Ümit TÜRK-Mustafa ÖZDABAK / İSTANBUL, Milliyet Gazetesi Genel Yayın yönetmeni iken, uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Abdi İpekçi, ölümünün 33’üncü yıldönümünde mezarı başında anıldı.


İpekçi'nin Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında saat 11.00'de başlayan anma törenine eşi Sibel İpekçi, kızı Nükhet İpekçi İzet, damadı Engin İzet'in yanısıra gazeteciler Mehmet Ali Birand, Derya Sazak, Nail Güreli, Orhan Birgit, Ergün Konuksever, Mete Akyol, Doğan Heper, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu, Avukat Turgut Kazan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Toplumsal Bellek Platformu'ndan faili meçhul bir cinayete kurban giden Hasan Ocak'ın ağabeyi Hüseyin Ocak ve basın meslek örgütü temsilcileri tarafından anıldı.


"SAYGI VE ÖZLEMLE ANIYORUZ"


Anma töreninde konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, şunları söyledi:


“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı, değerli usta Abdi İpekçi’yi aramızdan alınışının 33’uncü yılında mezarı başında saygı ve özlemle anıyoruz. Aradan geçen süreçte, ne yazık ki, dava dosyası zaman aşımına uğradı. O nedenle daha önceki yıllarda 'tetikçinin ardındaki karanlık güçleri bulun' çağırımızı tekrarlama olanağımız artık yok. Ama şunu belirtmek isterim ki, Türkiye’de Abdi İpekçi suikasti başta olmak üzere öldürülen meslektaşlarımızın tümüyle faili meçhul kalışı, kimilerinin de sadece tetikçilerinin bulunarak arkasındaki karanlık güçlerin bulunmama konusundaki çabalar, bizi gazeteci cinayetleri konusunda, duyduğumuz isyanı sürdürmemize neden oluyor. Özellikle Abdi beyin öldürülüşünden sonra o dönemde sanık olarak yargılanmakta olan tetikçinin, sıkıyönetim koruması altındaki bir askeri cezaevinden asker kıyafeti ile kaçırılmış olması, ama bu olayın bile ortaya çıkarılması konusunda herhangi bir çabanın gösterilmemesi günümüze kadar ki gazeteci suikastlerini ne kadar yüzeysel bir yaklaşımla irdelenmekte olduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda Türkiye’deki siyasetin de en önemli ayıplarından birini oluşturuyor. Biz Abdi beyi ustamız olarak algılayan bir nesilden geliyoruz."


 


"BİZ DÖRT DÖRTLÜK DELİLİZ ASLINDA"


Daha sonra söz alan Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet de, şöyle konuştu:


“Geçen yıllarda burada okuduğum bir metni tetikçimizin ne kadar yanlış anlayarak yorumladığını da gördüm. Onun için yazılı kağıtta kalmasını önemsiyorum. Bu ilgiye karşı tek tek röportaj vermemeye karşı direniyorum. Eşitlik olsun ve şuradaki bir sayfacık; birşeyler anlatabilsin. Ne diyebileceğimi anlatsın. Burada, bu yıl bütün bu gündem içinde, babam babam diyemiyorum. Canlarımız, kaybedilen canlarımız demekten başka bir şey almıyor içimiz. Elbirliği ile, göz göre göre katletme yönünde biz kapatılmış dosyalarımız, bitmemiş davalarımızla Toplumsal Bellek Platforumu aileleri olarak bir araya gelmiştik. Bir davanın hukuk teknikleri nedeniyle sonlandırılmasının ne demek olduğunu çok iyi bildiğimiz için iki hafta önce Hrant Dink davasındaydık. Delillerin nasıl da yok edildiğini çok iyi bildiğimiz için orada var olmak istedik. Sadece o son duruşmada çıkan sonuç bile, örgütün ne kadar örgütlü çalıştığının bir göstergesi. Bu bizim gibi çeşitli ailelerin yılların içinden dağıttığı kadim bir bilgi. Kapatılan dosyalarımız, kaybedilen, karartılan, yok sayılan delillerimiz, sindirilen, saklanan, gizlenen tanıklarımızla ve olayları uzaklardaki korunaklarından seyreden operasyoncularımızla biz dört dörtlük deliliz aslında.


"TARİHİNİ, ONURUNU TEMİZE ÇEKECEK"


Alt alta sıralandığında bütün benzerlikleri ile nanikler, alaylar, dalgalarla dolu davaların en cılız dosyaları bile operasyoncularımızı göstermeye hatırlatmaya yeterli bir delil. Örgütü bilip hissetmek, ama fotoğrafını çekememek, yargı önüne getirememek, hepimiz için en büyük acizlik. En büyük tahkir, aşağılama ve iftira. Adlar da bilmemize gerek yok, başkalarının bize adlar takmasından da korkmamıza hiç gerek yok. Bazen bu utanç adsız ve kelimesiz de yaşar. Karlar içinde bir helikopter, çeşit çeşit kazalar da milli cinayetler dizimizin içine dahil edilebilir. Ve Ayhan Çarkın gibi vicdan halini görmek hepimizi birazcık umutlandırabilir. İki, üç, beş, otuz, kırk, altmışbeş yıl önce kapatılmış dava dosyalarının hak ve adalet için yeniden açılması, kurşunlanmış, parçalanmış, yakılmış, boğulmuş kemikleri gömülüp yok edilmiş canlarımızı bize geri getirmeyecek. O davalar, ülkemizin, yurttaşımızın resmi makamlarımızın namusunu temizleyecek. Tarihini, onurunu temize çekecek. Bu talep biz aileler ve aile yakınları ile sınırlı kalmadan hepbirlikte süreklilik ve uyum içinde defalarca tekrar edilmeyi bekliyor. Varlığınıza çok teşekkürler."


ÜT-MÖ (MK) (FOTOĞRAF)