" RAPOR TAMAMEN YASAKLANMASI ÜZERİNE GÖRÜŞ ORTAYA KOYARSA TABİİ Kİ TAMAMEN YASAKLANABİLİR, TIBBİ GEREKLİLİKLER HARİÇ "

Bakan Akdağ, "Bir gazetecinin "bir zamanlar kürtaj konusu tartışıldı" demesi üzerine şunları söyledi:

"Yapmayın ne olursunuz, 1983'te kim, neyi tartıştı? Arkadaşım diyor ki; kadın örgütlerine sordular. 1983'te kadın örgütlerine, başka bir örgüte yada gazetecilerle tartışacak yasa çıkardılar öyle mi? Ben o zaman hekimdim. Ben yasayı çıktıktan sonra duydum. Arşivlerinize dönün. Onun için tartışılmış konu değil. Türkiye'de kürtaj hiç tartışılmamış. 12 Eylül'ün hangi yasası tartışılmış ki kürtaj tartışılsın. Oluşturacağımız rapor tamamen yasaklanması üzerine görüş ortaya koyarsa tabii ki tamamen yasaklanabilir, tıbbi gereklilikler hariç. Onu her zaman söylüyoruz."

Kürtaj konusunda kişisel görüşü sorulan Bakan Akdağ, "Bana göre kürtaj yanlış bir iştir ve yapılmamalıdır. Ama ben kendim karar vermeyeceğim. Bakanlar kurulu var" dedi.

Bakan Akdağ, obezite konusununda son 3 yıldır konuşulmayaca başlandğını ifade ederek "Her meseleyi tutupta başından beri konuşmalıdık. Yada "konuşmadıysak niye şimdi konuşuyorsunuz?" sorusunu doğru soru olarak algılamıyorum. Tartışmazsak eksiğimiz varsa eksiğimizi tamamlıyoruz. Böyle düşünebilirsiniz" dedi.

Akdağ, sezaryanla doğum rakamlarının yüksek olduğunu ifade ederek "Farklı araştırmalar var. Kayıtlar bu hususta her zaman doğruyu göstermiyor. Çünkü ne kadar kayıt altına almak isterseniz de bir kısmı özel sektörde yapılıyor. Ve istediğiniz kadar kayıt altına alamıyorsunuz Toplam hamileliklerin yüzde 6'sıyla yüzde 10'u aşağı yukarı... Yeni bir araştırma yaptık. 150 bin hanede kürtajla sonuçlanıyor. Hakikaten yüksek rakamlar. Kayıtlarımıza göre düşmüyor. 2003-2008 araştırmalarında yüzde 1lik bir oynama var. 2003'de yüzde 11 2008'de yüzde 10. Ama şunu söyleyeyim. Yüzde 11 yüzde 10 yüzde 6 yada yüzde 17. Her neyse. Bu sonuçta anne karnında bir canlının hayatının sonlandırılması ben bu gözle bakıyorum"şeklinde konuştu.


"SEÇİM HAKKI", "YAŞAM HAKKI"

Akdağ kürtaj konusunda şöyle konuştu: Kürtaj konusu bir yönüyle sağlıkçı olarak değerlendirdiğimde bir sağlık sorunudur. Öbür yanıyla değerlendirdiğimde bir toplum etiği sorunudur. Yani kürtaja biz "seçim hakkı" diyerek razı olan bir toplum mu olacağız? Yoksa "yaşam hakkı" diyerek kürtaja izin vermeyen ya da çok kısıtlı, belli sebepler için izin veren bir toplum mu olacağız? Tartışma sadece tıbbi bir tartışma değil kürtaj konusunda. Sezaryan da tıbbi tartışmadır. Ama burada böyle bir tartışma var. Peki neden 10 sene sonra. Biz bu soruyla o kadar çok muhattap oldukki. Bir iktidar bütün yapacağını geldiği ilk yıl içinde yapamaz. Neyi yapsak biz, muhalefet sıklıkla soruyor. Mecliste çok karşılıyoruz. 7 senedir 8 senedir 9 senedir nerdeydiniz. Canım biz de çıkar siz 30 senedir nerdeydiniz deriz. Bunun bu sorunun çok büyük bir anlamı yok. Eğer bu konu toplumu ikiye bölen tartışmalardan biriyse, bugüne kadar yapmamışsak gerçekten yanlış yapmışız. Gelin tartışalım. Dünyayı ikiye bölen tartışmaysa sizin deyiminizle söylüyorum ve biz bunu hiç tartışmamışsak yalnış birşey yapmışız. Gelin tartışalım bunu".

Akdağ, kürtajla ilgili verilerin gerçeği yansıtamadığını da belirtti. Akdağ, bakanlık kayıtlarına göre son 3 yılda 58-60 bin kürtajın yapıldığını belirterek "Ama gerçeği yansıtmıyor bir kısmı kayıta girmiyor. 150 bin hanede araştırma yaptık yakında açıklayacağız. Yüzde 6 gibi görünüyor bütün doğumların içinde" dedi.


"KÜRTAJIN CİNAYET OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KATILIYORUM"

Bakan Akdağ, "Kürtaj bir cinayettir" görüşüne katılıyor musunuz?" sorusuna "Kürtajın cinayet olduğu görüşüne katılıyorum. Sezaryan konusunda cinayet tanımlaması olayın olumsuzluğunu vurgulamak için konuşulmuş bir ifadedir. Sezaryan öldürme değil ama kürtajda bir canlının hayatına son veriyorsunuz. Gereksiz sezaryan isteğe bağlı bir cinayettir kötü bir iştir o anlamda söylüyorum" şeklinde yanıt verdi.


"KADIN ÖRGÜTLERİ BU İŞİN KARAR VERİCİLİĞİ KONUSUNDA BÜTÜN TÜRK KADINLARINI TEMSİL ETMEZ"

Akdağ, "Kadın örgütleriyle görüşmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna "Kadın örgütleriyle tabii konuşabiliriz. Ama kadın örgütleri bu işin karar vericiliği konusunda bütün Türk kadınlarını temsil etmez. Biz sonuçta yüzde 50'nin üzerinde oy alan bir partiyiz. Kadın örgütlerinin ilanını okudum. Hep meselenin kenarından dolanarak yapılan bir açıklama. Ortada şöyle bir durum var. Yaşam hakkından mı yanayım seçim hakkından mı yanayım? Ben yaşam hakkından yanayım. Sonuçta kara verecek siyasettir. 1983 yılına kadar isteğe bağlı kürtaj yasaktı" diye yanıt verdi.


RAPOR HAZIRLANIYOR

1983 yılında doğum kontrol uygulamalarının bilinmediğni ve ulaşılamadığını ifade eden Bakan Akdağ, " O gün için büyük bir çoğunlukla alt gelir grubunda kürtaj oranları yüksekti. Kürtaj oranları şimdi üst gelir grubu ve eğitimliler de yüksek. Biz kürtajı serbest bırakarak ve de toplumada serbest olduğunu ve kürtajı planlama yöntemi olduğunu telkin ederek plalama yöntemi haline dönüştürmüşüz. Her kadın her erkek planlama yöntemi kullanarak hamileliği önleyebilir. Her türlü yöntemi devlet ücretsiz veriyor. Vermesede paranızla rahatlıkla alabilirsiniz. Herhengi yasaklama getireceksek mutlaka planlama konusunu da işleyeceğiz. Tedbirini zamanında alsın ve hamile kalmasın. Her konu siyasidir ne dersek diyelim siyaset karar verecek. Kürtaja serbest yada yasak kararı veren meclis değil mi? Bir takım ülkelerde serbest bir takım ülkede yasak değil mi? O zaman elbette sonuçta sağlıkla bilimle ilgili olan konunun insan ahlak felsesiyle ligili kararlar var. Hem yaşam hakkı hem seçim hakkı. Elbetteki buna siyaset karar verecek. Başka kim karar verecek?

Rapor en kısa zamanda 1 hafta da yapalirsem 1 haftada yapamazsam 1 ayda yada 3 ayda çalışmadan ne söyleyeyim. Olay sıcak olduğu için bakanlıkta ilgili birimlerimizle toplantı yaptık. Bilim adamlarıyla biraraya geldik. Kadın doğum, Çocuk doktorları ve psikologlar, sosyal bilimcilerle rapor hazırlayacağım ve bakanlar kuruluna sunacağım" dedi.


"ORTA-ÜST GELİR GRUBUNUN BÜYÜK BİR PROBLEMİ"

Bakan Akdağ, OECD ülkeleri arasında bir kaç yıl önce sezaryan ile doğum da 3 yada 4 sırada olunduğunu yeni verilerle birinci sıraya yükselmiş olabileceğimizi belirterek şöyle konuştu : " Bu cerrahi bir müdahale. Ülkenin gelir gruplarına baktığımız zaman orta üst gelir kısmının daha fazla sezaryan olduğnu görüyoruz. Düşük gelir gruplarında oran çok düşük. Orta-üst gelir grubunun büyük bir problemi bu. Tabii bu eski istatistikler. Hastanede yapılan doğumların artışı ile sezaryan oranların arttığını görüyoruz. Bu hususta son 3 yılda önemli çalışmalar yaptık.2 yada 3. doğumlara şansınız kalmıyor. 2009'a kadar hep yükselen bir grafik. 2009'dan sonra bunu tersine çevirmeye başladık. Ama hala buna rağmen bu artıyor. Çünkü arkada yığılmış ilk doğumlarını sezaryanla yapmış kadınlar var. Zaman ihtiyaca var. Hekimlere sorarak yaptığımız çalışma var. Ama Türkiye'de eğer kayıtlara bakarsanız isteğe bağlı sezaryan hiç yapılmamış görünüyor. Dolayısıyla anket formuyla elde etmek çok zor. Benim kanaatime göre en önemli sebebi bu hususta kadın doğum doktorlarının kolaycılığa kaçması. Bu onları rahatsız edecek bir düşünce ama... İlk doğum çok uzun bir eylemdir. Kaç saat sürer. Doktorun onu takip etmesi lazım. Özel hastanede böyle bir mantık yok. Bir uzman dediki doğuma sabah erken gelinirse normal doğum ihtimalı yüksek. Öğleden sonra giderseniz sezaryan doğum yapma ihtimaliniz yüksek. Bu bilimsel yaklaşım değil ama pratikte böyle yaşandığını biliyoruz. Sezaryan doğum, kadın doğumcu için yarım saatlik eylem. O kadar çok kadın doğumcu var ki belki en seri ve en becerikli sezeryanları yapan doğumcular hale geliyor. Hemen giriyor kesiyor. Tabakaları geçiyor, bebeği çıkarıyor, tabakaları dikiyor kadını yatağına gönderiyor."


SEZARYAN İLE DOĞUM ORANLARI

Sezaryanla doğum oranlarının yüzde 47 lerde olduğunu belirten Bakan Akdağ, " Özel hastanelerde yüzde 60'a yakın sezaryan oranı var. Sağlık Bakanlığı Hastanelerinde bu oran 40'ların altında. Ortalamada 47 yi buluyor. Çünkü Sağlık Bakanlığı hastanelerinde doğum sayısı fazla. En son Balıkesirde'ydim. Bir hastanenin sezaryan oranı yüzde 90 birinin yüzde 80 birinin yüzde yüzde 65'ti.

5 hastane yüzde 100'müş İstanbul'da" şeklinde konuştu.Bakan Akdağ, sezaryanla doğumun anne sütünün verilmesini de zorlaştığını söyledi. "Bir insanın karnını yararak bebeğini almak için hekim olamaya gerek yok" diyen bakan Akdağ, "Şu da var. Başbakanımız işaret etti. Tıbbi ihtiyaçlar ayrı. Birinci doğumu sezaryanla yaparken ikinci doğumda doktorunuz sizi uyarıyor. 3. doğum iyice riskli oluyor. Aynı rahim bir kez daha kesiliyor, bir kez daha kesilecek. Doktor olmaya gerek yok. Bu organı keserek oradan alıyorsunuz. Tıbbı gereklilik varsa tabii sezaryan yapılmalıdır. Kimse itiraz edemez. Sezaryansız doğum bebek ölümlerini daha da azaltıyor. Anne için de daha iyu olacağını gösteriyor. Türkiyede düşük gelir ve eğitim grupları olan kesimlerde sezaryan daha düşük. Üst gelir gruplarında sezaryan oranları yüksek. Çocuk yapma oranları da düşük.




SB