Anayasa Mahkemesi tarafından DTP'nin kapatılmasından sonra kendilerine 5 yıl siyasi yasak getirilen Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Sedat Yurtdaş, Halit Kahraman, Mehmet Salih Sağlam, Adulkadir Fırat, Ahmet Ay, Bedri Fırat, Fettah Dadaş ve Hüseyin Bektaşoğlu'nun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne siyasi yasak ile ilgili yaptığı başvuru, 'kabul edilebilirlik" aşamasını geçti. Mahkeme bireysel başvuruları kabul ederek, Türkiye'den 9 Nisan tarihine kadar savunma istediğini belirtti. Başvurucuların, "Adil yargılama hakkı" ve "Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü" maddelerinin ihlali gerekçesiyle başvuru yaptığı AİHM, ikinci dairesinden söz konusu başvuruculara başvurunun kabul edildiğine dair yazı gönderildi.

Yazıda, başvurunun kabul edilebilirliği konusunda 13 Aralık 2011 tarihinde yapılan incelemenin sonucunda; davanın verildiği dairenin mahkeme iç tüzüğünün 52'nci maddesi 2 b fıkrası gereğince başvuru hakkında Türk hükümetinin bilgilendirileceği belirtildi. Yazıda şöyle denildi:

"Sözleşmenin 11'inci maddesine ve 1 nolu protokolün 1 ve 3'üncü maddelerine dayandırılan şikayetlerin kabul edilebilirliği ve yerindeliği konusunda itirazlarını yazılı olarak sunmaya davet etmeye karar vermiştir. Daire, başvurunun diğer kısımlarını kabul edilemez olarak ilan etmiştir. Mahkemenin kararının bir örneği ilişikte bulunmaktadır. Hükümet, 9 Nisan 2012 tarihine kadar itirazlarını sunmaya davet edilmiştir. Bu itirazlar size iletilecek ve bunun ardından siz de başvurucular adına yazılı olarak buna cevabınızı vereceksiniz. Hükümet aynı süre içinde davanın dostane çözüm bakımından pozisyonunu belirtmeye ve gerekirse bu bakımdan tekliflerini sunmaya da davet edilmiştir. Bu itirazları aldığında siz de aynısını yapabilirsiniz"

HEM MAĞDUR HEM DE MAĞDUR VEKİLİ

AİHM'ye siyasi yasak başvurusunu yapan DEP eski Milletvekili ve avukat Sedat Yurtdaş, mahkemeden gönderilen yazıda kendisinin hem mağdur, hem de bazı mağdurların vekili olduğunu söyledi. Yurtdaş, "Bu aynı zamanda Türkiye'nin garipliğini gösteriyor. Anayasa Mahkemesi'nin DTP ile ilgili verdiği kapatma ve siyasi yasaklılık kararının hukuken ifadesinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu kararların AİHM sözleşmesine aykırı nitelikte olduğu ve şimdiden anlaşılmıştır. Maalesef Anayasa Mehkemesi diğer mahkemeler gibi siyasal kararlar vererek hukuktan uzaklaşmıştır" dedi.