Diyalog Avrasya Platformu'nun (DAP) 'Küresel Ekonomik Düzeni Yeniden Düşünmek' başlığıyla düzenlediği Antalya Formu, Rixos Tekirova Otel'de başladı. Foruma Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile birlikte TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Mustafa Akaydın, CHP eski Milletvekili İlhan Kesici ve Avrasya bölgesinden 21 ülkenin ekonomi, siyaset ve iletişim bilimleri alanından çok sayıda bilim insanı katıldı.

Antalya Formu'nun açılış oturumunda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2008 - 2009 yıllarından itibaren tüm dünyası etkisi altına alan küresel krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini söyledi. 4 yıldan fazla bir süredir bu krizle ilgili pek çok tartışmalar görüldüğünü, pek çok ülkenin farklı yaklaşım ve politikalarının izlendiğini kaydeden Babacan, “Fakat nereden bakarsak bakalım sorunlar çözülmüş değil" dedi.

Krizin ilk aşamasında sorunun bankacılık ve finans sistemi üzerine odaklandığını belirten Ali Babacan, bu aşamada devletlerin bankalara farklı model ve formatlarda müdahale ederek küresel finans sisteminin çöküşünü ertelediğini kaydetti. Babacan, “Bankalar sıkıntıya girdiğinde bankalarının imzasının hemen yanına atılan devlet imzası, krizin ilk fazında belki ortalığı sakinleştirmek için yeterliyken, bugün itibariyle devlet imzasının değeri çok çok düşmüştür. Artık ülkelerin iflas edip etmeyeceği, Avrupa Birliği (AB) gibi 27 ülkenin bir arada olduğu birlikte dahi kredibilite sorunlarını hat safhaya ulaştığını görüyoruz" diye konuştu.

ABD ÖNÜNÜ GÖREMİYOR

Dünyadaki büyük ekonomiler içinde ABD'de çok ciddi sorunlar yaşandığını, Birleşik Devletler'de, bütçe açığının milli gelirin yüzde 10'una ulaştığını ve borç stokunun milli gelirin yüzde 100'ünü aşmış durumda olduğunu belirten Başbakan Yardımcısı Babacan, buna karşın ülkede çözüm adına yapılan tek şeyin para basmak olduğunu söyledi. Merkez Bankası'nın trilyonlarca dolar karşılıksız bastığı parayla 'şimdilik' kaydını düşerek finans kuruluşlarının çökmesinin engellendiğini ve Amerikan hazinesinin borçlanmasının sürdürülebilir olduğunu kaydeden Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu parasal genişlemenin ne zaman, nasıl normale döneceği konusunda hiç kimsenin fikri yok. Maliye politikaları konusunda çok ciddi belirsizlik var. Hemen 1 ay sonra, 2013 yılına gireceğiz. 2013 yılında nasıl bir maliye politikası uygulanacağıyla alakalı hiç kimsenin fikri yok. Dünyanın en büyük ekonomisinin öngörülemez olma lüksü olamaz. Çünkü sorumluluk sadece o ülkede değil, küresel, finansal ve ekonomik sistemle alakalı bir sorundur. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde bir orta vadeli programla, en az üç yıllık bir programla neler yapılması gerektiği ortaya konulur. Ki biz, G-20 platformunda da açık açık bunu söylüyoruz."

AVRUPA BİRLİĞİ'DE SON DURUM

Başbakan Yardımcısı Babacan, AB ülkelinin ise İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en derin krizi yaşadığını söyledi. “Küresel krizin tam merkezinde, odağında bir bakıma deprem merkezi euro bölgesi" diye konuşan Babacan, bu tablo karşısında son dönemde önemli adımlar atıldığını söyledi. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu'nun maliye politikasıyla ilgili bir düzenlemesinin yürürlüğe girdiğini belirten Babacan, “27 ülkenin 25'i ortak bir mali çerçeve konusunda liderler seviyesinde mutabakata vardı. AB Merkez Bankası çok farklı metotlarla hem euro bölgesindeki ülkelerin iflasını şimdilik erteledi, hem de büyük finans kuruluşlarının iflasını erteledi" diye konuştu. Yine aynı mali politikalar çerçevesinde güvenlik duvarının oluşturduğunu, Yunanistan, İrlanda ve Portekiz'de IMF ve AB'nin finansal kaynak oluşturduğu programlar yapıldığını, İspanya ve İtalya'da yeni göreve başlayan hükümetlerin olumlu adımlar attıklarını belirten Ali Babacan, “Ancak, bu yıl euro bölgesi toplamına baktığımızda ekonomik büyüme negatif olacak. Gelecek yılla ilgili ya sıfır ya az artı, az eksi o mertebede bekleniyor. Bunca müdahaleye rağmen hala euro bölgesinde çok önemli bir unsur eksik. O da güven. Güven olmadığında ne yaparsanız yapın kalkınmayı, büyümeyi sağlayamıyorsunuz" diye konuştu.

G-20 ÖN PLANA ÇIKTI

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, krizin bir sonucu olarak siyaset kurumunun da zayıfladığını kaydetti.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin içinde bulunduğu ekonomik tablonun gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızları etkilediğini kaydeden Babacan, böyle bir ortamda G-20 platformunun G-7'ye göre daha ön plana çıktığını söyledi. Daha önce ancak bakanlar düzeyinde toplanan G-20'nin kriz koşullarında liderler düzeyinde toplandığını aktaran Babacan, “Ancak bazı temel konularda konsensüs sağlanamadı. Küresel ekonomiyle ilgili dengelerin yeniden kurulması için güçlü bir mutabakat zemini mutlaka gerekli. Eğer birisi sadece kendi ulusal perspektifinden bu krizi çözmeye yaklaşırsa kısa bir dönem içinde çözüleceğine ben inanmıyorum. Her ülke kendi ulusal menfaatleriyle küresel istikrar arasında bir denge kurabilmeli" diye konuştu.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Krizin küresel ekonomik finans kuruluşları IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarını yapısını da değiştirdiğini, küresel ekonomik güç dengelerini söz konusu iki kurumun yapısına daha iyi yansıdığını belirten Başbakan Yardımcısı Babacan, bu süreçte Birleşmiş Milletler'in (BM) hala İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dünya düzenine takılıp kaldığını söyledi. Babacan, BM ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“BM Güvenlik Konseyi'nin yapısına baktığımızda İkinci Dünya Savaşı'nda galip gelen ülkelerin özel imtiyazlarını olduğunu görüyorsunuz. Artık dünya değişti. 21'inci yüzyılda çok daha farklı anlayışa ihtiyacımız var. Eğer bu kurumlar, BM mevcut yapısında ısrar ve inat ederse, meşruiyeti ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlar. IMF ve Dünya Bankası'ndaki bu yönetim yapısındaki değişiklik, kurumların meşruiyetini korumak adına yapıldı. Eğer adil bir temsil olmazsa, eğer dünyadaki güç dengeleri bu kurumlara adil bir şekilde yansımazsa, bu kurumların etkinliği, meşruiyeti gittikçe azalır korkusuyla yapıldı. Aynı gerekçe BM için geçerlidir. Özellikle BM Güvenlik Konseyi'nde mutlaka adil bir temsil görmemiz gerekiyor. Dünya kamu vicdanı, insanlık adına olan haykırışların, mutlaka orada karar organına yansıması gerekiyor. Aksi halde dediğim gibi zaman içinde etkinliğini yetirmiş bir BM göreceksiniz."

TÜRKİYE TRANSFORMASYONA UĞRADI

Dünyada yaşanan süreci bu şekilde özetleyen Ali Babacan, Türkiye'nin ise son 10 yıllık dönemde çok ciddi dönüşüm yaşadığını söyledi. Siyasi, sosyal, ekonomik transformasyon meydana geldiğini belirten Babacan, “Türkiye demokratikleşme konusunda çok önemli adımlar attı. Türkiye temel hak ve özgürlükler konusunda, hukukun üstünlüğünü konusunda çok önemli adımlar attı. Ama attığımız adımlara bakacak olursak, en az attıklarımız kadar atmamız gereken adımlar olduğunu görüyoruz" diye konuştu.

AB sürecinin Türkiye için hala önemli hedef olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin 400'ün üzerinde televizyon kanalı ve 1100'ün üzerinde radyoya sahip olduğuna dikkati çekti. Babacan, “Türkiye hızla açık bir toplum haline geldi, geliyor. Zaten sadece Türkiye için değil, Arap uyanışının yaşandığı ülkelere bakın küçük bir uydu anteniyle yüzlerce televizyon kanalına ulaşabiliyorsunuz. Bugün her bir birey küçük bir yayın organı haline geldi" diye konuşmasına devam etti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, konuşmasının sonunda Türkiye'nin ekonomik alanda yaşadığı dönüşümünden de rakamlar verdi. Son 9 yılda Türkiye'nin milli gelirinin üçe katlanarak 10 bin 500 dolarla ulaştığını kaydeden Babacan, bunun en önemli kaynağının güven ve istikrar olduğunu söyledi.