Ankara'dan Yüksek Hızlı Tren'le (YHT) Eskişehir'e gelen Bakan Faruk Çelik, ilk olarak Vali Kadir Koçdemir'i makamında ziyaret etti. Bakan Çelik daha sonra Eskişehir Anemon Otel'de düzenlenen '6 bin 331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası' tanıtım toplantısına katıldı.

10 YILIN ÖZELLİĞİ İSTİKRAR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, burada yaptığı konuşmada çevresinde sosyal ve ekonomik çalkantılar olan Türkiye'nin son derece tedbirli ve dikkatli olarak yoluna devam ettiğini söyledi. 2002- 2012 yıları arasında 10 yıllık döneme istikrarın damgasını vurduğunu anlatan Bakan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye belli dönemlerde siyasi istikrarı yakaladığında o istikrarı her alana istikrar olarak yansıdığını görüyoruz. 1966-1970 dönemi Türk siyasetinde iyi bir istikrar dönemiydi. O dönemde bakıyorsunuz büyüme ve enflasyon oranları ve yatırımlar Türkiye'de diğer dönemlere göre bir farklılık arz ediyor. 1983 sonrasındaki rahmetli Özal dönemindeki istikrar döneminin de Türkiye'nin neler kazandığını hepimiz biliyoruz. Sayabileceğimiz 3 dönem var. Belki 15-17 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Ama 30-35 yıllık bir dönemin heba edildiğini, kayıp yıllar olarak geride kaldığını hepimiz biliyoruz."

KRİZ ÜRETEN BİR YÖNETİM OLMADIK

İktidarları döneminde kriz üreten bir yönetim olmadıkları söyleyen Bakan Faruk Çelik, şunları söyledi:

"Bu 10 yıl içerisinde biz kriz üreten bir yönetim olmadık. Kriz üreten ne demek? Bizden kaynaklanan Türkiye'nin şartlarından, Türkiye'nin yönetilmesinden kaynaklanan bir krizle Türkiye karşılaşmadı. Türkiye neyle karşılaştı? Aksine küresel, global krizle Türkiye karşı karşıya kaldı. Kendimiz kriz üretmediğimiz gibi üretilen küresel krizi de alt eden bir yönetim anlayışını sergiledik. Çok şükür küresel krizin üstenden sayın başbakanımızın 'teğet geçecek' dediği zaman 'Olabilir mi? Bu dünya krizle çalkalanırken siz bunun üstesinden nasıl teğetle geçeriz dersiniz?' diye konuşanların zaman içerisinde tabloyu görmelerine rağmen halen ne düşündüklerini doğrusu biz de merak ediyoruz. En çok istihdam Türkiye tarafından gerçekleştirildi. Ne zaman? Krizden bugüne 4 yıl içerisinde 4 milyon istihdam gerçekleştirdik. En çok büyüyen ülkelerden olduk. 2011 yılında yüzde 8.5 büyüdük. İhracatımız 150 milyar doları aştı."

TÜRKİYE 3'ÜNCÜ DÜNYA ÜLKESİ DEĞİL

Rekabetin acımasızca dünyada devam ettiğini söyleyen Faruk Çelik, Türkiye'nin bu ortamda kalite ve markaya yönelmek durumunda olduğunu kaydetti. Çelik, "Türkiye üçüncü dünya ülkesi değildir. Türkiye birinci sınıf ülkeler arasında yarışan bir ülkedir. Dolayısıyla biz bu rekabeti kalite ve marka noktasına taşımak durumundayız" dedi.

ASGARİ ÜCRET KONUSU

Türkiye'de asgari ücretin 400 dolar, 350 Euro'ya yakın olduğunu belirten Bakan Faruk Çelik, şöyle devam etti:

"Asgari ücret konusu bizim aramızda tartışılır. Biz deriz ki bu yeterli değildir. Ama dünyanın, işte 170 milyon nüfuslu Bangladeş'te, Hindistan'da, Çin'de iki buçuk milyara yaklaşan bu bölgede asgari ücretin hangi düzeyde olduğunu gidip görmek gerekiyor. O halde Türkiye gelişiyor. Geçen yıl asgari ücreti belirlerken 3+3 şeklinde yüzde 6 civarında bir asgari ücret artışı olacak diye ifade edildi. Ama geçen yıl biz 12.37 düzeyinde beklenenin bir kat daha üzerinde asgari ücret artışını gerçekleştirdik. Bunların getirdiği iş dünyasına zorluklar var, rekabete getirdiği zorluklar var. 50 dolara çalıştırılan bir işçi orada, diğer tarafta da 400 dolara, 350 Euro'ya çalıştırılan işçi. Bu maliyetlerin rekabeti etkilediği doğrudur. Ama Türkiye kalite yolunu mutlaka tercih etmek durumundadır. Zaten de etmiştir."

HER 1 DAKİKADA 4 KİŞİ ÖLÜYOR

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın yeni ve müstakil bir yasa olduğunu söyleyen Faruk Çelik, bu yasanın çok önemli olduğunu vurguladı. Dünyada yaklaşık 3 milyar iş gücünün bulunduğunu söyleyen Çelik, şöyle konuştu:

"3 milyar işgücü çalışma hayatında karşılaştığı riskler var. İş kazası ve meslek hastalıklarının yüzde 98'ini önlenme imkanı var iken maalesef iş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilmiyor. Acı olaylarla acı tablolarla karşılaşıyoruz. Dünyada her gün bir milyon iş kazası meydana geliyor. Her yıl 2 milyon 300 bin kişi iş kazası ve meslek hastalıklarından dolayı hayatını kaybediyor. Her 1 dakikada 4 kişi hayatını kaybediyor. Her yıl Moğolistan, Kuveyt, Kosova, Makedonya gibi küçük devletlerin nüfusu kadar insan iş kazaları ve meslek hastalıklarından yok olup gidiyor. Türkiye'de ise her gün 172 iş kazası oluyor ve 3-4 kişi hayatını kaybediyor. Bunun bir de maddi boyutu var. Ülkelerin gayri safi milli hasılalarının yüzde 1'i ile yüzde 4'ü arasında bir maddi kayıp de iş kazaları ve meslek hastalıkları içerisinde iş dünyası karşı karşıya. Bu yaklaşık 600 milyar dolar ile 2.4 trilyon dolar arasında bir kayıp demektir. 2.4 trilyon ne demektir. 2.4 trilyon demek dünyadaki 170 devletin gayri safi milli hasılasından büyük bir rakamdır. Türkiye'nin iş kazaları nedeniyle maddi kaybı 7.7 milyar dolardır."

KAZALAR EN ÇOK METAL SEKTÖRÜNDE

Türkiye'de 2002-2012 arasında işyeri sayısında Türkiye'de yüzde 105'lik , işçi sayısında da yüzde 124'lük artış olduğunu söyleyen Faruk Çelik, "İş kazalarında 2002 yılında Türkiye'de 872 kişi hayatını kaybederken 2010 yılında bu sayı 1424'e yükseldi. 2012 yılının 11 ayında ise bu sayı 895 oldu. 100 bin işçide ölüm oranı 2002 yılında 16.8 iken bugün 7.6'ya geriledi. Bu güzel gelişme ama Avrupa ortalaması 100 bin işçide 4. Bir katı kadar fazlamız var. 2010 yılına baktığımızda en çok iş kazaları yüzde 18.3'le metal sektöründe, ardından onu yüzde 14.4'le maden, yüzde 10.2 ile de inşaat sektörü takip ediyor" dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan araştırmada iş sağlığı ve güvenliği alanındaki 1 liralık yatırımın orta ve uzun vadede işletmeye yaklaşık 2 liralık fayda sağladığını anlatan bakan Çelik, "Eğer biz iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini gerçekten alırsak bunun işverenin imajına yüzde 92, üretime yüzde 98, ürün kalitesine yüzde 85, ürünün pazarlamasına yüzde 50 katkısı var. Ayrıca bu durum iş kazası sayısını da yüzde 88 azaltıyor" diye konuştu.

'ÖLDÜKTEN SONRA AH-VAH DEMENİN ANLAMI YOK'

Bakan Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın bir kuralcı yaklaşımdan çok önleyici özellikleri olduğunu söyledi. Çelik, şunları kaydetti:

"Yasanın özelliği olmadan önce önleme, ölmeden önce önleme. Öldükten sonra ah vah demenin anlamı yok. Bu yasa diyor ki ölmeden önce seni ölüme götürecek ortamı yok edelim diyor. Yasanın en önemli özelliği bu. Olmadan önce, bir kaza meydana gelmeden önce o ortamı kazasız ortam haline dönüştürmeyi hedefliyor. Türkiye'de 1 milyon 495 işyeri var. Bugüne kadar uygulamadığımız yasa yüzde 2 işyerini kapsıyordu. Yüzde 98'i iş sağlığı güvencesinin dışında, onlar iş sağlığı güvenliği kapsamına girmiyorlar. Yüzde 2'si ile biz ilgilenmişiz. Yüzde 98'ne ne oluyor onu bilemiyoruz. Allah kerim artık. Oraya havale etmişiz. Çalışanların yüzde 61'i bu iş sağlığı güvenliğinin dışında idiler. Memurlar, kamu çalışanlarının tümü bu kapsamın dışında idiler. Şimdi ne oldu? Bu yasa bunların tümünü kapsam altına aldı. Zaman içerisinde göreceksiniz tümünden uygulamaya girdiği zaman hakikatten 'çağdaş Türkiye' dediğimiz var ya laf-maf çağdaşlığı değil. Bir memur nasıl koltuğa oturacak? Hangi koltukta oturmalı ki onun sağlıklı hizmet vermesi veya yakın gelecekte, uzak gelecekte, orta vadede sağlık sorunlarıyla karşılaşmasın. Bu yasa ile işyerlerini 3 gruba ayırdık. Birincisi az tehlikeli, ikincisi tehlikeli, üçüncüsü de çok tehlikeli işyerleri. Buna göre biz tedbir alacağız, buna göre önlem alacağız."

BASIN ÇALIŞANLARI İLE İLGİLİ DÜZENLEME KONUSU

Bakan Çelik, toplantı sonrası bir gazetecinin, basın sektöründe çalışanların yıpranma payları ile ilgili sorusuna, "Bu konuyu Ankara'da çok konuşuyoruz. Ankara'daki arkadaşlarınız çok iyi biliyorlar. Kaç kere söyledik bunu. İlgili komisyon tüm risk gruplarını değerlendiriyor, çalışmasını sürdürüyor. Yalnız gazeteci değil tümden fiili hizmet zammıyla ilgili değerlendirme yapılıyor. İnşallah kısa süre netice almayı umuyoruz. Sahada çalışan, büroda oturan basın mensubu gibi böyle bir ayrımı biz kendimiz yapmadık, kim yapıyor bilemiyorum. Çünkü bu işin uzmanı biz değiliz. Biz uzmanların, bilim çevrelerinin bu konudaki yıpranma payı dediğimiz fiili hizmet zammıyla ilgili değerlendirmesini uygulamak durumundayız. Onla ilgili yasal düzenlemeleri yapmak durumundayız. Belirleyici biz olamayız" yanıtını verdi.

SAĞLIK TIR'INDA TANSİYONUNU ÖLÇTÜRDÜ

Bakan Faruk Çelik, Eskişehir'in merkez Tepebaşı İlçesi'nde başlatılan sağlık taraması projesine kapsamında Avukat Şahap Demirer İlkokulu bahçesine kurulan Sağlık TIR'ını da ziyaret etti. Okul bahçesinde bekleyen öğrenciler yağmur altında aldı.

Bakan Çelik de kendi tuttuğu şemsiyenin altında konuşmasını yaptı. Çelik, "Sağlık taraması dolayısıyla bir tören gerçekleşiyor. Biz iktidar olarak, bildiğiniz gibi sağlıkla ilgili dev adımlar attık. Yani vatandaşın ilaca, sağlık kuruluşlarına erişimini son derece kolaylaştırdık. Bugün gerçekleştirilen proje ise sağlık hizmetini adeta eve götürmek gibi, kapıya getirmek gibi bir durum. En yakın yerden sağlık hizmeti almak için gerçekleştirilen bir projedir" dedi.

Bakan Çelik, konuşmasının ardından Sağlık TIR'ında tansiyonunu ölçtürdü. Çelik'in tansiyonu 11'e 6 çıktı. Çelik okuldan ayrılacağı sırada yanına gelen öğrenciler, "Bakanım bize hediye yok mu? Bari kağıt helva verseydiniz. Başbakan'a söyleyin bize tablet göndersin" dedi. Bakan Çelik daha sonra YHT ile Ankara'ya döndü.



HT,SK(EK/SS)