MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Davul zurnayla vatan görevine gönderdikleri evlatlarını, bayrağa sarılı tabutla karşılayan anaların biriken ahları ve bedduaları istismarcıları ve gıdası kan olan canileri yerin dibine batıracaktır. Teröristle müzakere, terörle mütareke ve Türk askeriyle mücadele eden BOP memurlarının, anladıkları dilden ve üsluptan Türk anaları ve babaları konuşacaktır. 25 Nisan'da Bingöl'deki üç şehidimizden birisi olan Jandarma Komando Er Sinan Şen'in, Kemerburgaz'da yaşayan annesi Maviş Şen'in 'Niye hep bizim çocuklarımız ölüyor, vatan sağolsun demeyeceğim' çırpınışı ve haykırışı herkese, bilhassa AKP'ye ders olmalıdır" diye konuştu.

"MECLİS BAŞKANI'NIN ÇABALARINI TAKDİRLE KARŞILIYORUZ"

TBMM'de oluşturulan Anayasa Hazırlık ve Uzlaşma Komisyonu'nun yaklaşık 6,5 aydır mesaisine yoğun bir şekilde devam ettiğin belirten Bahçeli, "Değişik siyasi partiler, üniversiteler, meslek örgütleri, sendikalar, dernek ve vakıflar, sivil toplum kuruluşlarıyla temasa geçilmiş, bunların görüşleri alınmıştır. Ayrıca Anayasa platformunca Ankara, Konya, Edirne, Diyarbakır, İzmir, Antalya, Samsun, Bursa, Trabzon, Gaziantep, Erzurum ve İstanbul'da "Türkiye Konuşuyor" toplantıları düzenlenmiş ve vatandaşlarımızın eğilimleri ve temennileri alınmıştır. TBMM'nin değerli başkanının başkanlığında, anayasa hazırlığıyla ilgili çok gayretli bir süreç hepimizin gözü önünde vuku bulmuştur. Biz bu çabaları takdirle karşılıyor ve mutlaka sonuca ermesini istiyoruz" dedi.

"TİYATRO SANATÇILARI BAŞBAKAN'IN HIŞMINA UĞRAMIŞTIR"

"Genelde insanlık tarihi, özelde Türk tarihi gözünü hırs bürüyen, kibir ve küstahlık hastalığına yakalanmış yöneticilerin hazin sonlarıyla doludur" diyen Bahçeli şunları söyledi: "Ellerine geçirdikleri fırsatları adaletsizliğin hizmetine, tarafgirliğin menfaatine ve kendi egolarının tatminine sevk ve seferber eden nice muhteris simalar her zaman var olmuş ve olmaya da devam edecektir. İşte bunlardan birisi de Başbakan Erdoğan'dır. Bu zihniyetin besini kavga, siyasi maması gerilim ve neması çatışmadır. Huzur Başbakan'ın düşmanıdır, istikrar hasmıdır, nezaket ise ötekisidir. Toplumun her kesimiyle itişen, iktidar gücünü vicdansızca dürtülerine ve düzeysizliklerine alet eden bu anlayışın şimdi de hedefinde tiyatro ve tiyatrocular vardır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı "Şehir Tiyatroları"nın, yönetmelik değişikliğiyle siyasi müdahalelere uğramasına ve repertuar oluşturma görevinin genel sanat yönetmeninden alınarak belediye yöneticilerinin de bulunduğu Edebi Kurul'a devredilmesiyle sorunların ortaya çıktığı malumlarınızdır. İşte buna tepki gösteren ve itiraz eden tiyatro sanatçıları Başbakan'ın hışmına uğramıştır. Başbakan Erdoğan açmış ağzını, yummuş gözünü ve salvolarıyla tiyatrocuları sanki milletimizin kamburu ve karşıtı gibi gösterme bedbahtlığına soyunmuştur. Tiyatroculara yönelik olarak; 'despot, kibirli, mürebbiye, seçkinciler, tepeden bakanlar, elitistler, jakobenler, yarım porsiyon aydınlar, kast sisteminin temsilcileri, ellerinde viski olanlar' ifadeleri Başbakan'ın ağzından kurşun gibi çıkmıştır. Başbakan Erdoğan'a göre; milletin en masum talepleri sanatçılar tarafından yok sayılmış, bir kaşık suda boğulmuş, tahkir edilmiş, küçümsenmiş, azarlanmış ve hizaya sokulmuştur."

"YIKIM PROJESİ' ANLATILIRKEN TİYATROCULAR EL ÜSTÜNDE TUTULDU"

Bahçeli, "2010 yılının Mart ayında, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde 'Yıkım Projesi' anlatılırken tiyatrocular el üstünde tutulmuş, iltifata layık görülmüş ve kendilerine takdir hisleri bizatihi Başbakan tarafından iletilmiştir. Buradaki konuşmasında, tiyatro konusunda hem hükümet, hem de yerel yönetimler olarak önemli çalışmalar yaptıklarını anlatmış, Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni çok modern, estetik, kullanışlı ve sağlıklı bir yapıyla tiyatro dünyasına kazandırdıklarını bugünlerle ters düşercesine ortaya koymuştur. Hatta sanatçıların güzel eserleriyle ortaya koyduğu dramların, trajedilerin, sorunların sağır duvarları aşıp gerçek adresine ulaşamadığını üzülerek belirtmiş ve milletimizi bu kapsamda zan altında bırakmıştır. Başbakan Erdoğan özellikle son zamanlarda tiyatroculardan rol çalan, oyunculuğa soyunan, tek kişilik performansıyla güldürü alanında ve kara mizahta komedi dükkânı açan bir tercihin ve temponun içindedir. Aslında bizatihi kendisi BOP'un gölge oyununda dublör oyunculuk yapan; CHP genel başkanıyla Hacivat-Karagöz rol paylaşımıyla itişen yeni dönem siyaset meddahıdır" diye konuştu.

"AYAĞI YERDEN KESİLEN HÜKÜMET BAYRAMLARA KİRLİ ELİNİ UZATMIŞTIR"

"Milli günler, bayramlar ve kutlama haftaları Başbakan öncülüğü ve talimatlarıyla AKP tahribatına ve yarma harekâtına uğramıştır" diyen Bahçeli şöyle devam etti : "Ayağı yerden kesilen hükümet, işi gücü bırakmış, milletimizin başta ekonomik sorunlarını hasıraltı yaparak milli kimliğimizin bileşenlerine ve milletimizin göz bebeği özel gün ve bayramlara kirli elini uzatmıştır. AKP barut fıçısına elinde körüklediği ateşle gittikçe yaklaşmakta ve sinsice Cumhuriyet'in başına çökmektedir.Yapılan yeni düzenlemeyle; soğuk, soluk, renksiz, heyecansız ve milli bayramların alanını daraltan değişiklikler her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti'nin hayat damarlarını tıkamak ve cansız düşmesini temin etmeye dönük hıyanet hamlesinden başka bir anlama gelmemektedir. AKP'ye ve yandaş basına göre; daha düne kadar statlarda tek tip kutlanan resmi bayramlar artık halka inmiştir."

BAŞBAKAN ERDOĞAN'A 'BİZ DE ESKİYİZ OTOMOBİLİMİZ DE ESKİ' CEVABI

Başbakan Erdoğan'ın kendisinin söylediği 'Biz de eskiyiz otomobilimiz de eski' sözünü diline dolağını söyleyen Bahçeli, "Başbakan; bu sözleri eğip bükerek partimizin durumunu özetlediğini yine zırvalayarak duyurmuştur. Bizim eskiliğimiz olgunluk, sadelik, tecrübe ve görmüş geçirmişlikle ilgilidir. Biz, dününü ve içinden çıktığı milletinin mazisini inkar eden gömlek değiştirenlerden Allah'a hamd ederim ki hiç olmadık. Biz de eskiye hayranlık; geleceğe, gerçek yeniliğe umut ve çağrı vardır. Merhum Cemil Meriç'ten feyzini alarak söyleyecek olursam; murdar ve tiksindirici bir halden muhteşem bir geçmişe kanatlanmak eskilik ise herkes gibi sonuna kadar eski olmaya ve eski kalmaya inşallah devam edeceğiz. Başbakan varsın yeni diye peşmergenin eteğinden tutsun, varsın BOP'çulukta sınır tanımasın, varsın İmralı'da şeref kartını düşürsün ve varsın dün söylediklerini bugün çiğneyen siyasi bezirgân olmayı sürdürsün" diye konuştu.

"SÜT DAĞITIMINDA YALANDA YİNE RAKİPSİZ OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR"

'Okul Sütü-Akıl Küpü Projesi' dahilinde Türkiye genelinde okullarda verilen sütlerde bazı sorunlar olduğunu ve sütten kaynaklanan rahatsızlıklar görüldüğünü belirten Bahçeli, "AKP hükümeti süt dağıtımını başlangıçta yalnızca kendi döneminde yapılan ve uygulanan bir proje olarak sunmaya kalkışmış ve yalanda yine rakipsiz olduğunu göstermiştir. Oysaki okullarımızda süt dağıtımının yeni bir uygulama olmadığı bilinen bir gerçektir. 1984 yılından beridir değişik dönemlerde okul çağındaki çocuklarımıza süt dağıtılmış ve dengeli beslenmelerine destek olunmuştur. En son olarak da, bizim hükümet olduğumuz dönemde 'Okul Sütü Projesi' hayata geçirilmiş ve yaklaşık bir milyon öğrencinin süt içmesi sağlanmıştır. Ne var ki, AKP hükümeti bu uygulamayı 2003 yılından sonra yürürlükten kaldırmış ve sütü kesmiştir. Şurası açıktır ki, süt dağıtım projesi son derece hayırlı ve faydalı bir uygulama olup, mutlaka devam ettirilmelidir" dedi.

FRANSA'DAKİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak Bahçeli, " Sözde soykırım yardakçısı Sarkozy yenilerek oturduğu koltuğu rakibine bırakmıştır. 17 Nisan 2012 tarihli grup konuşmamda temennisinde bulunduğum husus gerçekleşmiş, Türk milletine katliamcı yaftası vurmaya çalışan Sarkozy lazım gelen dersini almıştır. Şimdi muhasebe yapma sırası patavatsızlıklarıyla meşhur olan Sarkozy'dedir. Buna rağmen, yeni seçilen Fransa Cumhurbaşkanı'nın da Türkiye dostu olmadığı hepimizce bilinmektedir. Ve işin daha da kaygı verici yanı seçim propaganda döneminde Ermeni lobilerine verdiği sözlerinin hala tazeliğini korumasıdır. Seçildiği takdirde sözde soykırım iddialarının tanınmasını, Türkiye'nin AB üyeliği için ön koşul haline getirilmesini sağlayacağını ve Paris'te 1915 olaylarıyla ilgili bir müze kuracağını vaat eden şahıs bugün Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştur. Sosyalistlerin iktidarda olmasının bir başka mahsurlu tarafı da, bölücü militanların bu ülkede daha fazla rahatlığa ve kolaylığa ulaşabilecek olmalarıdır. Bizim beklentimiz Türkiye-Fransa ilişkilerinin istikrara ve dengeye kavuşması, hassasiyetlerimize karşılıklı olarak saygı ve riayet edilmesidir" diye konuştu.

YUNANİSTAN'DAKİ SEÇİMLER

Ekonomik kriz ve sosyal çalkantılarla boğuşan Yunanistan'da, siyasetteki iki büyük partinin seçimlerde hezimete uğradığını belirten Bahçeli, "Kemer sıkma politikaları, IMF ve AB baskısı anlaşıldığı kadarıyla komşu ülkede ters tepmiş ve Yunan halkı faturayı siyasetin iki büyük aktörüne kesmiştir. Bundan sonra bu ülkede koalisyonlar dönemi başlayacak ve doğabilecek yeni sorunlar Türkiye'yle ilişkileri de olumsuz etkileyebilecektir. Ege Denizi kıta sahanlığı problemi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de petrol-doğalgaz aramalarından kaynaklanan sancılı süreç Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha da pamuk ipliğine bağlayacaktır" dedi.

BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN KİLİS ZİYARETİ

Başbakan Erdoğan'ın Kilis Öncüpınar'daki Konteyner kenti ziyaretini değerlendiren Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın da Suriye konusundaki ısrar ve inadı, bu ülkeye müdahale edilmesini davet eden beyanları da sürekli ivme kazanmaktadır. Kilis'te Suriyelilerin geçici olarak ikamet ettiği Öncüpınar Konteyner kentini ziyaret eden Başbakan'ın, Suriye yönetimine muhalefet eden tavrı devam etmiş ve ne anlama geldiği muamma olan bir zafer vaadi verdiği görülmüştür. Suriyelilere zulmedenlerin hesabının sorulacağını ifade ederken, açıktan Esad'a muhalif tutumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Esad'ın her geçen gün kan kaybettiğini ve mazlum Suriyelilerin ahının yerde kalmayacağını beyan etmiştir. Suriye muhalefetinin yanında fütursuzca yer alan Başbakan, NATO müdahalesinde hala ısrarlıdır" diye konuştu.

"BAŞBAKAN ERDOĞAN GERİ DÖNÜLMEZ BİR YOLA GİRMİŞTİR"

Bahçeli son olarak şunları söyledi : "Suriye'deki olayları sona erdirmenin uluslararası bir sorun olduğunu, ve bu sorunun gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde gerek Arap Ligi'nde gerekse de İslam İşbirliği Teşkilatı'nda müştereken ele alınması ve bitirilmesi Başbakan'ın görüşü ve kanaati şeklinde vasat bulmuştur. Bize göre, Başbakan Erdoğan geri dönülmez bir yola girmiştir. Esad düşmanlığıyla adeta Suriye'nin içindeki muhalif grupların görevli sözcülüğüne küresel çevrelerin teşvikiyle soyunmuştur. Bir başka ülkenin, hele hele en uzun sınır komşumuz olan bir ülkenin içişlerine bu kadar müdahil olmak musibetleri ve tehlikeleri eninde sonunda üzerimize çekecektir. Tüm gelişmelerden, Başbakan Erdoğan'ın Suriye'yle savaşı göz aldığı anlaşılmaktadır."