Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalı Öğretim Üyesi Pediatrik Gastroenterolog Prof.Dr. Aydoğdu, okul sütü projesinden sonra gelişen olaylar ve bunlara yönelik yapılan açıklamalar karşısında Dernek olarak değerlendirme yapma zorunluluğu doğduğunu söyledi. Prof.Dr. Aydoğdu, yönetim kurulu adına yaptığı açıklamada süt dağıtımı ardından ani gelişen bulantı, kusma ve ishal yakınmaları ile farklı bölge ve şehirlerde yaklaşık 2 bin ilköğretim öğrencisinin etkilendiğini hatırlattı. Aydoğdu, şunları söyledi:

"Bu durumu Sayın Sağlık Bakanımız ve diğer resmi yetkililer hazımsızlık, laktoz intoleransı (tahammülsüzlük) veya süt allerjisi ile ilişkilendirecek beyanatlarla açıklamakta ancak, yapılacak tahlil sonuçlarının beklendiğini de eklemektedir. Laktoz intoleransı, süt şekeri laktozunun sindirilmesini sağlayan laktaz enziminin yetersizliği ile ortaya çıkan bir durumdur. Süt alımını izleyen 1-2 saat içinde, hafif veya şiddetli karın şişliği, kramp tarzında karın ağrısı, bulantı, bol sulu ishal ile belirti verir. İshal her zaman görülmeyebilir. Görülme sıklığı yaşla beraber artar. Özellikle Asya ve Afrikalılar'da sıktır. Görülme sıklığında ırksal farklılıklar büyük önem taşımaktadır. İskandinav ülkeleri ve Hollanda’da hiç görülmezken toplumumuzda kitlesel bir araştırma yapılmamış olmakla birlikte yüzde 50-70’e varan oranlarda olduğu düşünülmektedir. Ancak laktoz intoleransının ani ve kitlesel salgınlar yapma özelliği yoktur. Laktoz intoleransı olan bireyler süt ve süt ürünlerinin bir kısmı ile değişik oranlarda rahatsız olduklarını bilir ve tanımlarlar."

İNEK SÜTÜ ALERJİSİ DE SALGINA YOL AÇMAZ

Prof. Dr. Sema Aydoğdu, inek sütü alerjisinin özellikle 3-5 yaş altındaki çocuklarda ve yüzde 2-7 sıklıkta görülen geçici bir hastalık olduğunu, ilköğretim çağı çocuklarında görülme sıklığının yüzde 0.5 civarında olduğunu söyledi. İnek sütü alerjisinin de belli bir bölgede veya belli bir okulda kitlesel ve ani ishal salgınlarına neden olmasının mümkün olmadığını kaydeden Prof.Dr. Aydoğdu, sulu ishalden çok kanlı ishal, kusma, deri döküntüleri, astıma benzer yakınmalara yol açtığını kaydetti. Prof. Dr. Sema Aydoğdu, proje öncesinde veli çocuklarının laktoz intoleransı, süt alerjisi, süt ile ilgili hazımsızlık olup olmadığı, süt verilmesini isteyip istemedikleri hakkında yazılı bilgi alındığını anlatırken, "Bu evrak bilgileri ile laktoz intoleransı ve süt alerji olan çocukların baştan dışlandığı ve ishal salgınının bunlarla ilişkili olmadığı kanısı ağır basmaktadır" dedi.

Prof. Dr. Sema Aydoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Su veya gıda hijyeninin bozulması ile ilişkili olarak gelişebilecek gıda zehirlenmeleri mikroplu gıdanın yenilmesinden sonra saatler içinde ani başlangıçlı bulantı, kusma, halsizlik, sulu ishal, kramp tarzında karın ağrıları ile ortaya çıkar ve mikroplar vücuttan atılana kadar devam eder. Bu süreçte aşırı sıvı kaybı ve halsizlik gelişebilir. Kaybedilen sıvının ağızdan karşılanamaması durumunda damardan sıvı verilmesi gerekebilir. Yukarıdaki bilimsel doğrular eşliğinde düşünüldüğünde, süt içimini takiben çocuklarımızda gelişen yakınmaların en geçerli nedeni, sütlerin hazırlanması veya taşınması sırasında oluşabilecek, kontaminasyon (mikropla bulaş)-bozulma olarak görünmektedir.”

"PROJE ÖNEMLİ, YÜRÜMELİ"

Prof. Dr. Aydoğdu, dernek olarak her gün içilecek sütün çocuk sağlığına katkılarına ve bu nedenle projenin yürümesinin önemine inandıklarının da vurguladı. Prof. Dr. Sema Aydoğdu, “Ancak böyle kitlesel bir projenin yürütülmesi sırasında ürün sağlığına yönelik tedbirlerin büyük bir ciddiyet içinde alınması gerekliliği ve kamuoyunun bu konuda doğru bilgilenme hakkı olduğu unutulmamalıdır. Bu noktalar kampanyanın yürümesi ve hedefine ulaşması açısından ayrıca önemlidir" dedi.



NC(AÖ/İD)