"Milli egemenlik, sadece belirli bir siyasi ilkeye işaret edip, bir yönetim biçiminin ayırt edici vasfını ifade etmez" diyen Bahçeli, "Türk Milleti'nin Anadolu coğrafyasında yeniden şahlanışının, dirilişinin, diklenişinin ve bu kapsamda verdiği istiklâl savaşının anahtar sözcüklerinden birisidir. Bu itibarla milli egemenliğin milletimiz nezrindeki karşılığı; bağımsızlıktır, onurlu yaşamadır ve demokrasidir. Her şeyden önce altını çizmek isterim ki, böyle bir örneği küçümsemek ve değersizleştirmeye çalışmak her daim sonuçsuz kalmaya mahkûm olacaktır. Gazi Meclisimizin saygınlığına gölge düşürecek, itibarını ucuzlatacak her neviden niyet, vekillerinin özgürlüklerini kısıtlayan her müdahale geçmişimizin şanlı sayfalarına hakaret olacaktır ki, buna da göz yummamız ve kabul etmemiz hiçbir şart altında mümkün olmayacaktır" diye konuştu.

"TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİNİN MAĞDURİYETLERİ KALICI OLARAK GİDERİLMELİ"

Tutuklu bulunan milletvekillerinin mağduriyetlerinin kalıcı olarak giderilmesi gerektiğini ve tutukluluğun adı konulmamış infaza dönüşmesinin artık engellenmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

"TBMM Başkanı'nın, çözüm bulma konusunda parti gruplarıyla temaslarda bulunması olumlu netice vermeli ve diyalogla millet iradesini temsil eden ve aralarında İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan'ın da bulunduğu değerli isimler Meclisimizdeki yerlerini almalıdır. Başbakan Erdoğan'ın bizim sorunumuz değil diyerek ipe un serme çabası, en başta milletimizin sandıktaki tercihine haksızlık olacaktır. Unutulmamalıdır ki, millet iradesini çarpıtarak, milli egemenliği yanlış ve kasıtlı yorumlayarak siyasi hırslarına payanda yapmaya kalkışan kim olursa olsun ilk önce karşılarında bizi bulacaktır."

"SAĞLIK GÖREVLİLERİNİN KARŞILAŞTIKLARI VAHŞİ SALDIRILARI ŞİDDETLE KINIYORUM"

Gaziantep'te doktorun hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmesine değinen Bahçeli, şunları söyledi: "Gaziantep'te bir doktor kardeşimizin hunharca ve alçakça katledilmesinin sebeplerini de bu karanlık iklimde aramak lazımdır. Özellikle son zamanlarda, sağlık çalışanlarının maruz kaldıkları olumsuzlukları esefle ve üzüntüyle izlediğimizi, yeri gelmişken ifade etmeyi bir zorunluluk olarak görüyorum. Şifa dağıtan, sahip oldukları bilgi ve deneyimleri hastalarını iyileştirmek için kullanan doktorlarımızın ve sağlık görevlilerinin karşılaştıkları kaba ve vahşi saldırıları buradan şiddetle kınıyorum. Bu ibretlik vaka AKP'nin sağlık politikalarının eseri ve az önce de vurguladığım anlam bunalımının hazin bir örneğidir."

DOKTORA VEKİL DAYAĞI

Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde acil tıp uzmanı olarak görev yapan bir doktorun BDP'li milletvekili Özdal Üçer tarafından dövülmesine de değinen Bahçeli şunları söyledi : "Doktorumuzun, bölücülüğün Meclis uzantısı bir partinin milletvekili tarafından şiddete maruz kalmasını da nefretle telin ediyorum. Taşıdığı milletvekilliği görevini içine sindiremeyen ve layıkıyla benimsemeyen bu çürümüş şahsın, yalnızca mesleğini yapmakla meşgul olan bir kardeşimize el kaldırmasının ve dağdaki arkadaşları gibi vahşiyane bir tutum içinde hareket etmesinin karşılıksız bırakılmamasını temenni ediyorum. Bu olay, kimi zaman polise tokat atan, kimi zaman da doktora saldıran bu zihniyetin besin kaynağının ne olduğunu açıklıkla göstermiştir. Kaba güç gösterisi ile kamu görevini yerine getirenlere karşı uygulanan kirli ve aşağılık niyetlerin cevapsız bırakılmaması bizim en acil istek ve beklentimizdir. Bu anlayışın, dağdaki eşkıyalıkları yetmiyormuş gibi, kamuya ait yerlerde görev yapanlara el kaldırmaları ve darp etmeleri insanlığın neresinde bulunmaktadır? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu saldırgana duyarsız kalmamalı, hukuk bu çapulcunun yakasını bırakmamalıdır. Şayet önlem alınmaz, gerekli tedbirlerde gecikme yaşanırsa; önüne gelen milletimize hizmet ve yardımla meşgul olan çalışanlarımıza orman kanunlarını uygulayacak ve bunu da kendilerinde hak olarak görecektir. İşin bir diğer boyutunda AKP'nin iftiharla propagandasını yaptığı sağlık alanındaki problemler yumağı yer almaktadır. İktidarın sağlık alanında çizdiği pembe tablolar, gerçekle bağdaşmayan sanal başarı hikâyeleri, doktor-hasta ilişkisini zedelemiş ve bunların birbirine düşmesine kapı aralamıştır. Görülmektedir ki, sağlık politikalarında iddia edilenle var olan arasındaki uçurum her geçen büyümektedir."

 "AKP, IRAK'I MERKEZİNE ALAN MEZHEP GERİLİMİNİN TETİKLEYİCİSİ HALİNE GELDİ"

Bahçeli, "Suriye'de demokrasi açığını vurgulayan Başbakan, aynı vizyonu paylaşmaktan mutluluk duyduğu Katar ve sık sık müşterek planlarını gözden geçirdiği Suudi Arabistan'da demokrasi'nin 'd'sinin bile bulunmadığını nedense görememiştir. İlave olarak Irak Merkezi Yönetimi'ni de kafasına takan bu zihniyet; söz konusu ülke yönetimiyle gerilimi artıran ve husumeti yaygınlaştıran bir tavır içine girmiştir. Irak'taki gelişmeleri hayra alamet görmeyen Başbakan Erdoğan, Irak yönetimi tarafından suçlanan ve hakkında tutuklama kararı çıkarılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin Türkiye'de bulunmasına onay vermiş ve görüşmeler yapmıştır. Küresel plan ve tezler doğrultusunda, Irak'ı merkezine alan mezhep geriliminin tarafı ve tetikleyicisi haline gelen AKP hükümeti, Tarık El Haşimi'nin kışkırtmasıyla Nuri El Maliki hasmı haline gelmiştir" dedi.

BARZANİ'NİN TÜRKİYE ZİYARETİ

Başbakan Erdoğan'ın Barzani'yle görüşmesini değerlendiren Bahçeli, "Başbakan, hasret giderdiği aziz dostuyla, Suriye ve Irak'taki gelişmeleri değerlendirdiklerini, PKK terör örgütüyle alakalı olarak da yaklaşım tarzlarının örtüştüğünü ifade etmiştir. Ayrıca karşılıklı olarak bölücü terör örgütünden rahatsızlık duyduklarını Katar ziyareti öncesinde ortaya koymuştur. Peşmerge reisi, ardından Ankara'da Cumhurbaşkanı tarafından iltifata layık görülmüş, Dışişleri Bakanıyla sabah kahvaltısında buluşmuş ve BDP yöneticileriyle otel odalarında bir araya gelmiştir" diye konuştu.

TERÖRÜN SONA ERMESİ İÇİN 5 MADDELİK ÇIKIŞ YOLU

Terörün sona ermesi için beş maddelik bir çıkış yolu olduğunu bunların uygulanması için her girişimin başlatılması gerektiğini ifade eden Bahçeli, maddeleri şöyle sıraladı. "PKK terörüyle Kürt kökenli kardeşlerimizi kesinlikle ayrı tutacak bir dikkat, basiret ve bütünlükçü bir milli politika kurgulanmalıdır. AKP hükümeti yıkım projesinden vazgeçmeli ve bölücülüğü hedefine alan çok yönlü politikalar tayin etmelidir. PKK militanları terör eylemlerine hiçbir şart ileri sürmeksizin derhal son vermelidir. Örgüt elebaşları da dahil, tüm militan kadro silahlarıyla dağdan inip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim olmalıdır. Bunlar, Türk adaletinin kendileri hakkında vereceği hükme katlanmalıdır. Bunun dışındaki her yöntem, AKP'nin egemenlik haklarımızı, devlet olmaktan kaynaklanan şerefimizi ayaklar altına alması ve teröre peşkeş çekmesi demek olacaktır ki, çok açık söylüyorum; bunun adı da hıyanetten başka bir şey olmayacaktır."

"BAŞBAKAN ERDOĞAN TAVİZ VERDİKÇE CANİLER ÖLÜM SAÇMAKTADIR"

Barzani'nin açıklamalarının ile Başbakan Erdoğan'ın PKK'ya yönelik olarak sarfettiği; 'Silahı bırakırlarsa operasyonlar durur' ibareleriyle paralellikler içerdiğini söyleyen Bahçeli, "Başbakan'ın bu sözünde, gizli mesajlar vardır. Bu ifadede, teslimiyet ve masaya davet vardır. Bir tarafta üç buçuk terörist diyerek küçümsediklerini, diğer tarafta muhatap kabul eden zillet yer almaktadır. Ancak PKK terörünün saldırıları durmamakta, vatan evlatlarımız peşi sıra adice şehit edilmektedir. Başbakan Erdoğan taviz verdikçe bölücü caniler şımarmakta ve ölüm saçmaktadır. Bununla birlikte, Başbakan Erdoğan'ın bölücü terör maşalarına karşı, 'Silahı bırakırsınız masaya gelirsiniz' ifadelerinin üzerinden de çok geçmemiştir.Hatırlanmalıdır ki, bu garabetin ve ateşkes çağrısının ardından; İmralı canisine boyun eğilmiş, Habur rezaleti yaşanmış, Kandil'e yüz sürülmüş, Avrupa ülkelerinde katillerle el sıkışılmış, yıkım demokratik açılım olarak yutturulmaya çalışılmıştır" diye konuştu.

CUMHURBAŞKANI GÜL'E 'BARZANİ' ELEŞTİRİSİ

Başbakan ve Cumhurbaşkanın dünkü sözleri ile bugünkü duruş ve düşüncelerinin tezatlık arz ettiğini söyleyen Bahçeli, "2007 yılının Şubat ayında peşmergenin 'Kürdistan'a alışın' sözlerini 'Muhatap almıyorum' diyerek tepki gösteren dönemin Dışişleri Bakanı, bugünün de Cumhurbaşkanı olan Sayın Gül'dür. Barzani'yi kast ederek; 'Ortadoğu'daki irrasyonel liderlik ve maksimalist hayalperestliğin halkların başını daima belaya soktuğunu' dile getiren, ama bugün de bu eli kanlı şahsı Çankaya Köşkü'nde gülücükler saçarak misafir eden yine Sayın Gül'dür. Peşmergenin; 'Türkler Kerkük'e girmeye kalkarsa, biz de Diyarbakır'a ve diğer şehirlere karışırız' ifadeleri karşısında; 'Barzani'ye cevabı göreceksiniz' diyen ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı'na bunu şikâyet etme aczini gösteren de Sayın Abdullah Gül'den başkası değildir. Elbette Başbakan Erdoğan'ın; Erbil'de dostum, kardeşim diyerek sazlı sözlü sıra gecelerinde kucaklaştığı, AKP'li bakanların ise 'abi' diyerek hitap ettiği peşmergeye yönelik inişli çıkışlı görüşleri de hafızalarımızdadır.Değişik zamanlarda, 'Sözlerinin altında ezilir, bedeli ağır olur, haddini aştı, cevabını alacak' açıklamaları bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dan işitilmiştir" diye konuştu.

"ZAMLAR YAĞMUR GİBİ YAĞMAKTA"

AKP'nin büyüme, gelişme ve zenginleşme hikâyelerinin gerçekleri bastırmaya yetmediğini söyleyen Bahçeli, "Artık Türkiye ekonomisinde mızrak çuvala sığmamakta, sorunlar, şikâyetler ve sızlanmalar kapatılmamaktadır. Rekor kıran büyüme rakamları altında, ne büyük bir çelişkidir ki, vatandaşımız aç, yoksul ve işsizdir. Zamlar yağmur gibi yağmakta, gelirler azalmakta, haciz ve icra memurları fazla mesai yapmaktadır.İşsizlerimizin sayısı tüm aksi iddialara rağmen artmakta ve sayıları beş milyona yaklaşan vatandaşımız perişanlıkla örülmüş hayat şartlarına mecbur bırakılmaktadır. Son altı ayda doğal gaza yüzde 35, elektriğe yüzde 18 civarında yapılan fahiş zamlar enflasyon canavarının iştahını kabartmış, bundan kaynaklı hayat pahalılığı dayanılmaz bir aşamaya gelmiştir. Memurumuz hala bu yılın ilk yarısına ait zammı alamamıştır. İşçimiz sendikal haklarını tam olarak kullanamamakta toplu sözleşmelerde ömür tüketmektedir.Esnafımız derseniz sattığının yerine yenisini dahi koyamamaktadır. Çiftçimiz ise dert küpüdür. Bankalara borçlar artmakta ve toplamda 170 milyar lirayı aşmaktadır.İç ve dış borç toplamı yaklaşık 517 milyar dolar düzeyindedir. Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı yeni teşvik paketi ise sırf iş olsun, bir şey yapıldı imajı ortaya çıksın türünden nafile ve beyhude çırpınışlarıdır" dedi.

"TEKRAR DUDAĞINI ISIRACAĞIN, ZAMANLAR İNŞALLAH GELECEKTİR"

Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı : "Başbakan Erdoğan geçen haftaki konuşmasında 28 Şubat sürecini kast ederek; 'o dönemin karanlık ve sisli günlerinde yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık, hep ya sabır derdik. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste' ifadelerini kullanmıştır. Peki Sayın Başbakan, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik kötürüm tablosundan dolayı yumruklarını sıkanlara, dudaklarını ısıranlara, ya sabır diyenlere karşı şimdi sen ne diyeceksin? Günahına girdiğin mazlumun, canına okuduğun fakirin ve mağdur ettiğin milyonların ahı karşında hem bu dünyada hem de ilahi huzurda nasıl hesap vereceksin? Gün gelecek bugün arşa ulaşan ahlar, beddualar ve yenilen haklar Başbakan ve partisinin yakasından tutacak; o zaman yumrukları sıktıran, sabırları taşıran uygulamaların hakkından gelecektir. Merak etme Sayın Başbakan, gün gelecek tekrar dudağını ısıracağın, ya sabır diyeceğin zamanlar inşallah gelecektir.Bunu da, Allah'ın izniyle aziz milletimizin desteğini alacak olan Milliyetçi Hareket Partisi sağlayacaktır."