaba sarf ediyoruz."

"ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ AZALACAK"

Türkiye'nin birincil enerji kaynakları bakımından yüzde 72 oranında dışa bağımlı olduğuna vurgu yapan Maliye Bakanı Şimşek, "Bu nedenle, son yıllarda hızla artan enerji fiyatları cari işlemler açığında belirleyici bir faktör. AK Parti Hükümetlerinin, enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak amacıyla yerli, yenilenebilir ve aynı zamanda çevreci enerji yatırımlarını önceliklendir" dedi. Şimşek şöyle devam etti:

"İnşa halindeki santrallerden elde edilecek kaynaklar da eklenince Türkiye'de yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içindeki payı yüzde 46,6'ya yükselecek. Enerjide dışa bağımlılığımız kayda değer oranda azalacak. Son 10 yılda Türkiye'de düşük teknoloji yoğun üretim azalırken ortanın üstü teknoloji yoğun üretim arttı. Bu kapsamda, uygulamaya konulan yeni teşvik sistemi ile Türkiye uluslararası rekabet gücünü artırma potansiyeline sahip. Ar-Ge içeriği yoğun, yüksek teknolojili ve katma değerli, stratejik öneme haiz yatırımları teşvik ediyoruz. Hedefimiz Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payını orta vadede yüzde 2'ye, uzun vadede yüzde 3'e çıkarmaktır. Verilen destekler sayesinde Türkiye'nin Avrupa'nın en çok marka başvurusu yapılan ülkesi konumuna geldi. Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artıracak altyapı yatırımlarına öncelik verdik. Altyapıda gerçekleştirdiğimiz yatırımlar sayesinde kara, hava ve demiryollarında büyük mesafeler kat ettik. Eğitim önceliklendirdik. Bütçeden eğitime ayrılan kaynağı son 10 yılda 6 kattan fazla artırdık. Son yıllarda istihdamda yakalananan başarılara rağmen işsizlik hala Türkiye'nin temel sorunlarından birisi. İşsizliği daha düşük seviyelere indirmek için kısa, orta ve uzun vadeli birçok tedbir aldık. Kısa vadede işsizliği azaltmak amacıyla aktif işgücü politika uygulamalarını son yıllarda önemli oranda artırdık. Uygulamaya koyduğumuz teşvik sistemleri sayesinde yatırımcının üzerindeki istihdam kaynaklı yükleri azalttık."

"BÜTÇE AÇIĞINDA YÜZDE 12,4 MİLYAR LİRALIK BİR SAPMA"

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2013 yılında bütçe giderlerinin 404 milyar lira, bütçe gelirlerinin 370,1 milyar lira, bütçe açığının 34 milyar lira olacağını tahmin ettiklerini söyledi.

Bütçe gerçekleşme tahminleri çerçevesinde 2012 yıl sonunda bütçe giderlerinin 362.7 milyar lira, bütçe gelirlerinin 329.2 milyar lira, bütçe açığının 33.5 milyar lira, faiz dışı fazlanın 15.5 milyar lira olacağını tahmin ettiklerini belirten Bakan Şimşek, "GSYH'ye oranla bütçe giderlerinin yüzde 25.3, bütçe gelirlerinin yüzde 22.9, bütçe açığının yüzde 2.3, faiz dışı fazlanın yüzde 1.1 olacağını öngörüyoruz" diyerek şunları kaydetti:

"Buna göre, 2012 yılında bütçe açığının GSYH'ye oranı geçen yıl OVP'de öngördükleri oranın yaklaşık 0.8 puan üzerinde gerçekleşecek. Bu da bütçe açığında yüzde 12.4 milyar liralık bir sapmayı ifade ediyor. Hedefe oranla bütçe açığındaki sapmaya esas itibariyle harcamalardaki artış etki etti. 2012 yıl sonunda, merkezi yönetim bütçe giderleri 362,7 milyar lira ile başlangıç ödeneğine göre yüzde 3.3 oranında, yani 11.7 milyar lira daha yüksek gerçekleşmesini bekliyoruz. Bütçe giderlerinin başlangıç ödeneğine göre daha yüksek gerçekleşecek olmasında esas itibarıyla yatırımlar etkili. Bütçe harcamalarındaki sapma yüzde 55 sermaye giderleri ve sermaye transferlerindeki artıştan kaynaklanıyor. Bu harcamalar ülkenin üretken kapasitesini ve büyüme potansiyelini artırıcı nitelikte."

"BÜTÇE GELİRLERİNDE SAPMA OLMAYACAK OLMASI BAŞARIDIR"

Bakan Şimşek, 2012 yılında bütçe gelirlerinin 329,2 milyar lira, vergi gelirlerinin ise 278.8 milyar lira ile bütçe hedefleri doğrultusunda gerçekleşmesini beklediklerini belirterek, "Bu yıl küresel ekonominin önemli ölçüde yavaşlamasına ve beklentilerin kötüleşmesine rağmen bütçe gelirlerinde sapma olmayacak olması takdir edersiniz ki bir başarıdır" dedi. Bakan Şimşek, bu yıl bütçe açığındaki sapmayı kontrol altına almak için vergi artışları dahil bazı tedbirler aldıklarını, bu dönemde mali disiplinin önemini kavrayan pek çok ülkenin de benzer önlemlere başvurduğunu, hatta özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi gibi gelir etkisi kısa sürede görülen önlemlerin genel olarak tercih edildiğini söyledi.

2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

Önümüzdeki 2013 yılı bütçesine baz oluşturacak makroekonomik tahminleri anlatan Şimşek, buna göre, 2013 yılında GSYH büyüklüğünün 1 trilyon 571 milyar lira, ithalatın 253 milyar dolar, ihracatın 158 milyar dolar, büyüme oranının yüzde 4, deflatörün yüzde 5,3, yıl sonu TÜFE oranının da yüzde 5,3 olarak öngörüldüğünü söyledi. Bakan Şimşek, buna göre 2013 yılında bütçe giderlerinin 404 milyar lira, faiz hariç giderlerin 351 milyar lira, bütçe gelirlerinin 370,1 milyar lira, vergi gelirlerinin 317,9 milyar lira, vergi dışı gelirlerin 52,2 milyar lira, bütçe açığının 34 milyar lira, faiz dışı fazlanın 19 milyar lira olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Şimşek sözlerine şöyle devam etti:

"GSYH'ye oran; bütçe giderleri yüzde 25,7, faiz hariç giderleri yüzde 22,3, bütçe gelirleri yüzde 23,6, vergi gelirleri yüzde 20,2, bütçe açığı yüzde 2,2 faiz dışı fazla yüzde 1,2 olacağı öngörüyoruz. 2013 yılı bütçesinde 2012 yıl sonu gerçekleşme tahminlerine göre; bütçe giderleri yüzde 11,4, faiz hariç giderler yüzde 11,9, bütçe gelirleri yüzde 12,4, vergi gelirleri yüzde 14 oranında artmasını bekliyoruz. Büyüme, büyümenin kompozisyonu ve deflatör tahminleri ile 2012 yılında alınan tedbirler birlikte değerlendirildiğinde bütçe gelir tahminlerimizin gerçekçi olduğu görülecektir. Eylül ayında aldığımız tedbirler ile BOTAŞ'ın yükümlülüklerini yerine getireceği varsayımından hareketle elde edeceğimiz yaklaşık 17 milyarlık geliri toplam vergi gelirlerinden çıkarırsak, vergi gelirlerindeki artışın yüzde 7,8 olduğunu görürüz. Bu oran Orta Vadeli Programda öngörülen yüzde 9,5'lik nominal GSYH büyüme oranının altındadır. Dolayısıyla 2013 yılı vergi gelirleri tahminimiz temkinlidir. 2013 yılında harcamaların bütçe öngörüleri çerçevesinde kalması için gerekli tedbirleri alacağız. Bu çerçevede harcama programlarında verimlilik artışı sağlamak amacıyla idari bir mekanizma oluşturacağız. Önemli harcama programlarını tek tek gözden geçireceğiz."

Şimşek, personel giderlerinin 97,2 milyar lira, SGK devlet primi giderlerinin 16,8 milyar lira, mal ve hizmet alım giderlerinin 33,4 milyar lira, faiz giderlerinin 53 milyar lira, cari transferlerin 151,3 milyar lira, sermaye giderlerinin 33,5 milyar lira, sermaye transferlerinin 5,1 milyar lira, borç vermenin 11,1 milyar lira, yedek ödeneklerin 2,6 milyar lira olacağını belirtti. 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinde bazı vergi türlerine ilişkin gelir tahminlerini de açıkladı. Şimşek, gelir vergisinin 63 milyar lira, kurumlar vergisinin 29 milyar lira, ÖTV'nin 83 milyar lira, dahilde alınan KDV'nin 36 milyar lira, ithalatta alınan KDV'nin 61 milyar lira olarak öngörüldüğünü kaydetti.

14 BİN ATAMA

Şimşek, 2013 yılında eğitime ayırdıkları kaynağı bir önceki yıla göre yüzde 20,7 oranında artırarak 68,1 milyar liraya çıkardıklarını,, böylece 2002 yılından bu yana bütçeden eğitime ayrılan kaynağı 6 kattan fazla artırarak, eğitimin bütçe içindeki payını yüzde 9,4'ten yüzde 17'ye yükselttiklerini bildirdi. Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve okullardaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla uygulamaya konulan Fatih Projesi'ni 2013 yılında da destekleyeceklerini ifade eden Şimşek, 2012 yılında bu proje için bütçeden

ayırdıkları 803 milyon lira iken, 2013'te bunu 1,4 milyar liraya çıkardıklarını belirtti. 2013 Yılı Bütçesi ile 103 devlet üniversitesine daha fazla kaynak sağladıklarını, bu yıl yeni bir uygulamayla üniversite birinci öğretim ve açık öğretim öğrencilerinden alınan harçları kaldırdıklarını anlatan Şimşek, artık 2,3 milyon öğrenciye yüksek öğretimi harçsız sunduklarını, bu çerçevede, üniversite öğrencileri için 498 milyon liralık katkı payını bütçeden karşıladıklarını söyledi. 2013 yılı bütçesiyle akademik altyapıyı daha da güçlendirdiklerini anlatan Şimşek, "Üniversitelerin öğretim elemanı ve personel ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılayabilmek için ilave 14 bin atamaya izin vereceğiz" dedi.

SAĞLIK GİDERLERİ

Şimşek, "2013 yılında kamu sağlık harcamaları için Sosyal Güvenlik Kurumu ve merkezi yönetim bütçesinde 67,9 milyar kaynak öngörüyoruz" dedikten sonra şöyle konuştu:

"Bu rakam, 2012 yılına göre yüzde 11,1 oranında arttı. 2002'ye göre ise 5 kattan fazlasına ulaştı. Böylece eğitimden sonra en fazla kaynağı sağlığa ayırmış olduk. Tüm illerde uygulanan aile hekimliği hizmeti ile vatandaşlara kolayca ulaşabileceğiz. Aile hekimliği için 2013 yılı bütçesinde yüzde 17,1 oranında bir artışla 4 milyar kaynak tahsis ettik" diye konuştu. Şimşek ayrıca tarıma ve çiftçiye de desteği artırarak devam ettireceklerini bildirdi. Bakan Şimşek, tarıma ayrılan toplam destek tutarını 2013 yılında 13,1 milyar liraya çıkartıklarını da vurguladı.

Erişilebilir, etkin ve kaliteli sağlık hizmetleriyle son 10 yılda bebek ölüm oranının, binde 31,5'ten binde 7,7'ye indirdiklerini hatırlatan Şimşek, Türkiye'nin 9 yılda elde ettiği bu başarıya OECD ülkelerinin 31 yılda ulaşabildiğini hatırlattı.

TARIMA AYRILAN PAY 9 MİLYAR LİRA

"2013 yılı bütçesi yatırımlar ve istihdam dolayısıyla reel ekonomiyi daha fazla destekleyen bir bütçe" diyen Bkana Şimşek şunları kaydetti:

"Bu amaçla işveren prim desteği için 6,6 milyar lira, tarımsal kredi faiz desteği için 1,8 milyar lira, ihracat desteği için 718 milyon lira, esnaf kredi faiz desteği için 514 milyon lira, teşvik ödemeleri için 420 milyon lira ve KOBİ destekleri için 249 milyon lira olmak üzere ayırdığımız kaynağı yüzde 23,3 oranında artırarak 10,2 milyar liraya yükseltik. 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinde, çiftçiye doğrudan hibe olarak yapılacak ödemeler için ayrılan kaynağı bir önceki yıla göre yüzde 25 artırarak yaklaşık 9 milyar liraya çıkaracağız."

İktidara geldikten sonra kamu çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmediklerini, bundan sonra da ezdirmeyeceklerini söyleyen Bakan Şimşek, aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşının 2002 Aralık ayında 392 lira iken, 2012 aralık ayında 1758 liraya çıktığını söyledi. Bakan Şimşek, aile yardımı ödeneği dahil ortalama memur maaşının 2002 Aralık ayında 578 lira olduğu halde 10 yıl sonra 2 bin 42'ye çıktığını, artış oranının yüzde 253.3'ü bulduğunu, 2002 yılı sonunda, 2012 Kasım sonuna kadar enflasyonun yüzde 141.4 oranında arttığını göz önünde tutulduğunda çalışan ve emeklilere enflasyonun çok üstünde artışlar sağladıklarını bildirdi.Şimşek, bu tutar ve artış oranlarının, çalışan ve emekli vatandaşların mali durumlarını 2002 yılına göre ciddi bir şekilde iyileştirdiklerini ve gelirlerinde önemli ölçüde reel artışlar yaptıklarını açıkça ortaya koyduğunu bildirdi. Şimşek, şunları kaydetti:

"Ayrıca, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aynı veya benzer kadro ve görevlerdeki personelin ücretlerini eşitledik. Son olarak, emekli maaşları arasındaki farkı gidermek için 2012 yılında 6283 sayılı Kanunu çıkardık. 2013 başında uygulamaya konulacak intibak düzenlemesi için bütçede 2,7 milyar liralık kaynak ayırdık. Sosyal güvenlik sistemini desteklemeye devam ediyoruz. 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinde, Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan transferlerin, yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yüzde 16 artarak 72,9 milyara çıkacağını tahmin ediyoruz. Bunun 24,9 milyar lirası açık finansmanı olarak öngörülmüştür. Yaşlılarımıza, engellilerimize fakirlerimize, kimsesizlerimize, çocuklarımıza ve kadınlarımıza daha fazla kaynak ayırıyoruz. Sosyal hizmetler ve sosyal yardım harcamaları için 2013 yılı bütçesinde yüzde 25,1'lik artışla 26,4 milyar liralık kaynak ayırdık. Engellilerimiz için eğitim desteği, taşıma, evde ve kuruluşta bakım kapsamında 2013 yılı bütçesinde yüzde 26'lık artışla 5,3 milyar liralık ödenek öngördük. 2013 yılı bütçesinde başta TÜBİTAK Ar-Ge Projeleri olmak üzere üniversite ve sanayi kesimi Ar-Ge projelerini desteklemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda 2013 Yılı Bütçesinde toplam 2,8 milyar ödenek öngördük."

"TÜRKİYE'DE DOLAYLI VERGİ ORANLARI YÜKSEK DEĞİL"

2013 yılı bütçesinde, Çevre Katkı Payı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı döner sermayesinden gelen tutarla birlikte, yaklaşık 1 milyar lira kaynak ayrıldığını bilirten Şimşek, "Daha önce hazırladığımız ve başarıyla uyguladığımız bütçelerde olduğu gibi 2013 bütçesini de eğitimi, sağlığı, altyapıyı, katma değeri yüksek yatırımları ve Ar-Ge'yi önceliklendiren bir hizmet bütçesi olarak tasarladık" dedi.

Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nın tamamlanarak Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na sunulduğunu söyleyen Şimşek, Kanun'u önümüzdeki yılın ilk yarısında TBMM'ye getirmeyi hedeflediklerini belirterek şunları kaydetti:

"Öncelikle Kanun'un sistematiğini bütünlük, anlaşırlık ve sadecelik sağlayacak şekilde değiştiriyoruz. Ortak hükümler içeren Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarını tek bir kanunda birleştirerek 276 olan madde sayısını 94'e indiriyoruz. Vergi tabanını genişletmek amacıyla mevcut indirim, istisna ve muafiyetleri gözden geçiriyoruz. Vergide uyumun güçlendirilmesi amacıyla beyana dayalı vergilendirmeyi genişletiyoruz. Yatırım, üretim ve istihdamı teşvik ediyoruz. Uluslararası eğilimler ve sosyal politikalarla uyumlu düzenlemeler yapıyoruz. Vergi adaletini iyileştirecek başka düzenlemeler de yapıldı. Maalesef kamuoyunda, Türkiye'de vergi yükünün çok yüksek olduğu yönünde doğru olmayan bir kanaat yerleşmiştir. Oysa Türkiye'de vergi yükü, yani sosyal güvenlik primleri dahil toplam vergilerin GSYH'ye oranı yüzde 26'dır. Bu oran ile ülkemiz, OECD ülkeleri arasında vergi yükü en düşük olan 6'ıncı ülkedir. Ancak bir eleştiriyi kabul etmek gerekirse o da vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının yüksek olmasıdır. Türkiye'de dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 47,7 ile OECD ortalamasının 13 puan üzerinde. Türkiye'de dolaylı vergi oranları da alkollü içecekler, tütün mamulleri, petrol ürünleri, binek otomobiller ve mobil iletişim hariç yüksek değil. Hatta Türkiye'nin genel yüzde 18 olan KDV oranı ile yüzde 21 olan AB ülkelerinin ve yüzde 19 olan OECD ülkelerinin altında."

KAYITDIŞILIKLA MÜCADELE

Şimşek, kayıt dışılıkla mücadeleyi, terörle mücadele kadar önemli gördüklerini, haksız rekabet ile gelir dağılımını bozduğunu, firmalarıın ölçek büyütmesini engelleyen ve ülkemizin kalkınması ve toplumsal refahı sekteye uğratan bir olgu olduğunu söyledi.  Kayıtdışılıkla mücadelede iki temel unsuru önemsediklerini belirten Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Etkin ve güçlü vergi denetimi için gerek insan kaynağı gerekse teknolojik altyapının geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Vergi denetiminde bilişim altyapısını güçlendirdik, vergi bilincinin yerleşmesi için Mükellef Hakları Bildirgesini yayımladık, vergi bilincinin artırılması amacıyla yoğun bilgilendirme çalışmaları yürüttük. Önceden hazırlanmış kira beyanname sistemi ile kira geliri elde eden mükelleflerimize beyannamelerini bu yıl önceden hazırlayıp gönderdik. Böylece, bir önceki yıla göre, ilk defa beyanname veren GMSİ mükellef sayımızı 371 bin kişi (yüzde 144), alınan beyanname sayısını 308 bin adet (yüzde 34), beyan edilen toplam kira gelirini 4 milyar lira (yüzde 29), hesaplanan gelir vergisini 490 milyon lira (yüzde 25) artırdık. Bu sistemi diğer gelir unsurlarını da kapsayacak şekilde geliştirmeye devam ediyoruz. KDV İadesi Risk Analiz Sistemi ile KDV iadelerini elektronik ortamda en kısa zamanda sonuçlandırıyoruz. e-arşiv projesi sayesinde mükelleflerimizin arşivleme maliyetlerini düşürüyoruz. Vatandaşlarımıza internet üzerinden borç sorgulama imkanını sağladık. e-beyanname sistemi ile artık beyannamelerin yüzde 99'unu elektronik ortamda alıyoruz. Risk esaslı yaklaşım ile yüksek riskli alanlarda denetimleri artırdık. 10 numaralı yağ olarak bilinen ve kaçak akaryakıt olarak kullanılan ürünlerde vergi oranlarını artırdık. Araçların ithalat ve imalat ile nihai tüketiciye satış aşamalarını takip ediyoruz. Bu kapsamda 300 bin aracın Türkiye'ye ithalatı ile ilgili ÖTV beyannamesini izledik. Kayıtdışı işyerlerinin kayıt altına alınmasına yönelik olarak doğalgaz, elektrik ve su verilerinden yararlanacağız.