Bu günlerde, uluslararası “hukuki” anlaşmalar-uygulamalarda yeni görüntülerin tanıklığını yapmaktayız.

Bu anlaşmalar-uygulamaların nereye varacağı meçhul! İleride nasıl bir “meşru” yol, “insan hakkı” güzergâhı çizileceği meçhul! “Hukuk” kısmının ne kadar hukuki olduğu meçhul!

Türkiye Almanya’ya bir hafta içerisinde 9 kişi iade etti! İlk iadeler, 12 Kasım’da Hannover ve Hildesheim şehirlerine yapıldı. Ardından 14 Kasım akşamı da iki kadın, ilk grup gibi Frankfurt şehrinde uçaktan iner inmez gözaltına alındı. İade edilen 9 kişiden; 5’i erkek, 2’si kadın ve 2’si çocuk.

Önümüzdeki haftalarda da, Türkiye’de hapishanede bulunan yabancı uyruklu yaklaşık 800 kişinin durumunun netleşeceği belirtilirken; 11’i Fransa’ya 2’si İrlanda’ya olmak üzere 13 kişinin kısa bir zaman zarfı içerisinde ülkelerine iade edileceği belirtiliyor.

Frankfurt Havaalanı’nda teslim alınan iki kadından bir tanesi 1998 doğumlu. Ve henüz 18’ini doldurmadan Suriye’ye adım atmış. Hukuki olarak kadınların “İŞİD terör örgütüne destek sunup sunmadıkları” değerlendirilirken; onların, eşleri ve çocukları için mi orada kaldıkları, yoksa örgüte gönüllü olarak mı katıldıkları gibi kriterler ön planda. Yani basının öne çıkardığı “iade” fotoğrafı, “bu iki kadın terör örgütüne destek verdi mi” vurgularından ibaret. Bakalım ileride bu yeni “hukuk” kriterlerini nasıl oluşturacaklar!

Merkel’in yinelediği basın açıklaması ise şöyle: “Bu insanların can güvenliği sağlanmıştır. Bu ülkede, onlar için tehlike yaratacak bir durum olamaz”!

Şimdi; “terör örgütüne katılmak ve yardım etmek” suçlamalarıyla, Alman vatandaşı olan 2’si çocuk 9 kişi vatandaşı oldukları ülkeye teslim edildiler. Ve 13 kişinin daha, vatandaşı oldukları ülkelere teslim edileceği açıklandı. Bu suçlamalar kanıtlanırsa, bulundukları ülkelerde cezalandırılacakları belirtildi.

Yani ilk örnek olarak Almanya’yı gördük, ardından da Fransa ve İrlanda’yı göreceğiz..

Türkiye’den buralara iade edilenlerin şikâyet edecekleri bir durum olmasa gerek. Bu iadelerinde protesto edecek bir durum dahi yok. Türkiye hapishanelerinden, Almanya gibi bir ülkenin gözaltı sürecine geldiler. Çocukları ise; “Almanya kendi vatandaşı çocukların her türlü ihtiyacını karşılar” reklâmlarının birer aracı oldu bile. Ki bu reklâmların ilk adımı; birkaç ay önceki bir çocuk teslim alınışında yeterince şaşalı bir biçimde yapılmıştı. Zihinlere kazınan sahne şu olmuştu: Alman halkı bir çocuğun hayatının kurtarılmasını alkışladı, hayat kurtaranlar büyük bir alkışı haketti!

Bu “al gülüm” hikâyelerinin böyle pozitif bir güzergâha doğru başlatılması, “ver gülüm” hikâyelerine geçilmesinin ilk adımları mı olacak acaba? Bunu da, hemen önümüzdeki günlerde değil ama önümüzdeki yıllarda görebileceğiz.