Uludağ Üniversitesi ile Bursa Barosu'nun ortaklaşa düzenlediği 'Nefret Suçları Sempozyumu', Rektörlük Binası A Salonu'nda yapıldı. Programın açılışında konuşan Bursa Barosu Başkanı Zekeriya Birkan, temel hak ve hürriyet kavramlarının Türkiye'de çok konuşulduğunu ancak toplumda bu konuda aydınlar arasında çifte standart uygulandığını dile getirdi. Alt kattaki ev yanarken, üst kattakinin de rahat uyuyamayacağını ifade eden Birkan, aydınların bu durumu ortadan kaldırmadan sorunun çözülemeyeceğini ifade etti.

UÜ Rektörü Prof. Dr. Kamil Dilek ise kin ve nefretin insani duygular olmadığını belirterek, bunun insanların yaşam sevincini yok ettiğini söyledi. Siyasette nefret söylemlerinin her geçen gün arttığını söyleyen Prof. Dr. Dilek, sporda, basında ve inanç dünyasında bunun görülebildiğini dile getirdi.

Daha sonra geçilen sempozyumda konuşan AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, Yunanistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri anlattı. Çavuşoğlu, kendisinin bir süre Yunanistan'da yaşadığını hatırlatarak, iki taraftan da nefret söylemlerinin yapıldığını açıkladı.

CHP'nin kendisini modernleşme sürecinin asli unsuru olarak gördüğünü söyleyen Çavuşoğlu, milletvekili olduğu AK Parti ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Ak Parti'nin 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Yaradılanı severim, yaradandan ötürü. Farklılıklar bizim zenginliğimizdir. Etnik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız' söylemleri ve unsuru ile öne çıktığını ifade eden Çavuşoğlu, ötekileştirilen ve baskı altında konumlandırılanlar taraflardan teveccüh görüp, siyasi iktidara sahip olduğunu kaydetti.

Parti olarak Milli Birlik ve Beraberlik Projesi adı altında açılım süreci, Alevi Açılımı, Roman Açılımı gibi projeler ortaya koyduklarını ifade eden Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

"Bütün bunlar olurken aslında kendisini baskı grubu olarak adlandıran gruplarda zenginleşme, sosyal hayatın merkezine ilerleme oldukça korku ve güvensizlik atmosferi hakim olmaya başladı. Bunun neticesinde nefret söylemi ortaya çıktı. Bu özellikle AK Parti kimliği üzerinden sürdürülmeye çalışıldı. Seçimlerden sonra entelektüel camia bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam olarak nitelendi. Hatta bir siyasi parti genel başkanı kendisine oy vermeyen ya da AKP'ye oy verenler için ne dedi? 'Stockholm Sendromu vardır' dedi. Dolayısıyla burada tüm alanlarda olduğu gibi siyasi alanda da baskın ve alt grup arasında cereyan ettiği için siyaset biliminde nefret devam ediyor. Bunun önüne geçmek demokratikleşme hareketinin sürdürülebilir olması ve demokrasinin içselleştirilmesi ile mümkün."

"AYRIMCILIĞIN TEMELİ TOPLUMUN KENDİSİ"

CHP Bursa Milletvekili Doç. Dr. Aykan Erdemir ise daha önce Aleviler ile ilgili yaptığı proje hakkında bilgi verdi. Türkiye'de herşeyin büyükler tarafından bilindiğine inanıldığını ifade eden Erdemir, yaptığı araştırmalar sonrasında siyasetteki genç yüzlerden birisi olmaya karar verdiğini dile getirdi. Türkiye'de ayrımcılığın temelinin siyasetten değil, toplumun kendisinden kaynaklandığını vurgulayan Erdemir, "Türkiye'de yoğun sivil toplum kuruluşları ve siyaset beklentileri var. Ayrımcı, nefret suçlarının yaygın olduğu bir toplumuz" diye konuştu.

Oturumun diğer bölümünde Radikal Gazetesi'nden Ali Topuz, 'Nefretin yasası, nefretin grameri, medyadaki dile cinayetleri', Radikal Gazetesi'nden Yetvart Dankizyan 'Nefret söylemi ve Ermeniler', Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Selçuk Kırlı 'Nefret suçlarının oluşumunda psikojenik faktörler', Sosyal Değişim Derneği'nden Cengiz Alğan 'Ulusal basında nefret söylemi' başlıklı konuşmalar gerçekleştirdi.



ST(FK/SS)