2003 yılı Miss Model Of The World (Mankenler Kraliçesi) yarışması birincisi 32 yaşındaki Aslı Baş, 21 Temmuz 2010 tarihinde saat 02.30 sıralarında, vurgun yediği için tekerlekli sandalyeye mahkum yaşayan turizmci Ahmet Bayer’in Yalıkavak Beldesi’ndeki Clup Flipper Tatil Köyü içindeki villasının 6.5 metre yüksekliğindeki terasından düşerek yaşamını yitirdi.

Genç mankeninin ölümüyle ilgili olarak, Ulusal Kriminal Büro Adli Kriminal İnceleme ve Raporlama Kuruluşu tarafından geçen 19 Nisan’da hazırlanan ön bilirkişi raporunda, 'Kadın düşmüyor, atlamıyor, atılıyor' ibaresi üzerine ifadelerine başvurulan turizmci Ahmet Bayer'in oğulları Hakan ve Volkan Bayer, geçen 29 Ağustos’ta tutuklandı. Olayla ilgili 30 Ekim 2012 tarihinde yine aynı kuruluş tarafından hazırlanan 172 sayfalık detaylı ikinci bilirkişi raporunda da manken Baş’ın cinayete kurban gittiği belirtildi.

Bodrum 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi, geçen 8 Kasım’daki duruşmada, bilirkişi raporunu gözönünde bulundurup, Muğla Cezaevi’nde tutuklu Volkan Bayer’i yurt dışı yasağı koyup, adli kontrollü olarak, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Hakan Bayer’in ise tutukluluğunun devamına karar verdi.

Soruşturma kapsamında, Bodrum Cumhuriyet Savcısı Bülent Baki, hazırladığı 7 Aralık tarihli fezlekeyi Muğla Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdi. Fezlekede, turizmci Ahmet Bayer’in 'cinayete iştirak', oğulları Hakan ve Volkan Bayer’in 'cinayet', villarında çalışan M.U. ise 'delilleri karartmak' suçundan yargılanmaları talep edildi.

OLAYDAN SONRA İLK KEZ O MASADA

Tüm gelişmelerin ardından işadamı Ahmet Bayer, olayın meydana geldiği villayı ve terasını ilk kez DHA muhabirine açtı. Olay günü yemek yenen masa ve sandalyeleri de tekrar yerlerine koydurtan Bayer, duygulu anlar yaşadı. Bilirkişinin incelemesi sırasında ifade vermenin dışında ölüm olayının meydana geldiği teras ve bahçeye çıkmadığını anlatan Bayer, o gece yemek yenen masaya da ilk kez oturup, yaşadıklarını bir kez daha anlattı.

Manken Aslı Baş ile 2006-2008 yılları arasında birlikte olduklarını belirten Bayer, şunları söyledi:

“Çok düzeyli ve ileriye yönelik ilişkimiz vardı. Aslı'nın aşırı kıskançlığı nedeniyle iki yıl ayrı kaldıktan sonra tekrar biraraya geldik. Ayrı kaldığımız sürede Emir ile ilişkisi olmuştu. Bunu bana da anlatmıştı. Ona kızgın değildim. Sadece kıskançlığının ilişkimizi uzun süreli götürmemize engel olacağını söylemiştim. Bana katılıp, kıskançlığı bırakmıştı. Almanya'da 6 ay tedavi gördüğüm sürece beni bir gün yalnız bırakmadı, banyomu yaptırdı, elleriyle yedirdi, içirdi. Bebeği gibi baktı. Çünkü ellerimi kullanamıyordum. Beni, hayata bağladı. Hayatımın sonuna kadar Aslı benim için en değerli kişi olarak kalacak. Onun saçının bir tek teline dahi zarar gelmesini istemezdim. Onu ömrümün sonuna kadar şükranla anacağım.”

“ATLAMASININ CANLI TANIĞIYIM”

“Sevdiğim kadının atlayışının canlı tanığıyım” diyen Bayer, olay gecesini ise şöyle anlattı:

“Basit bir kıskançlık nedeni ile tartıştık. Ona değer vermediğimi, eski eşimin beni hala sevdiğini söyledi. Bu düşüncesinin yanlış olduğunu söyledik. Ardından, ağabeyine gitmek istediğini söyledi. Ardından da 'Gidiyorum ama ağabeyimin yanına değil, intihar etmeye' deyip, 4-5 adım yürüdükten sonra koşup, terastaki çitlerin üzerinden kendini boşluğa bıraktı. Bu olay yaşandığında terasta biraz ilerideki koltuklardaki arkadaşlarımız N.A. ve B.K. vardı, olayı tüm açıklığıyla gördüler. Bu yönde de ifadelerini 3’er kez verdiler. Olayın hemen ardından fenalaştım. Sürekli cinayetten bahsediyorlar, bir ay sonra hayatımı birleştireceğim ve ömür boyu birlikte olmak istediğim, çocuklarımla tanıştırıp, kızlarımla birlikte yatıp kalkan beni hayata bağlayan bir insana bunu nasıl yapabilirim veya yapılmasına izin verebilirim?”

“DÜŞME NEDENİNİ KESİN SAPTAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

Oğulları ve kendisinin haksız yere cinayetle suçlandığını da ileri süren Bayer, avukatı Onur Gündüz aracılığıyla merkezi İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Adli Tıp Vakfı'na hazırlattıkları bilirkişi raporunu da savcılığa gönderdiklerini söyledi.

Adli Tıp Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Adli Tıp Uzmanı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdi Özaslan, Adli Tıp Uzmanı Dr. Cüneyt Atasoy ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi ve Adli Tıp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Fatih Yavuz tarafından hazırlanıp, Bodrum Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilen 20 Eylül 2012 tarihli, 78 sayfalık raporun, 7 maddelik sonuç bölümünde 6.5 metrelik yükseklikten düşen manken Baş’ın, villanın güvenlik kameraları tarafından görüntülenen son 2.5 metrelik kısmından düşme nedeninin kesin olarak saptanmasının adli tıp ve adli bilimler açısından mümkün olmadığının belirtildiği öğrenildi.




--------- KUTU-----------



Adli Tıp Vakfı Bilirkişi Raporu’nun sonuç bölümü



1) Aslı Baş'ın vücudunda tanımlanan travmatik lezyonların tümü yüksekten düşmekle oluşabilecek nitelikte olup, haricen başka bir fiziksel travmaya maruz kaldığına ilişkin herhangi bir bulgunun gerek ölü muayene tutanağında gerekse de otopsi tutanağında tanımlanmadığı görülmektedir.

2) Düşme sırasında Aslı Baş'ın şuurunun yerinde olmasını engelleyecek derecede alkol ve madde etkisi altında olmadığı, başka bir suça ilişkin travma bulgusu bulunmadığı, cinsel saldırıya ilişkin herhangi bir bulgu tanımlanmadığı otopsi raporundan anlaşılmaktadır.

3) Kişinin ölüm nedeni yüksekten düşmeye bağlı kafatası, humerus ve omur kırığı ile birlikte beyin doku hasarı ve beyin kanamasıdır.

4) Kişinin düşmeden önce bulunduğu yerden, düştüğü noktaya doğru koşarak hareket ettiği, sol bacağın bitki ile temas eden ilk vücut bölgesi olduğu, bu sırada ölü muayene tutanağında sol bacak diz bölgesi üzerinde 2 cm. yüzeysel sıyrık olarak tanımlanan lezyonun oluştuğu tespit edilmiştir,

5) Düşme çit üzerinden sol omuz ve el önde olacak şekilde gövdenin hızla ileri hareketi şeklindedir. Ve vücut yataya yakın pozisyondadır.

6) Olay gecesine ilişkin kamera görüntülerinin incelemesinde düşme anı ve öncesinde kameraların görüntü kapsama alanlarında tarafımızca başka herhangi bir suç şüphesine ilişkin bir bulgu görülmemiştir.

7) 6.5 metrelik bir düşme mesafesinin sadece son 2.5 metresini gösteren kamera görüntüsüne dayanarak değerlendirilmesi ile düşme nedeninin kesim olarak saptanması adli tıp ve adli bilimler açısından mümkün değildir. Ulusal Kriminal Büro tarafından 25.4.2012 tarihli adli video uzman mütaalası başlıklı raporda yazılan 'Düşmüyor. Atlamıyor, Atılıyor', ifadesinde hangi bulgularla bu sonuca ulaşıldığına dair herhangi bir neden sonuç ilişkisini gösteren gerekçe içermemesi ve bilimsel dayanağı olmaması nedeni ile sadece raporu düzenleyenlerin varsayımından ibaret olup bilimsel gerçeklikten uzaktır.