Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram Göçmen, bazılarına göre ateşte yanmadığına inanılan ve 'kuyruklu kurbağa' olarak da anılan semenderin, Antalya'da üç yeni türünü belirlediklerini aktardı.

Tüm dünyaya bilimsel olarak ilk kez Antalya'dan bildirilen ve kayıtlara geçen bu yeni türlerden ilkinin Göynük Kanyonu'nda bulunduğunu, 2011'de tespit edilen bu semendere 'Göynük' adını verdiklerini belirten Prof. Dr. Bayram Göçmen, bilimsel olarak ise rahmetli babasına ithafen 'Lyciasalamandra İrfani' adının verildiğini söyledi. Bu türün renginin mor olduğunu, üzerinde beyaz benekler bulunduğunu belirten Prof. Dr. Göçmen, kanyonda sadece 4 kilometrelik bir alan içinde yaşadığını ve Uluslararası Koruma Birliği kurallarına göre şiddetle koruma altına alınması gerektiğini kaydetti.

Prof. Dr. Göçmen, diğer iki semender türünü ise bu yıl belirlediklerini söyledi. Kemer'de Ulupınar ve Tahtalı Dağı eteklerinde tespit edilen bu iki türün de bir makale ile tüm dünyaya ilk kez Türkiye'den bildirildiğini belirten Prof. Dr. Göçmen, onlara da 'Ulupınar' ve 'Kemer' adlarını verdiklerini aktardı. Prof. Dr. Göçmen, 2 türün Latince adlarının ise üniversitedeki hocası Prof. Dr. Hüseyin Arıkan'a ithafen 'Lyciasalamandra Arikani' ve İsrailli bilim adamı Prof. Dr. Yehudah Werner'e ithafen 'Lyciasalamandra Yehudahi' olarak belirlendiğini kaydetti.

'Kemer' semenderinin yüzünün biraz koyu renkli ve sarı benekli olduğunu belirten Prof. Dr. Göçmen, 'Ulupınar' semenderinin ise tamamen sarı renkli, gözkapaklarının sarımsı yeşil olduğunu söyledi.

ORMAN TAHRİBATI BU NESİLLERİ YOK EDİYOR

Bu iki türün de 30- 40 kilometrelik son derece küçük alanda yaşam sürdürdüklerini belirten Prof. Dr. Göçmen, 'Göynük' semendirinde olduğu gibi şiddetle korunması gereken türler listesinde olduğunu vurguladı. Tamamen zehirsiz ve savunmasız olan semenderlerin sadece çok yağmurlu dönemlerde taş altından yiyecek için çıktığını ve diğer dönemlerde toprakta kaldığını belirten Prof. Dr. Göçmen, kuraklık, yapılaşma, orman tahribatı ve doğal su yollarının değiştirilmesinin, bu canlıların neslini tehlikeye soktuğunu aktardı. Prof. Dr. Göçmen, bu bölgelerde gerekli önlemlerin acilen alınması gerektiği uyarısında da bulundu.