Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Beyşehir İlçesi'nde, UNESCO'nun Dünya Mirası listesine aday olarak gösterilen tarihi Eşrefoğlu Camii'ni gezdi. Bakan Günay, incelemeleri sırasında, görevlilere caminin dışına, Eşrefoğlu Camii'nin Dünya Mirası aday listesinde yer aldığına dair bilgileri içeren bir tabelanın asılması talimatını verdi. Eşrefoğlu Cami'nin Dünya Mirası listesine alınması için çalışmaları ağırlık vereceğini belirten Günay, camide incelemede bulunduktan sonra Kuran Kursu bölümüne geçti. Günay, burada kurs gören çocukların arasından seçtiği 3 öğrenciye, Fatiha ve İhlas suresi ile Kuran alfabesini okumalarını istedi. 3 çocukta sure ve alfabeyi okudu. Günay, camii çıkışında ise yanındakilere, ''Kuran kursu imtihanı da yapabiliyorum'' diyerek espri yaptı.

2 YIL ÖNCE TEPKİ GÖSTERDİ, RESTORE EDİLDİ

Bakan Günay, daha sonra restore ve kazı çalışmaları süren Beyşehir Kalesi'ni inceledi. Ardından 2 yıl önceki gezisinde çevre düzenlemesi yapılmadığı ve bakımsız olması nedeniyle yetkililere tepki göstermesinin ardından restorasyonu yapılan Eflatunpınar Hitit Kutsal Anıtı ve Havuzu'nda incelemede bulundu. 2 yıl önceki gezisini hatırlatan Bakan Günay, şunları söyledi:

''Buraya geldiğimde 2010 yılı yazıydı. Burası önemli bir Hitit anıtı. Anadolu'da oldukça özgü anıtlardan bir tanesidir. Hep birlikte burada 2 yıl önce tanıklık ettik ki, son derece bakımsız ve anıtı algılamak bile son derece zordu. Heykelleri bitki sarmıştı ve görülmez vaziyetteydi. Hayvan artıklarıyla doluyordu. Benim de çok üzüldüğüm günlerden birisi olmuştu. Konya Müzemizin başkanlığında arkadaşlarımız burada çalıştı. Önce bir arazi temizliği yapıldı. Sonra bir koruma kiti içine alındı. Mekan bizim kontrolümüzde. İçeride bitki yığınlarından havuz algılanamıyordu. Havuz temizlendi. Anıt bütün çizgileriyle ortaya çıkarıldı."

Restorasyon ile ilgili bazı eleştirilerin olduğuna dikkat çeken Bakan Günay, ''Onlar restorasyon deyince, bire bir her şeyin taklidi biçimde yapılmasını öngörüyorlar. Çağımızda böyle bir restorasyon anlayışı yok. Özgün malzemeyle yeni kullandığımız malzemenin birbirinden ayrı olması dönem içerisinde yaptığımız müdahalenin dışarıdan bu işi bilenler tarafından algılanması gerekir. Aksi taktirde biz burada bir taklit, imitasyon yapmış oluruz. Çağımızdaki restorasyon bunu kabul etmiyor. Burada doğal dokuya uygun taş yapısı kullanılıyor. Çevredeki taşlar özgün. Taşları korumaya özgün taşların üzerine basılmasına engellemeye, özgün taşların yıpranma ömrünü uzatmaya ve korumaya yönelik. Tabii bu özgün taşlarda da tarihsel dokuya uygun işlemeler yapılıyor. Burada taşlar kesme blok halinde konulmuş ve orijinal malzeme nasıl işlenmişse taş üzerindeki aşındırma aynen yapılıyor. Bir süre sonra burada bilimsel olarak bu işin farkında olan bir göz şunu algılayacak. Evet buraya bir dönem müdahalesi yapılmış. Ama aslına uygun malzeme kullanmaya dikkat edilmiş'' diye konuştu.

SEMA, 3000 YILLIK

Taşlar üzerindeki şekillerin sema figürüne benzediğini de hatırlatan Günay, ''Semanın kökü, ta Asya'ya dayanıyor. Bizim sema ritüelimizin 800 yıl değil, belki 2800-3000 yıl eskiyi gösteren önemli buluntular bunlar'' diye konuştu.