Geçen hafta gazetelerde az yer bulan bir cenaze haberi vardı. Fatih Camii’nde imamın “nasıl bilirsiniz” diye sorduğu, “iyi biliriz” yanıtını aldığı cenaze; 98 yaşında hayatını kaybeden Murat Bayrak’ındı. Gazeteler “işadamı” ya da “eski siyasetçi” diye verdi haberi. Oysa cenaze sıradan bir cenaze değildi! Uğur Mumcu’nun “Murat Bayrak bilmecesi çözülmeden 12 Eylül öncesi ve sonrası yeterince anlaşılamaz” sözü geldi aklıma. Sadece bu mu? Hakkında anlatılacak çok bilgi vardı…

Mu­rat Bay­rak, dün­ya­nın Bol­şe­vik Dev­ri­mi­’y­le ye­ni dö­ne­me baş­la­dı­ğı 1917’de Yu­gos­lav­ya Kral­lı­ğı­’n­da doğ­du.

Genç­li­ği, Hit­le­r’­in dün­ya­yı sa­va­şa doğ­ru gö­tür­dü­ğü dö­ne­me gel­di. Bay­rak, Na­zi ol­du.

Hit­le­r’­in Yu­gos­lav­ya­’yı iş­gal et­me­si­ne des­tek ver­di. Boş­nak­lar­dan ku­ru­lu 13. SS Waf­fen Dağ Tü­me­ni­’n­de gö­rev yap­tı. İş­ga­le di­re­nen Ti­to­’cu sos­ya­list­ler­le mü­ca­de­le et­ti.

Na­zi­ler kay­be­dip de Yu­gos­lav­ya sos­ya­list olun­ca Tür­ki­ye­’ye kaç­tı.

Yu­gos­lav­ya­’da kal­sa kur­şu­na di­zi­le­cek Bay­rak, na­sıl­dır bi­lin­mez, kı­sa sü­re­de tül fab­ri­ka­sı sa­hi­bi ola­cak ka­dar zen­gin­li­ğe kavuş­tu! Tür­ki­ye­’ye Na­zi al­tın­la­rıy­la mı gel­miş­ti?

Öz­geç­mi­şin­de Al­man­ca, İn­gi­liz­ce, Fran­sız­ca ve Yu­gos­lav­ca bil­di­ği ya­zan Bay­rak, ik­ti­sat oku­du. An­cak ba­şa­rı­sı­nın sır­rı bun­la­rın hiç­bi­rin­de sak­lı de­ğil­di. Hit­le­r’­in “a­ri ır­k” te­ori­le­ri­ni ha­tır­la­tır­ca­sı­na “üs­tün ye­te­nek­li in­san pa­ra ka­za­nı­r” sö­zü­nü sık­ça söy­ler­di.

San­cak Tül Fab­ri­ka­sı pat­ro­nu Mu­rat Bay­rak si­ya­set­le de ya­kın­dan il­gi­len­di.

1960’lı yıl­lar so­nun­da “ül­kü­cü ko­man­do­la­rı­” fi­nan­se eden­ler­den bi­riy­di.

1973 se­çim­le­rin­de Ada­let Par­ti­si­’n­den Ça­nak­ka­le mil­let­ve­ki­li ada­yı ol­du. Onu si­ya­se­te so­kan De­mi­re­l’­in es­ki ba­ka­nı Bit­lis do­ğum­lu Re­fet Sez­gi­n’­di.

Bay­rak ca­mi­le­re tül yar­dı­mı ya­pa­rak mil­let­ve­ki­li se­çil­di.

Se­çi­lir se­çil­mez De­mi­re­l’­i eleş­tir­me­ye baş­la­dı; De­mi­re­l’­i “ye­te­ri ka­dar sağ­cı­” bulmuyordu.

Bay­ra­k’­a gö­re, sol şid­det da­hil her yol kul­la­nı­la­rak bas­tı­rıl­ma­lıy­dı…

Mu­rat Bay­ra­k’­ın gün­de­me gel­me­si ne mil­let­ve­ki­li ol­ma­sı ne de tül ti­ca­re­tiy­le ol­du: Dev­let kre­di­siy­le Ay­va­lık San­cak Ta­til Kö­yü­’n­de kur­du­ğu “ül­kü­cü ko­man­do­” kam­pıy­dı.

O dö­nem kam­pın fo­ya­sı­nı Cum­hu­ri­ye­t’­ten Hik­met Çe­tin­ka­ya çı­kar­dı. Genç mu­ha­bir ola­rak bir tek­ne ki­ra­la­dı, kam­pa yak­laş­tı ve olan bi­te­ni iz­le­di. Kam­pın es­ki gö­rev­li­le­ri­ni bu­lup ko­nuş­tu.

Mu­rat Bay­ra­k’­ın “a­dam­la­rı­” ül­kü­cü genç­le­ri kam­pa ta­şı­yor; kamp­ta si­lah kul­lan­ma­yı, ya­kın dö­vüş yap­ma­yı öğ­re­ti­yor­lar­dı. Genç­ler ka­muf­laj kı­ya­fet­le­ri gi­yi­yor, pos­tal­lar­la ge­zi­yor, baş­la­rın­da kep ta­şı­yor­lar­dı.

Bay­ra­k’­ın Na­zi ol­du­ğu gün­ler­de­ki gi­bi gi­yi­ni­yor­lar­dı!

Kam­pı; MHP li­de­ri Tür­ke­ş’­in dı­şın­da bu­gün­ler­de ku­ru­cu­su ol­du­ğu AK­P’­ye de­mok­ra­si eleş­ti­ri­le­ri ya­pan Nev­zat Yal­çın­taş gi­bi dö­ne­min an­ti-ko­mü­nist­le­ri zi­ya­ret edi­yor­du.

Bay­ra­k’­ın fab­ri­ka­sın­da asa­yi­şi de bu kamp­ta ye­tiş­tir­di­ği ko­man­do­lar sağ­lı­yor, iş gö­rüş­me­le­ri­ni on­lar ya­pı­yor, “sen­di­ka­” ya da “g­re­v” di­ye­ni dö­vü­yor­lar­dı.

Ela­zı­ğ’­da Ece­vi­t’­e sal­dı­ran­lar, İz­mi­r’­de CHP Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Gen­ç’­i bı­çak­la­yan­lar bu kamp­tan çık­mış­tı.

Bay­rak, ko­man­do­la­rı­nı giz­le­me­ye pek de ge­rek duy­mu­yor­du. AP’­nin Ça­nak­ka­le İl Kon­gre­si­’ne bir man­ga ko­man­doy­la gi­dip bi­le­rek ga­ze­te­le­re ha­ber ol­du.

Bay­rak ko­nuş­ma­la­rın­da, set­leş­me­di­ği için De­mi­re­l’­i “A­P’­nin ba­şın­da bir De­mi­rel kâ­bu­su mev­cut­tu­r” di­ye­rek hep yer­den ye­re vur­ma­ya de­vam et­ti. Ko­man­do­la­rın kor­ku­sun­dan kim­se de ye­rin­den kal­kıp tek söz söy­le­ye­mi­yor­du.

Hit­le­r’­in kö­pe­ği ola­cak da Mu­rat Bay­ra­k’­ın ol­ma­ya­cak mı?

Mu­rat Bay­ra­k’­ın di­ken­li tel­ler­le çev­ri­li Ay­va­lı­k’­ta­ki tül fab­ri­ka­sı­nı ko­man­do­la­rın ya­nı sı­ra kurt kö­pek­le­ri ko­ru­yor­du.

Bay­ra­k’­ın en sev­di­ği kö­pe­ği­nin adı “Pa­şa­” idi.

Bir gün…

İş­çi­ler ile ko­man­do­lar ara­sın­da ya­şa­nan ge­ri­lim­de; ki­mi­ne gö­re ko­man­do­la­rın ate­şiy­le, ki­mi­ne gö­re iş­çi­le­rin ko­run­ma ref­lek­siy­le vu­ru­lan Pa­şa öl­dü.

Bay­rak fab­ri­ka­nın or­ta­sı­na kö­pe­ği için bir anıt-me­zar yap­tır­dı.

Me­zar ta­şın­da şu ya­zı­yor­du: “Bu­ra­da ko­mü­nist kö­pek­le­rin kur­şu­nu ile ölen mil­li­yet­çi asil kurt (Pac­ha) ya­tı­yor. (10.9.1976)”

Bu ara­da… Bay­rak bir ay­rı­lık da­ha ya­şa­dı…

MHP’­ye trans­fer ol­du.

Mİ­T’­çi En­ver Al­tay­lı­’nın, Ta­ha Ak­yo­l’­un yö­net­ti­ği Her­gü­n’­de yaz­ma­ya baş­la­dı.

Tür­ke­ş’­in dış iliş­ki­le­ri­ni or­ga­ni­ze et­ti.

Al­man Der Spie­gel der­gi­si, es­ki Na­zi ve aşı­rı sağ­cı Al­man Bav­ye­ra Baş­ba­ka­nı Franz Jo­sef Stra­us­s’­un bağ­lan­tı­la­rı­nı deş­ti­ğin­de Tür­keş ve Bay­ra­k’­la yap­tı­ğı gö­rüş­me­ler, mek­tup­laş­ma­lar bul­du.

Bay­rak 2 Ma­yıs 1978 ta­ri­hin­de Stra­us­s’­a yaz­dı­ğı mek­tup­ta şöy­le di­yor­du:

“Ger­çek­ten de Tür­ki­ye bü­yük teh­li­key­le yüz yü­ze­dir. Bu teh­li­ke­nin en so­mut ka­nıt­la­rın­dan bi­ri, ta­rih­te ilk kez Sov­yet Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı­’nın res­men Tür­ki­ye­’yi zi­ya­ret et­miş ol­ma­sı­dır. Bu öy­le bir ge­liş­me­dir ki so­nun­da Tür­ki­ye­’nin Ba­tı it­ti­fa­kın­dan ay­rıl­ma­sı­na yol aça­bi­lir…”

Bay­ra­k’­ın mil­li­yet­çi­li­ği; azı­lı bir ko­mü­nizm düş­man­lı­ğı ve yük­sek doz­da Ba­tı hay­ran­lı­ğı­na da­ya­nı­yor­du. Ör­ne­ğin…

Ece­vit, AB­D’­ye ka­fa tu­ta­rak haş­haş ekim ya­sa­ğı­nı ta­nı­ma­yın­ca “A­me­ri­ka­lı dost­la­rı­mız­la der­hal sı­kı te­mas ku­ra­lı­m” di­ye­rek aya­ğa kalk­tı.

Onun mil­li­yet­çi­li­ği­nin ana çiz­gi­si­ni Av­ru­pa Ül­kü­cü Türk Der­nek­le­ri Fe­de­ras­yo­nu es­ki Ge­nel Baş­ka­nı Lok­man Kun­dak­çı şöy­le an­la­ta­cak­tı:

“En fa­na­tik sol­cu düş­ma­nı Mu­rat Bay­ra­k’­tı; so­la kar­şı her metot­la mü­ca­de­le et­me­yi sa­vu­nur­du…”

12 Ey­lül 1980 dar­be­si­ne ge­lin­di­ğin­de Mu­rat Bay­rak MHP Ge­nel İda­re Ku­ru­lu Üye­si idi. Dar­be; tüm MHP yö­ne­ti­mi­ni tu­tuk­lar­ken tek is­me do­kun­ma­dı; Mu­rat Bay­rak.

12 Ey­lü­l’­ün An­ka­ra Sı­kı­yö­ne­tim Sav­cı­sı Nu­ret­tin So­ye­r’­e bu­nun se­be­bi­ni so­ran Uğur Mum­cu şu ya­nı­tı al­dı: “MH­P’­ye pa­ra yar­dı­mı ya­pan bü­tün işa­dam­la­rı­nı sor­gu­la­dım, ama Em­ni­ye­t’­ten bi­ze Mu­rat Bay­rak ile il­gi­li ka­yıt gel­me­di­ği için so­ruş­tur­ma aça­ma­dık.”

Sa­de­ce Em­ni­ye­t’­ten de­ğil, as­ker­den de bir so­ruş­tur­ma ta­le­bi gel­me­miş­ti.

Bay­rak, 12 Ey­lü­l’­de eli­ni ko­lu­nu sal­la­ya­rak AB­D’­ye git­ti.

Uğur Dün­da­r’­a ver­di­ği rö­por­taj­da yurt­dı­şı­na çı­kış­ta bir so­run ya­şa­sa, “bi­ri­le­ri ge­lip be­ni he­li­kop­ter­le alır­dı­” di­ye­cek ka­dar ar­ka­sın­da­ki­le­re gü­ve­ni­yor­du.

So­la kar­şı en sert ey­lem­le­ri öne­ren Bay­rak, te­re­ya­ğın­dan kıl çe­ker gi­bi sıy­rı­lıp git­miş­ti.

Ne di­yor çok bil­miş­ler; “12 Ey­lül te­rö­rü bi­tir­mek için ya­pıl­dı!”

Bay­rak, AB­D’­den son­ra Al­man­ya­’nın Bonn şeh­ri­ne yer­leş­ti.

Uğur Mum­cu onu yi­ne bul­du. Al­man­ya­’da sağ­cı bir ga­ze­te­nin ba­sın kar­tı ta­şı­dı­ğı­nı yazdı.

Bay­ra­k’­ın sır­la­rı asıl bun­dan son­ra pat­la­dı.

Frank Ter­pil ve Ed­win Wil­son iki es­ki CI­A aja­nıy­dı…

CI­A’­dan son­ra De­lex In­ter­na­ti­onal is­min­de bir şir­ket kur­muş­lar dün­ya­da­ki te­rör ör­güt­le­ri­ne si­lah sa­tı­yor­lar­dı.

De­rin AB­D’­nin bu iki es­ki aja­nı bir sü­re son­ra “sis­te­min dı­şı­na­” çık­tı. Si­lah ka­çak­çı­lı­ğı ya­par­ken ABD kar­şı­tı ki­mi ya­sa­dı­şı ör­güt­le­re de si­lah sat­mak gi­bi “ha­ta­” yap­tı!

FBI, bu iki is­tih­ba­rat­çı­nın New Yor­k’­ta­ki ofi­si­ni bas­tı. Ve…

CI­A aja­nı Ter­pi­l’­in ajan­da­sın­da “San­cak Tü­l” ya­ni Mu­rat Bay­rak ile bağ­lan­tı­la­rı gös­te­ren de­lil­ler bul­du.

Ter­pil, Mu­rat Bay­ra­k’­a si­lah gön­der­di­ği­ni iti­raf et­ti.

Evet…

An­ti­ko­mü­nist Bay­ra­k’­ın ko­man­do kamp­la­rın­da ör­güt­le­nen genç­le­rin si­lah­la­rı es­ki

CI­A’­cı­lar­dan ge­li­yor­du…

Uğur Dün­da­r’­a 3-6 Ara­lık 1986’da ver­di­ği rö­por­taj­da Bay­ra­k’­ta cid­di de­ği­şim­ler gö­ze çarp­tı.

“Na­zi­ci­li­ği­” bı­ra­kıp “İs­lam­cı­” ol­muş­tu! Ata­türk ve Cum­hu­ri­yet kar­şı­tıy­dı.

Bir dö­nem “de­rin dev­le­t” için ko­man­do ye­tiş­ti­ren Bay­rak, “Di­ya­net İş­le­ri de­di­ği­niz yer, dev­le­tin mu­ay­yen ide­olo­ji­si­ne uşak­lık et­mek­te­di­r” di­ye­rek kök­ten İs­lam­cı ka­rak­te­re bü­rü­nü­ver­miş­ti! (Ne te­sa­düf ki­mi ül­kü­cü­ler de, o yıl­lar­da ar­dı ar­dı­na ra­di­kal din­ci olu­ver­di­ler!)

Mu­rat Bay­ra­k’­ın; Al­man­ya­’da “A­na­do­lu İs­lam Cum­hu­ri­ye­ti­” ilan eden, tah­ta tü­fek­ler­le gös­te­ri­ler dü­zen­le­yen, “Ka­ra Se­s” la­kap­lı Ce­ma­let­tin Kap­la­n’­ın ar­ka­sın­da­ki isim ol­du­ğu or­ta­ya çık­tı.

Kap­la­n’­a Al­man­ya­’da otur­ma iz­ni alan ve onu fi­nan­se eden, ey­lem­le­ri­ni şe­kil­len­di­ren isim­di. Za­ten… Kap­lan da Bay­rak için “ka­der ar­ka­da­şı­yı­z” ifa­de­si­ni kul­la­nı­yor­du.

Uğur Dün­da­r’­a ver­di­ği rö­por­taj­da; “P­la­nı­mız ge­re­ğin­ce Tür­ki­ye­’ye dö­ne­ce­ğim. Or­du­muz yok ama as­lın­da şart de­ğil. Hu­mey­ni İra­n’­a dön­dü­ğün­de onu kar­şı­la­yan­la­rın si­la­hı var mıy­dı? Da­ha son­ra si­la­hı Şa­h’­ın or­du­sun­dan sağ­la­dı­” di­yen Bay­rak, he­de­fi­nin Tür­ki­ye­’nin İs­lam­laş­ma­sı ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor­du.

So­nuç­ta…

Bay­rak ba­şa­rı­sız ol­du. Ye­ri­ne Fet­tul­lah Gü­len­ler sü­rül­dü…

Dö­nem “I­lım­lı İs­la­m” dö­ne­miy­di…

Uzat­ma­ya­yım…

Uzun yıl­lar or­ta­lık­ta gö­rün­me­yen Bay­rak 2012 yı­lın­da ses­siz­ce Tür­ki­ye­’ye gel­di.

Se­si bir da­ha hiç çık­ma­dı; o ar­tık “G­la­di­o emek­li­si­” idi.

Geç­ti­ği­miz haf­ta ço­cuk­la­rı­nın mi­ras kav­ga­sıy­la ga­ze­te­le­re man­şet ol­du. Bay­ra­k’­ın ser­ve­ti 15 mil­ya­rı bul­muş­tu.

Ge­çen haf­ta 98 ya­şın­da ha­ya­ta ve­da et­ti.

Bek­le­dim ki Bay­rak hak­kın­da bil­gi­ler ya­zıl­sın…

Unu­tu­lup git­miş­ti…

Mu­rat Bay­ra­k’­ın AB­D’­li­le­re “as­ker­ler­le de­ğil, mu­ha­fa­ka­zar­lar ile yol alı­n” tek­li­fin­de bu­lun­du­ğu 45 say­fa­lık ra­por ve­ya; Dev-Yol da­va­sın­da Oğuz­han Müf­tü­oğ­lu­’nun Mu­rat Bay­ra­k’­ın CI­A ile bağ­lan­tı­sı­nı an­lat­tı­ğı sa­vun­ma­sı ya da; sa­mi­mi ül­kü­cü­le­rin Bay­ra­k’­ın ken­di­le­ri­ni na­sıl kış­kırt­tı­ğı­nı söy­le­me­le­ri unu­tu­lup gi­de­cek mi?

Git­me­sin…

Mu­rat Bay­ra­k’­ın kı­zı Ru­ki­ye, ba­ba­sı­nın kar­şı çık­ma­sı­na rağ­men ün­lü si­ne­ma oyun­cu Ta­mer Yi­ği­t’­le ev­len­di. Bun­dan son­ra Ta­mer Yi­ği­t’­in ba­şı­na gel­me­yen kal­ma­dı. Da­yak ye­di, ara­ba­sı par­ça­lan­dı, kur­şun­lan­dı.

Yi­ğit, sav­cı­lı­ğa baş­vu­rup sal­dı­rı­nın ya­pıl­dı­ğı ara­cın bu­lun­ma­sı için Bay­ra­k’­ın tül fab­ri­ka­sın­da ara­ma iz­ni çı­kar­dı.

Avu­ka­tı ve po­lis­ler­le fab­ri­ka­ya ge­len Yi­ği­t’­i ka­pı­da ko­man­do­lar ve kurt kö­pek­le­ri kar­şı­la­dı. Po­lis­ler “ne­den­se­” fab­ri­ka­ya gir­mek is­te­me­di.

Mu­rat Bay­rak, Yi­ği­t’­in avu­ka­tı­na si­lah çek­ti. yet­me­di, ka­pı­da bek­le­yen ga­ze­te­ci­le­rin üze­ri­ne ara­ba sür­dü.

O gün fab­ri­ka­da ara­ma ya­pı­la­ma­dı. Er­te­si gün bir kez da­ha gel­dik­le­rin­de bu kez di­re­niş ol­ma­dı ama fab­ri­ka­da­ki ara­ba da çok­tan kay­be­dil­miş­ti!

Ya­şa­nan re­zil­li­ğin ar­dın­dan İl­han Sel­çuk, “İ­ki Pa­şa­” baş­lı­ğıy­la şu sa­tır­la­rı ka­le­me al­dı:

“A­ca­ba po­lis­ler fab­ri­ka­nın bah­çe­si­ne ka­dar gir­miş­ken Pa­şa­’nın me­za­rı­nı zi­ya­ret et­ti­ler mi? Na­sıl ol­sa çev­re­de ko­man­do­lar­la kurt kö­pek­le­ri nö­bet tu­tu­yor­lar. Bu du­rum­da fab­ri­ka­ya gi­re­bi­len po­lis­ler Mu­rat Bay­ra­k’­ın Pa­şa­’sı­na bir say­gı du­ru­şun­da bu­lun­mak­tan baş­ka ne ya­pa­bi­lir­ler? Hem ül­ke­miz­de ser­ma­ye­ci­nin kö­pek­le­ri­ne say­gı gös­ter­mek, gö­re­nek ni­te­li­ği­ne eriş­ti ar­tık.”

Sel­çu­k’­un an­lat­tı­ğı ikin­ci Pa­şa, öğ­ren­ci der­ne­ği baş­kan­lı­ğı ya­pan sol­cu Pa­şa Gü­ve­n’­di. Gü­ve­n’­i po­lis iş­ken­cey­le has­ta­ne­lik et­miş­ti.

Sel­çuk ya­zı­sı­nı şöy­le bi­ti­ri­yor­du:

“E­ğer Mu­rat Bay­rak gi­bi bir mil­let­ve­ki­li­nin ve ser­ma­ye­ci­nin kö­pe­ği ise­niz me­za­rı­nı­zın bu­lun­du­ğu av­lu­ya bi­le gi­re­mez po­lis, ama dev­rim­ci öğ­ren­ci der­ne­ği baş­ka­nı ise­niz, ha­yat­ta kal­ma­nı­za bi­le göz yum­maz po­lis. 1977 Tür­ki­ye­’si bu­dur. Oy­sa eme­ğin in­san­la­rı­na ser­ma­ye­nin kö­pek­le­rin­den da­ha çok de­ğer ve­ri­len bir Tür­ki­ye is­ti­yo­ruz biz…”

Ta­mer Yi­ği­t’­in mü­ca­de­le­sin­den hiç­bir so­nuç çık­ma­dı. Sal­dı­rı­lar 11 yıl bo­yun­ca sür­dü.

Di­ğer yan­dan… Mu­rat Bay­ra­k’­ın yar­gı­lan­dı­ğı “öl­dür­me­ye te­şeb­bü­s” da­va­sı ise ada­le­tin ya­vaş­lı­ğı sa­ye­sin­de za­man aşı­mın­dan düş­tü…

Mu­rat Bay­ra­k’­ın bir kı­zı da­ha ba­sı­nın gün­de­mi­ne gel­di…

Di­ğer kı­zı Fah­ri­ye, 2 Ey­lül 1982’de İs­tan­bul Flor­ya­’da ara­ba­sıy­la ka­rı-ko­ca çif­ti eze­rek öl­dür­dü. Çif­tin ço­cuk­la­rı, 18 ya­şın­da­ki Fah­ri­ye Bay­ra­k’­ın al­kol­lü ol­du­ğu­nu ve aşı­rı hız yap­tı­ğı­nı söy­le­di.

Ke­za: Eh­li­ye­ti­ni 16 ya­şın­day­ken Al­man­ya­’dan al­dı­ğı­nı söy­le­yen Fah­ri­ye­’nin eh­li­ye­tin­de de şüp­he­ler var­dı.

Fa­kat… Da­va­da ba­zı ta­nık­lar al­dık­la­rı ölüm teh­di­di ne­de­niy­le du­ruş­ma­ya gel­me­di­ler. Ce­sur olan­lar ise ara­ba­nın hız­lı ol­du­ğu­nu ve yal­pa­la­ya­rak gel­di­ği­ni söy­le­ye­rek al­kol-hız id­di­ası­nı doğ­ru­la­dı­lar…

Fah­ri­ye­’nin avu­ka­tı, Mu­rat Bay­ra­k’­ı si­ya­se­te so­kan es­ki AP’­li Ba­kan Re­fet Sez­gi­n’­di.

Ya­zı­lan po­lis ra­po­ru iki ta­ra­fın da ku­sur­lu ol­du­ğu­nu be­lirt­ti.

Uza­dık­ça uza­yan da­va­dan Fah­ri­ye kur­tul­du.

Mu­rat Bay­ra­k’­ın ya­şam öy­kü­sü bu say­fa­ya sığ­maz.