Türkülerin olmazsa olmaz tınısı, Anadolu kültürü denince akla gelen ilk enstrümanlardan olan bağlamayı kötü biçimde üretenlerin aynı zamanda genç kuşakların da bu çalgıdan uzaklaşmasına neden olduğu belirtildi. Özellikle kendi piyasasında 'Bağlamanın Çin’i' gibi kötü bir ün kazanmış olan İzmir’den her ay 2 binin üzerinde bağlama ülkenin dört bir yanına dağılmasına rağmen büyük bölümünün çıkardığı kötü sesle çalanı müzikten soğuttuğu ifade edildi.

Öğrencileri Erkan Çabuk ve Yusuf Özcanlı ile birlikte ilk atölyesini Bornova’da açan EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Çalgı Yapımı Bölümü Öğretim Görevlisi Ümit Çiçekçioğlu, bu kötü imajı yıkmak ve her yaştan insana bağlamayı sevdirmek ve uzun yılların çalgı yapımı birikimini değerlendirmek istediklerini söyledi. Konservatuvarda 'Bağlama Yapım Atölye', 'Bağlama İcra' ile 'Halk Müziği ve Nazariyat' derslerini veren Çiçekçioğlu, nasıl türkülerin geleceğe taşınması için özünün bozulmaması gerekiyorsa en eski çalgılardan biri olan bağlamanın da gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için geleneğine ve kuralına uygun bir biçimde yapılması gerektiğini savundu.

"BAĞLAMA KİŞİYE ÖZEL YAPILIR"

Bu doğrultuda bağlama yapan ustanın aynı zamanda onu çalmayı da bilmesi gerektiğini vurgulayan Çiçekçioğlu, şöyle dedi:

"Yoksa onu çalacak kimseyle empati kuramaz ve isteklerini anlayamazsınız. İkinci olarak bağlama, fabrikasyon üretimi kaldırabilecek bir çalgı değildir ve kişiye özel yapılmalıdır. Çünkü bağlamayı çalacak kişinin anatomik yapısından ses rengine kadar pek çok faktör, kullanılacak ağacın cinsini, sap ve tekne özelliklerini belirler."

Bütün bunlara rağmen her üretimde olduğu gibi bağlamada da kayıt dışının sorun olduğunu dile getiren Ümit Çiçekçioğlu, şöyle devam etti:

"Maalesef piyasada özellikle İzmir’in kötü bir imajı ve ünü var. Burada iyi bir çalgı eğitimi veren okul olmasına rağmen pek çok kişiden İzmir için 'Bağlamanın Çin’i’ tanımlamasını duyabiliyorsunuz. Rakamlar da üretim gibi kayıt altında olmasa da İzmir’den her ay 2 binin üzerinde bağlamanın Türkiye’nin çeşitli illerine gittiği biliniyor. Ama kentteki bağlama ustasını düşünürseniz o kadar kısa bir sürede bu kadar fazla üretimin olması mümkün değil. Bu da giden pek çok bağlamanın kayıt dışı bir şekilde, kalitesiz malzemelerle üretildiği anlamına geliyor."

"ÇALGI KÖTÜYSE KİŞİNİN HEVESİ KIRILIR"

Çiçekçioğlu, bir enstrümanı çalmak isteyen kişilerin başarılı olabilmesi için çalgının kalitesinin çok önemli olduğunun da altını çizerek "Enstrüman kötüyse kişi onu çalmaktan hatta müzikten soğuyacak, hevesi kırılacaktır. Bağlama sadece bir ağaca şekil verip tel takmaktan ibaret değildir. Duyusal özellikleri, ses kalitesi ancak belli bir birikim ve deneyimle yükseltilecek bir çalgıdır. Özellikle kültürel olarak yaşatılması gereken bağlamada bu yüzden daha hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

'MOR GÜL' AĞACINDAN MOR BAĞLAMA

Türkiye’de çalgı yapımcılarının en büyük sıkıntılarından birinin başta ağaç olmak üzere uygun malzeme bulmak olduğunu kaydeden Çiçekçioğlu, bağlama yapımı için ağaç seçiminin hayati olduğunu kaydetti. Çiçekçioğlu, son olarak 'Mor Gül' olarak bilinen ve gül ağacı familyasından bir cins olan Amarant ağacından bir bağlama yapmaya başladıklarını, bağlamanın rengiyle dikkat çektiğini ekledi.

BAĞLAMAYA KISA BAKIŞ

Telli bir halk çalgısı olan bağlama yörelere ve büyüklüğüne göre bağlama, divan sazı, bozuk, çöğür, kopuz, ırızva, cura ve tambura gibi adlarla da anılıyor. Tekne, göğüs ve sap olmak üzere 3 ana kısımdan oluşan bağlamanın her kısmı ayrı ayrı ağaçlarla üretilebiliyor. Ses ayarı sap kısmının ucundaki burgular aracılığıyla yapılan bağlama bazen mızrap ya da tezene adı verilen araçla bazen de elle çalınabiliyor. Üzerinde ikişerli veya üçerli gruplar halinde 3 grup tel bulunan bağlamanın telleri, “bozuk düzen, misket, müstezat, abdal ve rast” gibi çok farklı düzenlere göre akort edilebiliyor.



BT(AÖ/İD)