İktidarın öncülüğünde, bölünmenin, ayrışmanın, ufalanmanın ve dağılmanın pimi çekilmiş ve ortalığın toz duman olduğunu söylen Bahçeli, "Etnik bölücülük AKP’yi yakın markajda tutarak, her dayattığını ve her istediğini alacak bir konuma ve pozisyona ulaşmıştır. Bilhassa merkezine MİT ve bölücü terörün şehir ayağı olan KCK’nın yer aldığı yaşanan bazı dava süreçleri aziz milletimizi kaygılandırmış ve sağduyulu herkese. 'Ne oluyor bu Türkiye’de' sorusunu sordurmuştur" dedi.

"KCK; BÖLÜCÜLÜĞÜN, EŞKIYALIĞIN VE DÜŞMANLIĞIN ADIDIR"

"Kürdistan Topluluklar Birliği" olan bölücü terör uzantısı KCK'nın paralel bir devlet organizasyonu olarak 17 Mayıs 2005 tarihinde kurulduğu hatırlatan Bahçeli, bu nifak ve terör oluşumunun, kanlı örgütün şehirlerdeki ayağı ve ismi olduğunu başında da Kandil’deki çete başının yer aldığını söyledi. Bahçeli şöyle devam etti:

"Milletimizi zehirleyen, şehitlerimizin kanına giren, hain eylemlerle cinayetlerin faili olan KCK’nın, 2009 yılına kadar faaliyetlerini hiçbir takibata uğramadan sürdürdüğü bilinmektedir. Halihazırda çetrefilli bir hal alan ve çok ciddi iddiaları içinde barındıran KCK soruşturması ise 14 Nisan 2009 tarihinde başlamıştır. Dikkatlerinizi çekmek isterim ki, KCK terör oluşumu, kuruluşundan itibaren dört yıl süresince hiçbir adli, idari soruşturmaya ve yaptırıma konu edilmemiştir. Tekraren ifade ediyorum ki, KCK, PKK’nın şehir uzantısıdır ve sözde alternatif bir toplum ve siyasal örgütlenme modelidir. Bize göre KCK; bölücülüğün, eşkıyalığın ve düşmanlığın adıdır, tanımıdır ve bizatihi kandan beslenen vampirliktir."

"TÜRKİYE'NİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ"

Başbakan Erdoğan’ın; 'Bugün artık bağımlı yargı yok, bugün artık birilerinin arka bahçesi bir yargı yok. Artık bugün, milletin yargısı var.' sözlerinin de havada kaldığını ve kandırmadan ibaret olduğunu belirten Bahçeli, "Gelişmelerden hukukun kimin arka bahçesi olduğu, kimin tetikçisi haline dönüştüğü ve kimin borazanını çaldığı iyice gözler önüne serilmiştir. Belirtmek isterim ki, adaleti siyasal maksatlarla eğip bükenler, gün gelecek aynı adalet terazinin kefelerine başlarını vuracaklar ve bunun altında da hiçbir zaman kalkamayacaklardır. Son olaylar göstermiştir ki, Türkiye’nin çivisi çıkmış, ölçü ve ayarlar kaçmış, düzen temelinden bozulmuştur. MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasını kabullenmeyen AKP hükümetinin, kıyameti koparması ve toplantı üstüne toplantı yaparak bahaneler bulmaya çalışması, ne taraftan bakarsak bakalım bir skandalıdır. Unutulmamalıdır ki, AKP aksini yapmaya yeltenmişse de; görevi ve konumu ne olursa olsun, hukuk karşısında herkes eşittir. İster cumhurbaşkanı, ister başbakan, isterse de sıradan bir insanımız olsun, hukuk herkese aynı pencereden bakmalı ve yaklaşmalıdır" dedi.

ARINÇ VE BOZDAĞ'A ELEŞTİRİ

MHP Genel Başkanı Bahçeli, "MİT müsteşarının savcılık sorgusuyla ilgili; 'Aklımla izah edemiyorum' diyerek itiraz eden akıl yoksunu bir hükümet üyesi, kendi saltanat yıllarında akılla ve mantıkla izah edilemeyecek nice faciaları ne zaman görecek ve ne zaman anlayacaktır? 'Ortada suç yok vazife var, ifade daveti akla ve hukuka uygun değil' ibareleriyle sızlanan bir başka hükümet üyesi ise, devri iktidarlarında vicdanların susturulduğunu, acımasızlıkların zirveleştiğini daha hangi misallere bakarak öğrenecektir? Cezaevlerinde bulunan gazeteci, yazar, milletvekili, emekli ya da muvazzaf subayları akılla izah edebilenler, biraz uğraşırlarsa son gelişmeleri de ana hatlarıyla anlayabileceklerdir" dedi.

"EMNİYET, MİT VE YARGI ARASINDAKİ KAVGA"

Türkiye'nin girdiği bugünkü darboğazdan bir an önce çıkarılması gerektiğini söyleyen Bahçeli çıraklık, kalfalık dönemlerini takip eden yıllardan sonra sırayı alan sözde ustalık dönemi, telafisi çok zor olacak gerilimlere kapı araladığını söyledi. Bahçeli şöyle devam etti;

"Buradan Başbakan Erdoğan’a seslenmek ve tavsiyelerimizi değerlendirmeye almasında fayda olduğunu ifade etmek istiyorum: Emniyet, MİT ve yargı devletin taşıyıcı direkleri arasındaki üç vazgeçilmeyecek unsurdur. Bunlar arasındaki keşmekeşlik, kavga ve kargaşa Türkiye’yi öngörülmeyecek tehlikelerin içine sokacaktır. Var olan çekişmelere bir an önce son vererek, aklı selimi ve sağduyu hakim kılmanız milletimizin en öncelikli beklentisidir. Başbakan sıfatıyla, Türkiye’yi istikrar içinde yönetme sorumluluğu içinde olduğunuzu ve bunun sonsuz yararlar sağlayacağını görmeniz gerekmektedir. Bu nedenle MİT müsteşarını koruma altına almanıza gerek ve ihtiyaç yoktur. MİT müsteşarı ve diğer görevliler İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığına giderek bir an önce ifade vermelidir. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olduğu kabul ediliyorsa, anayasa ve kanunların herkesi bağlayacağı, hiç kimsenin yasaların üstünde ve önünde olamayacağı da akıllardan asla çıkarılmamalıdır. Elbette hükümetin görev sınırlarını kanunlar tayin etmektedir. Başbakan ya da herhangi bir hükümet üyesi, yasa ve anayasada dışında, hiç kimseye özel yetki, özel misyon ve özel görev veremeyecektir. Aksi tutum bilinsin ki kesinlikle suç olacaktır. Bu itibarla, MİT Kanununda yapacağınız değişiklik teklifini de vakit geç olmadan ve başka sorunlara meydan vermeden geri çekiniz. Zira bunda ayak diretirse, Milliyetçi Hareket Partisi, bahsi geçen değişikliğe hayır diyecek ve sonuna kadar da karşı tavır alacaktır."

"KCK YAPILANMASI MİT'İN GÖZETİMİ VE DENETİMİ EŞLİĞİNDE TAMAMLANDI"

Üzerinde durulması gereken hususlardan birisinin de MİT görevlilerinin neden ve niçin şüpheli zannıyla ifadeye çağrıldığı konusu olduğunu söyleyen Bahçeli, kanlı terörün uzantısı olan KCK yapılanması MİT’in gözetimi ve denetimi eşliğinde tamamlandığını söyledi. Bahçeli şöyle devam etti ; "MİT heyeti, istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin haricinde, örgütün yönetilmesine aracılık etmiş ve yönlendirmiştir. MİT, gerek doğrudan temaslarında, gerekse de örgüt içindeki elemanları aracılığıyla, elde ettiği hain saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesi ve engellenmesine yönelik harekete geçmemiştir. İstihbarat toplama görevi ihlal edilerek, devletin bütünlüğünü bozma ve anayasal düzeni yıkma konusunda bölücü çevrelerle mutabakata varılmıştır. Kanlı eylemlere göz yumulmuş, İmralı canisiyle Kandil arasında kuryelik görevi yerine getirilmiştir. MİT, örgüte verdiği taahhütler kapsamında, güvenlik güçlerinin operasyonlarını engellemek için çalışmalar tertiplemiş ve kanlı teröre geri bildirimde bulunmuştur. Şayet bunlar doğruysa ve gerçekten de bu rezaletler vuku bulmuşsa, bunların Başbakan Erdoğan’ın izni ve müdahalesi olmadan gerçekleşmesi imkân dâhilinde olmayacaktır. Oslo’da PKK’yla yürütülen pazarlıkları önce inkar eden, ardından kabullenmek durumunda kalan Başbakan, anlaşıldığı kadarıyla MİT’i bölünmenin vasıtası ve tetik çeken eli olarak kullanmıştır. Şimdi ise gündeme, bırakın herhangi bir görüşmeyi, terör örgütünün MİT eliyle kurulduğuna dönük iddialar düşmüştür. Adı üstünde, milli bir vasfa sahip istihbarat kuruluşumuzun görevi, ülkemize yönelik yabancı operasyonları izlemek ve gerektiğinde de etkisiz hale getirmektir. Şayet yasadışı faaliyetler güvenliğimizi tehdit eden bir boyutta ise, şüphesiz yabancı müdahalesi ve parmağı olup olmadığına bakılmaksızın bu girişimlerde takip edilecektir. Kaldı ki 2937 sayılı MİT Kanununun dördüncü maddesinde, bu kurumun görevleri açıkça yazılmış ve ifade bulmuştur."

"KAÇ KANLI EYLEM MEMURLARINCA İZLENMİŞTİR?"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "İmralıyla görüşme trafiğinin kontrolü ve muhatabı olanlar, ortaya çıkan gerçekler karşısında şereften kimin mahrum ve azade olduğunu eminim görmüş ve idrak etmişlerdir. Bu kapsamda Oslo’da kurulan mütareke masaları ve Türk milletinin ulviyetini zedeleyen, küçülten ve tarumar eden iğrençlikler bugün daha da anlam kazanmış ve her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Ne hazin bir çelişkidir ki, İmralı canisi Suriye’de ikamet ettiği yıllarda bile olmadığı kadar güvence ve emniyet altına alınmış, bitmiş tükenmiş bir katilin yeniden dirilmesi hükümet tarafından sağlanmıştır. Dün Hafız Esad’ın himayesinde olan bölücü ve kanlı simalar, bugün de AKP’nin kanatları altına girmiştir. Bu çürümüş siyaset algısı marifetiyle; eli ve vicdanı kanlı katilden barış elçisi, tıkıldığı zindan müzakere platformu, düne kadar Interpol tarafından aranan PKK’lı alçaklar sözde barış görevlisi, devletin istihbarat yöneticileri hükümet oyuncağı ve yıkımın piyonu haline getirilmiştir. Bu vesileyle bir kez daha sormak isterim ki; Adalet ve Kalkınma Partisi kaç vatan evladının şehadeti üzerine pazarlık yapmıştır? Kaç kanlı eylem memurlarınca izlenmiştir? Kaç şehidimiz ve kaç gazimiz pazarlıklar esnasında canını, bedenini ve uzvunu kaybetmiştir? Bunlar açıklanmalıdır. Bu soruların cevapları mutlaka verilmelidir" dedi.

"VATANA GÖZÜ GİBİ BAKMAYA YEMİNLİ MHP KOŞ KOŞA GELİR"

AKP’nin, Türkiye’yi parçalamanın eşiğine kadar getirdiğini görmek gerektiğini söyleyen Bahçeli ülkenin ayağa kalkması, sırtındaki kamburdan kurtulması gerektiğini belirti. Bahçeli, "AKP hükümeti eğer yapamayacaksa, yönetim zaafıyla geleceğimizi heba etmekte inat edecekse; Milliyetçi Hareket Partisi, meşru ve demokratik zeminlerde Türkiye’yi onarmaya ve ayağa kaldırmaya vardır ve bunda da son derece kararlıdır. Bu itibarla yanlışa düşen, ihanete kucak açan gider; Türk milletinin birliğini, bin yıllık kardeşlik hukukunu savunan, vatana gözü gibi bakmaya yeminli, refahı ve bolluğu dağıtmaya azimli Milliyetçi Hareket koş koşa gelir"dedi.