Soykırım lafının Türk milletiyle yan yana getirilmesini küstahlık ve utanmazlık olarak değerlendirdiklerini belirten Devlet Bahçeli, "İnsafını düşürmemiş, izanını yitirmemiş ve ahlakını kaybetmemiş hiç kimsenin bizi katliamcılıkla aynı kareye yerleştiremeyeceğini, istese dahi buna gücünün yetmeyeceğini iyi biliyoruz" diye konuştu.

"SOYDAŞLARIMIZ SEÇİMLERDE SARKOZY'E GEREKLİ DERSİ VERECEKLER"

Sözde Ermeni soykırım ipine sarılmaya ve bununla ilgili suçlamaları Türk milletine yöneltmeye çalışanlar tekrar çıkabileceğini söyleyen Bahçeli, "Bu beyhude çırpınışın ve uğraşın bizim açımızdan hiçbir değer ve hükmü bugüne kadar olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. Diaspora kini, soykırım lobileri ve bunlara payanda olan çevreler ya da ülkeler özür, tanınma, tazminat ve toprak talebi konusuyla ilgili emellerine dünya durdukça erişemeyeceklerdir. Bu konuda AKP'nin daha onurlu ve dik bir duruş göstermesi, tarihimizi ve milletimizin varlık haklarını daha gür bir şekilde savunması bizim en temel beklentimizdir. Önümüzdeki hafta yapılacak olan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci tur oylamasında da, Fransa'da yaşayan ve oy kullanabilecek durumda olan soydaşlarımızın, içinden çıktıkları Türk milletine katliamcı yaftası vurmaya çalışan Sarkozy'e gerekli dersi vereceklerini biliyor ve bunu bekliyorum" dedi.

"28 ŞUBAT SORUŞTURMASI ADİL BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRÜLMELİ"

Bahçeli, 28 Şubat soruşturması kapsamındaki arama ve tutuklamalarla ilgili olarak da şunları söyledi:

"Bu kapsamda öncelikle diyeceğimiz; başlayan yargı süreçlerinin eksiksiz, hızlı ve tam olarak sürdürülmesi, herhangi bir gecikmeye meydan vermeden adaletin bir an önce tecelli etmesidir. Muhakkak ki, milli iradeyi felç etmeyi bırakınız fiiliyatta gerçekleştirmeyi, aklından bile geçiren kim varsa hukuk harekete geçmeli ve bunların yakasından tutmalıdır. Bu nedenle, en son olarak başlayan 28 Şubat'la ilgili soruşturmanın objektif ve adil bir şekilde sürdürülmesi ve arkasından da sonuca erdirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. İkazla belirtmek isterim ki, darbecileri hukuk karşısına çıkarırken, bu süreçten nemalanma ve siyasi kaygı gözetme kurnazlığı haksızlığın ve kuralsızlığın yerleşmesine ve güçlenmesine neden olabilecektir."

"TERÖRLE MÜCADELE KAHRAMANLARINI TERÖRİST OLARAK GÖSTERMEK AHLAKSIZLIK"

Bahçeli, "Dün yapılanları misliyle ödetmek, benzer mağduriyetleri muhataplarına yaşatmak, meseleyi alacak-verecek mertebesine kadar indirmek bu defa da sivil nitelikli balans ayarı olacaktır ki, bu da tabiatıyla büyük bir yanlışlık olarak AKP'nin karanlık siciline işlenecektir. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bütünüyle darbeci göstermeye niyet ve teşebbüs etmek, terörle mücadele eden kahramanları terörist olarak göstermek ahlaksızlık ve edepsizlikle eşdeğer görülecektir. Evet, doğrudur; 28 Şubat sürecinde zulüm ve eziyet fazlasıyla yaşanmıştır. İnançlarından, siyasi tercihlerinden dolayı mütedeyyin vatandaşlarımız zan altında bırakılmış, maalesef suçlamalara maruz kalmışlardır. Fişlemeler, işten el çektirmeler, adli ve idari zorbalıklar, dayatmalar hepimizin bildiği vahim hadiselerdir. Ama eziyet, zorbalık ve haksızlıklar sadece 28 Şubat'ta yaşanmamıştır" diye konuştu.

"TÜRKİYE BU YÜKTEN ARTIK KURTULMALIDIR"

12 Eylül, 28 Şubat ve her türlü darbe girişiminin hukuki anlamda neticeye kavuşturulması gerektiğini belirten Bahçeli, " Türkiye bu yükten artık kurtulmalıdır. Zira sürekli darbeyi konuşmaktan, darbeci isimlerini telaffuz etmekten ve geçmişe saplanıp kalmaktan aziz milletimiz bunalmış ve yorulmuştur. AKP zihniyeti meseleyi kaşıyarak kendisine siyasal rant elde edeceğini düşünüyorsa, bilsin ki dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaktır. Diğer taraftan hala muamma olan ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce vuku bulmuş 27 Nisan bildirisi ve sonrasındaki gelişmeler hala aydınlanmış değildir. Kaldı ki bu internet muhtırası AKP'yi sıçratmış ve seçimlerden açık ara galibiyetle çıkmasına neden olmuştur" dedi.

"BU İŞİN İÇİNDE BİR BİT YENİĞİ VE AÇIĞA ÇIKARILMASI GEREKEN TARAFLAR VAR"

Başbakan Erdoğan'ın 4 Mayıs 2007 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkan ile Dolmabahçe'de bir araya geldiğini hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti: "Gizemini hala koruyan bir görüşme yapmıştır. Bu görüşme şaibelidir. Bu görüşme soru işaretleriyle doludur. Başbakan Erdoğan eğer ne konuşulduğunu açıklamazsa, internetten yayınlanan bildirinin danışıklı dövüş bir ilişki içinde tanzim edildiği kanaatine ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Tekraren sormak isterim ki, Dolmabahçe'de hangi vaatler verilmiş, hangi sözler karşılıklı olarak iletilmiştir? Genelkurmay Başkanlığı'nın sitesinden yayımlanan 27 Nisan bildirisi, AKP'nin siyaseten ivme kazanması için planlı, sistemli ve sinsi bir hamle midir? Bunlar reddediliyorsa, 12 Eylül'e kadar uzanan AKP zihniyeti, neden kendisine karşı yapılan bu demokrasi dışı müdahaleye sessiz durmayı tercih etmiştir? Üstelik internet bildirisinin failine toleranslı davranılarak ve iltifat gösterilerek son model zırhlı otomobilin tahsis edilmesini başbakan nasıl açıklayacak ve neyi bahane olarak ileri sürecektir? Darbelerden hesap sorulurken, 27 Nisan'ın pas geçilmesi bize göre tesadüf değildir. Bu işin içinde bir bit yeniği ve açığa çıkarılması gereken taraflar vardır. İster istemez aklımıza; 27 Nisan'ın, AKP'nin mağdur kisvesine bürünebilmesi için yapılan bir tezgâh olduğu hususu gelmektedir. Bu nedenle her şey netleştirilmeli ve şüpheler giderilmelidir. Başbakan Erdoğan'ın, siyasi yasağının kaldırılmasına kadar geçen 116 günlük karanlık süreç gibi, Dolmabahçe görüşmesi de belirsizliğe mahkûm edilmemelidir."

"TÜRKİYE ALACAKARANLIK DEVİRLERİ YAŞAMAMALIDIR"

Bahçeli, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiası ve arkasından kozmik odanın altını üstüne getiren arama ve tarama faaliyeti gibi hiçbir konu sümen altına itilmemelidir. Yeri gelmişken muhataplarından cevabını duymayı isterim ki, bu kozmik odada neye ulaşılmıştır? Her ilişki ağı çarşaf çarşaf basına yansırken, kozmik odayla ilgili sırlara ne olmuştur? Bu alanda ne gibi gelişmeler ortaya çıkmıştır? Ülkemiz darbe dönemlerini geride bırakmalı, sandığın ve demokrasinin itibarı ve devamlılığı sağlanmalıdır. Sosyal, toplumsal ve siyasal uzlaşmayla geniş bir konsensüs temin edilmeli ve Türkiye bir daha alacakaranlık devirleri yaşamamalıdır" dedi.

"BAŞBAKAN ERDOĞAN GÖREVLİ OLARAK ÇİN'E GİTMİŞTİR"

Başbakan Erdoğan'ın Çin ziyaretinin değerlendiren Bahçeli, şunları söyledi: "Yüreğimizde kor gibi sevdası duran bu Türk yurduna Başbakan'ın adım atması ve Urumçi'de şeklen de olsa bulunması bizim açımızdan sevindirici bir gelişmedir. Kaşgarlı Mahmud ve doğduğu yerler program kapsamına alınmadıysa da, Başbakan'ın Doğu Türkistan'ı gecikmeyle hatırlaması şahsı açısından ümit vericidir. Bu büyük Türk düşünürünün Başbakan'a yine de ilham kaynağı olması bizim en içten dileğimizdir. Ne var ki, yandaş basın ve AKP şakşakçılığı yapan çevreler, bu Türk iline 27 yıl aradan sonra Başbakan düzeyinde ilk kez gidildiği iddiasını dillerine dolamışlar ve bu ziyareti siyasi propaganda malzemesi haline dönüştürmekten inatla vazgeçmemişlerdir. Bizim için Doğu Türkistan davası her türlü siyasi mülahazanın üstünde ve önündedir. 2009 yılında 150 Doğu Türkistanlı kardeşimiz Pekin yönetiminin acımasızlıklarına kurban gittiğinde bizim ciğerimiz dağlanmıştı. Bugün Başbakan'ın Urumçi pazarında gezmesi, birkaç esnafla sohbet etmesi, kaftan giyip kuzu çevirmesini kesmesi kendisi açısından bir anlam ifade etse de, Doğu Türkistan milli davası için hiçbir kıymet hükmü içermemektedir. Esasen Başbakan Erdoğan'ın amacı Urumçi'yi gezmek veya Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi kucaklamak değildir. Bu Türk yurduna geçerken şöyle bir uğramış; aklı Suriye'de, gönlü okyanus ötesinde ve hedefin de Çin'in Büyük Ortadoğu Projesinin eylem planına katılması yer almıştır. Başbakan Erdoğan görevli olarak Çin'e gitmiştir. Oraya Suriye konusunda küresel çevrelerin mesajını götürmüş ve ikna turları atmıştır."

"ÖDÜLÜNE ULAŞMAK İÇİN CANINI DİŞİNE TAKTI"

Bahçeli, "Kendisine vaat edilen her ne ise, Başbakan gece demeden gündüz demeden başkent başkent gezmekte ve ödülüne ulaşmak için canını dişine takmaktadır. Bu süreçte İran, Çin ve Suudi Arabistan arkası arkasına ziyaret edilmiştir. BOP'un mekik diplomasisinde sırayı şimdi de Rusya almıştır. Başbakan'ın beyanları da buna işaret etmektedir. Suriye'ye karşı blok oluşturmak ve verilen görevleri harfiyen yerine getirmek için çırpınan bu kafa yapısının, Türkiye'yi kaosa doğru hızla sürüklediği görülmektedir. Bu doğru bir yol değildir" dedi.

"TÜRKİYE'Yİ KÖRDÜĞÜMÜN İÇİNE SOKMUŞTUR"

Suriye tarafından açılan ateş sonucu vuku bulan yaralanma ve ölümlerin üzücü olduğu söyleyen Bahçeli, "Sınırlarımızdaki bu sarsıcı hadise ne ilktir ne de son olacaktır. Yıllardan beridir Irak'ın kuzeyinden topraklarımıza sızarak eylem yapan PKK'lı caniler AKP'nin gözü önünde ölüm kusmaktadır. Madem Başbakan, sınırlarımızın ihlalinde bu kadar hassastır, o halde peşmerge başına bugüne kadar neden haddini bildirememiştir? Yoksa bu konuda arkasında duran küresel güçten icazet ve izin mi alamamıştır? Bu çelişki yumağının neresinden tutarsak tutalım elimizde kalmaktadır.Şu anda da, Suriye'yle olan sınır bölgemizde Irak'ın kuzeyine benzer bir yapılanma için geri sayım başlamıştır.Esad'sız bir Suriye'den başka tüm seçeneklerin üzerini çizen Başbakan Erdoğan, bu haliyle Türkiye'yi kördüğümün içine sokmuştur" diye konuştu.

"SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI YAPMAKTAN TAMAMEN UZAKLAŞMALILAR"

Annan Planı dahilinde, 12 Nisan'dan itibaren uygulamaya geçilen ateşkes kararına rağmen AKP hükümetinin sürekli arayış içinde olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:

"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 14 Nisan 2012'de Suriye'ye 30 kişilik bir silahsız gözlemci heyetini gönderilmesini karara bağlamıştır. Ne var ki ateşkesin başladığı 12 Nisan ile 16 Nisan arası yine ölümlerin ve saldırıların olduğu anlaşılmıştır. Bunu fırsat bilen AKP zihniyeti, taciz ve tahrik edici siyasi tarzını sürdürmüştür. Suriye konusunda; başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel kuruluşların aktif olarak rol aldığı bir düzlemde, barışçı bir çözüm için her yol denenmeli, ateşkes ihlal edilmemeli ve AKP'de savaş çığırtkanlığı yapmaktan tamamen uzaklaşmalıdır. Zira sorunlar büyümekte ve ülkemizi tehdit eder bir hüviyete bürünmektedir."

"YÜCE DİVAN'DA İFADESİNİN ALINMASINA GEREK KALMADI"

Başkan Erdoğan'ın MİT Müsteşarı için "sır küpüm" demesini değerlendiren Bahçeli, "Kamu görevlisini Oslo ve İmralı'ya bizzat kendisinin gönderdiğini itiraf etmiştir. Bizim için bu demeçte bir sürpriz taraf yoktur. Zaten gerçekleri biliyorduk ve her fırsatta da bunu aziz milletimizin bilgisine sunduk. Ancak sonunda, açıkça PKK'yla görüşenin, İmralı canisiyle pazarlık yapanın kendisi olduğunu belirtmesi ilginç ve skandal bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bu elbette ilgili kamu görevlisini sorumluluktan da alıkoyamayacak ve muaf hale getiremeyecektir. Böylelikle Başbakan Erdoğan'ın, gelecekte Yüce Divan'da ifadesinin alınmasına bile gerek kalmamış, gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya dökülmüştür. Şehitlerimizin kanına giren, milletimizi bölmeye çalışan, statü ve özerklik talebinde bulunan, üniter yapımıza suikast düzenleyen teröristlerle Başbakan Erdoğan masaya oturmuş ve anayasa suçu işlemiştir. Unutmasın ki, Kenan Evren hakkında 31 yıl sonra işlediği suçtan dolayı dava açılmıştır" diye konuştu.