Dilhun GENÇDAL-Timur TARLIĞ/İSTANBUL, İstanbul'da düzenlenen "Terörizmle Mücadele Küresel Forumu"na eşbaşkanlık yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, forum sonunda basın toplantısı düzenledi. Hillary Clinton, (Türkiye'nin insansız hava aracı talebi) "Ben burada potansiyel silah transferi konusunu tartışmayacağım. Çünkü bu resmi olarak kongrede onaylanmadı. Ama bizim bu aşamada sunmakta olduğumuz kapsamlı bir destek var" dedi.


SURİYE İÇİN YEMEN ÖRNEĞİ


Toplantıda Suriye konusuna ilişkin açıklamalar yapan Hillary Clinton, Suriye'deki geçiş döneminde Esad'ın görevi nasıl bırakmasını beklediklerini Yemen'deki süreçle örneklendirdi. Yemen'de yaşanan geçiş sürecini Esad yönetimi için örnek göstererek bu sürecin bir yıl sürdüğünü hatırlatan Clinton, şunları söyledi:


"Çünkü kurulan baskı ve yaptırımlar, izolasyon çok fazlaydı ve kendisi de bir takım ölümler, çatışmalar ve iç savaş tehditlerinden sonra görevden ayrıldı. Şimdi yeni bir başkan var. Bu anlamda, sosyal anlamda istikrar ve güvenin bir miktar sağlandığını söyleyebiliriz. Birtakım öngörülerde bulunmak için çok erken ama bu verebileceğimiz yakın, bölgeden bir örnek. Biz burada bunun gibi birşeyin olabileceğini düşünüyoruz ama burada ekonomik baskıyı, dışlamayı sürdürmek, süreci şekillendirmek ve alternatifler konusunda kaygı duyanları veya Esad'ın destekçilerini fikir değişikliği yaratacak şekilde ikan etmek diplomasi gerektiriyor. Ben, burada durup, masum isanların hayatını kuratacağımı iddia etmiyorum. Burada söylediklerimizin hepsini tartıştık. Önümüzdeki sürecin zorlu çaba ve daha fazla katılım gerektirdiğini biliyoruz."


"POTANSİYEL SİLAH TRANSFERİ KONUSUNU TARTIŞMAYACAĞIM"


Clinton, ABD'nin, Türkiye'nin PKK ile mücadelesine nasıl destek verdiğine yönelik bir soru üzerine "Terörizmle mücadele söz konusu olduğunda, biz birlikte çok sıkı çalıştık. Esasen her hafta nasıl daha yakın çalışabileceğimizi, işbirliği yapabileceğimizi ve Tükiye'nin terörle mücadelesini, PKK ile mücadelesini destekleyebileceğimizi öğreniyoruz" diye konuştu.


 "Türkiye'nin beklediği insansız hava araçları talebine bu yıl içinde onay çıkıp çıkmayacağına ilişkin bir soru üzerine Clinton, "Ben burada potansiyel silah transferi konusunu tartışmayacağım. Çünkü bu resmi olarak kongrede onaylanmadı. Ama bizim bu aşamada sunmakta olduğumuz kapsamlı bir destek var. Bu destek yoğunlaşacak, bunu yaparken de daha yakın planlama ve işbirliği yapacağız. Hem Dışişleri Bakanı, hem de ben hükümetlerimizin odaklanmış ve koordineli bir şekilde çalışması konusunda elimizden geleni yapacağız ve Türkiye ve Türk vatandaşların hayatlarını tehdit edenler konusunda bu anlamda birlikte çalışacağız" dedi.


"MOSKOVA'DAN SOMUT ADIMLAR BEKLİYORUZ"


Suriye konusunda İran'dan somut eylemler görülmediği taktirde neler olacağının sorulması üzerine, Türkiye, ABD ve uluslararası camianın, İran'ın nükleer silah yapmasını engelleme hedefini paylaştığını söyleyen Clinton, bunun da zaten her zaman takipçisi olduklarını, burada diplomasi ve baskıyı birarada kullanarak, bunu yapmaya çalıştıklarını kaydetti.Clinton, ABD'nin bu anlamda barışçıl bir çözüm bulma taahhüdü olduğunu belirterek, bu kapsamda İran'ın Moskova'daki toplantya gelmesini ve yapması gereken ciddi işlere başlamasını istediklerini dile getirdi.


Clinton, şöyle konuştu:


"Çünkü diplomatik bir çözüme ulaşmak için bunların yapılması gerekiyor. Biz onların gelmesini istiyoruz ve somut adımlar atmaya hazır olmalarını istiyoruz. Özellikle yüzde 20 uranyum zenginleştirme konusunda. Çünkü bu, ortak aldığımız bir duruş. Bu müzakerelerde bulunan Rusya ve Çin'in birlikte aldığımız bir duruş. Onların eylemlerine karşı olarak biz de kendi adımıza eylem almaya, eyleme geçmeye hazırız. Uluslararası camianın bu kadar biraraya gelmesi İran için kaçışı güçleştirmesi önemliydi. İran'ın anlaması gereken ya müzakere masasına oturması gerektiği, ya da çok dışlanacağıydı. Bunun ekonomik sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacaktı ve ülkelerine zarar verecekti. Biz o nedenle Moskova'dan somut adımlar bekliyoruz ve ben burada hiçbir şekilde sonuçlarla ilgili bir önyargı getirmek istemiyorum. Herkes çok çalışıyor bunun olumlu bir toplantı olabilmesi için."


"ÇOK YOĞUN ÇABA SARF EDİLDİ"


Ahmet Davutoğlu ise, Suriye konusunda 14 Nisan'dan bu yana Annan Planı'nın devrede olduğunu düşündüklerini, bu yönde çaba gösterdiklerini ve destek verdiklerini belirterek, şunları söyledi:


"Maalesef Suriye yönetimi tarafından birçok kereler by-pass edilmiştir, ihlal edilmiştir. Türkiye olarak bütün bu acılar, trajediler yaşanmasın diye önce ikili angajman politikası takip ettik, 10 ay Suriye'ye her türlü telkinde bulunduk. Daha sonra bölgesel angajman politikası takip ettik. Arap Ligi ile birlikte çaba yürüttük aylarca. Daha sonra uluslararası toplumu harekete geçirmek için Arap Ligi ile birlikte BM Güvenlik Konseyi'ne gittik. Dolayısıyla olaylar bu aşamaya gelene kadar, zaten çok yoğun çaba sarf edildi. BM Güvenik Konseyi'nde Rusya ve Çin'in vetosu ile karşılaştık. Yine diplomasiyi çalıştırmaya devam ettik. Suriye'nin Dostları Grubu'nu oluşturduk. 80'den fazla ülke Suriye'nin Dostları Grubu'nda biraraya geldi. Ayrıca BM Genel Kurulu'nda 139 oy ile BM Güvenlik Konseyi'nden geçmeyen tasarı kabul edildi. Dolayısıyla uluslararası toplum şu anda Suriye rejiminin işlediği suçlar konusunda aslında ortak bir kanaate sahip. Daha sonra Rusya'nın da desteklediği bir plan, Annan Planı devreye sokuldu. Maalesef Annan Planı'nda da istediğimiz neticeyi alamadık."


RUSYA İLE TEMASLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ


Hem Rusya, hem de İran ile temaslarının ikili düzeyde olduğunu ve her iki ülkenin de Suriye'deki "katliamlara" destek vermediğine yönelik açıklamalarda bulunduğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:


 "Tabii ki hiç kimse, hiçbir ülke bu katliamlara destek vermez. Ancak bu katliamlara karşı sessiz kalınması da uluslararası toplumun bir zaafını oluşturuyor. Hem uluslararası toplunun insanı bir zaafı, hem de Türkiye açısından bakıldığında Türkiye'nin sınırında büyük bir istikrarsızlık unsuru var bugün. Beşar Esad'ın mevcudiyeti istikrar sağlamıyor bazılarının iddia ettiği gibi. Beşar Esad rejiminin uyguladığı yöntemler, bölgesel istikrarı tehdit ediyor ve gittikçe artan dozda bir iç savaşın önünü açıyor. Dolayısıyla başta Rusya olmak üzere bütün aktörlerin, BM Daimi Üyeleri'nin, Beşar Esad rejiminin bu saldırıları durdurması için çok yoğun çaba içine girmesini gerekli görüyoruz. Bu noktada da Rusya ile temaslarımızı sürdüreceğiz. Muhtemel bir yeni toplantı fikri konusunda ise şu ana kadar bize ulaşmış herhangi bir resmi teklif, davet yok. Gelmesi halinde tabii, Türkiye olarak bütün uluslararası platformların bu çerçevede harekete geçirilmesine önem veririz. Ama öncelikle BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, uluslararası toplumun sürmekte olan bu zulme karşı tek bir sesle davranması, tek bir yöntem benimsemesi ve bu zulmün mutlaka ve mutlaka durdurulması elzemdir. Annan Planı çerçevesinde yapılan çalışmalara da artık bir takvimlendirme yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır."


BAŞBAKAN ERDOĞAN PUTİN İLE GÖRÜŞECEK


Davutoğlu, "Suriye'de diplomasi yollarında başarı sağlanamazsa, bugünkü yaptığınız toplantıda masada gündeminizde askeri müdehale de var mıydı?" şeklindeki bir soruya, diplomasi yolunun herkesin tercihi olduğunu ve bu kapsamda herkesin Suriye nezdinde 15 aydır yoğun diplomasi uyguladığını belirtti. Muhtemelen G-20 çerçevesinde Başbakan Erdoğan'nın Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Viladimir Putin ile bir görüşmesi üzerinde çalıştıklarını açıklayan Davutoğlu, şunları söyledi:


"Dün toplantı sonrasında da Sayın Başbakanımıza toplantıyla ilgili bilgileri arz ettim gece geç bir vakitte. Diplomasiyi sonuna kadar kullanacağız ama diplomaside ilkeler önemli. Bu ilkelerden kimenin taviz vermemesi lazım ve diplomasinin tıkandığı düşünülen yerlerde de bütün alternatiflerin ve sivil halkın korunması yönünde ve Türkiye olarak da kendi sınır güvenliğimiz ve kendi ulusal güvenliğimiz bağlamında, tabii ki bütün senaryoların, alternatiflerin düşünülmesi lazım. Bundan kast ettiğim, hemen bir askeri müdehale gibi bir yaklaşım olarak algılanmasın. Bu anlamda birşey değil. Fakat gidişin çok yoğun bir iç çatışmaya gitmesi görnütüsü veriyor. Burada herşeyden önce uluslaararası toplumun tek bir ses, yöntem, politika getirilmesi lazım. Şu andaki çalışmalarımız bu yönde sürüyor ve gerek ABD ve gerekse diğer ülkelerle bu yöndeki çalışmalarımızı yoğunlaştırarak artıracağız."


Bu arada basın toplantısından önce Clinton, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Görüşmenin detayına ilişkin herahangi bir açıklama yapılmadı.


DG-TT (MK) (FOTOĞRAF)