16 Nisan 2017 referandum sonuçları, halkın yüzde ellisinin Türkiye’yi yangın yerine çeviren bir diktatörün getirmek istediği başkanlık sistemine „Evet“ tercihi ile teslim olmuştur. 

Ülke yanıyor. Bu yangını södürmek isteyen halkın diğer yüzde ellisi yangını söndürmekle uğraşırken, hırsız yangından kaçırdığı malın hakkı olduğunu,hırsızlığının adil olduğunu alenen beyan ederek “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyip YSK başkanı Sadi Güven ve YSK üyelerine ne yapmaları gerektiğinin emrini vermiştir. YSK referandumda Saray tarafından atanan hakim olarak gerek referandum öncesinde AKP ve Saray tarafından ‚HAYIR‘ cephesine karşı sürdürülen şiddete ve usulsüzlüklere göz yummasıyla ve gerekse de referandum günü  kullanılan 2 buçuk milyon mühürsüz oyla saraya torba taşıyarak kendisine verilen görevi yapmıştır. 

Yüksek Seçim Kurulu  CHP, HDP ve Vatan Partisinin referandum sonuçlarına ilişkin yaptıkları iptal başvurusunu dün (19.04.2017) red ederek referandum sonuçlarını ‚Evet‘ cephesi için meşrulaştırmıştır.Çalınan 2 buçuk milyon oyla saray sultanı şimdilik uykusuz geceler geçirse de kendisinin deyimiyle tek taraflı oynanan bu futbol maçını kazanmıştır. 

Demokrasinin olmadığı diktatörlükle yönetilen ülkelerde devlet kurumlarının ve bu kurumların başına atamayla oturtulan kişilerin adil ve tarafsız karar vermelerini beklemek saflıktan öteye gitmez. 

Ne acı, düşünüyorum, düşünürken bu ülkenin yaşadığı yangının bıraktığı hasarın dökümünü yapmaya çalşıyorum.Gün ve gün giderek derinleşen ekonomik kriz, artan işsizlik, yoksulluk, Kürt halkına karşı sürdürülen savaş, elinden kalemi alınarak zindanlara hapsedilen gazeteciler, öğrencilerinden mahrum bırakalan akademisyenler, üniversitelerden atılmış öğrenciler ve 'vatan için‘ ölüme gönderilen askerler ve gelen ölüm haberleri.   

Düşünüyorum, ne acı bütün bunları bir kişinin sultan olması için bir halkın yaşaması. Düşünüyorum, „ya teslim ol, ya da direnişi seç“ sorusu benim gibi binlerce insanın beyninde bir cevap arıyor.

Sokaklarda gecenin sessizliğini çığlıklarıyla kırıp yürüyen insanları televizyon ekranlarında gördükçe yüreğime acılar düşüyor.Uzaklarda da olsam karanlıkta aydınlığı arıyorum.Her türlü baskıya rağmen Türkiye’de direnişi seçen bu aydınlık yüzler bana umut veriyor. 

Almanya’da sandık başına gidenlerin ‚Evet‘ tercihi yüzde 60’ın üzerinde. Demokrasinin getirdiği her türlü özgürlüğü yaşayıp Türkiye için karanlığı tercih eden bu insanlar yanlızca beni değil, Alman toplumunu da ürkütüyor.

Günlerdir Alman medyasında tartışılan ve sorulan soru  „burda doğup büyüyen bu kitle neden bir diktatörü tercih ediyor.“

Bunun nedenleri önümüzdeki  aylarda ve yıllarda sosyolojik olarak araştırılıp tartışılacaktır. Ama şunu belirtmek gerekir ki din olgusu, camii ve dini kuruluşların örgütlü yapısı bir diktatörü tercih eden kitleleri yönlendiren önemli faktörlerden biridir. 

Türkiye yanıyor. Ülke’de yangın var, hırsız oy kaçırıyor. Türkiye toplumun yüzde ellisi için hiçte önemli değil. 

Yangın var, yeter bu suskunluk. Diktatörlüğe karşı demokrasi için direniş bir haktır. Yangın var, bu yangını ancak hep birlikte söndürebiliriz.