Alman mareşal Helmuth von Moltke 1800 yılında Almanya’da doğdu. 1836-1939 yılları arasında gezmek üzere geldiği Türkiye’de uzman ve danışman olarak kaldı. Başta İstanbul ve Boğaziçi olmak üzere birçok yerin haritasını yaptı. Mısır ordusuyla Nizip’te yapılan ve bozgunla sonuçlanan savaşta aktif rol oynadı. Osmanlı Devleti’nin orduyu ıslah etmeye çalıştığı bir dönemde mareşal Helmuth von Moltke Osmanlı İmparatorluğu’na uzun süre hizmet etti.

Colmar von der Goltz. 1883’te binbaşı rütbesindeyken askeri müşavir olarak Osmanlı Ordusu’na katıldı. 1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisinden sonra, Sultan II. Abdülhamit Rus yayılmacılığına karşı Osmanlı Ordusunun modernleşmesi gerektiğini anladı ve Almanya ile işbirliğine karar verdi. Ordunun yeniden yapılanmasıyla birlikte Osmanlı Devleti, Krupp ve Mauser gibi Alman şirketlerine ilk büyük silah siparişlerini verdi. Von der Goltz, Almanya’nın ve Osmanlı Devleti’nin doğudaki nüfuzunu garantilemek için Bağdat tren yolunun inşa edilmesini destekledi.

Osmanlı aynı zamanda Almanya’nın yeni pazarlar bulmak için tren yollarının yapılmasını destekleyen çıkarları  ile uyuşuyordu. Böylelikle 1888 yılında II.  Sultan Abdülhamit, Bağdat tren hattı inşaası lisansını, Alman Bankası Deutsche Bank tarafından yönetilen bir Alman konsorsiyomuna verdi. Osmanlı ordusu Alman tekel sermayesinin Hazar denizi yolu üzerinde petrol kaynaklarını feth etmek için zemin hazırladı ve Almanya’nın yayılmacı politikasını destekledi.

ERMENİ SOYKIRIMINA ALMAN KATKISI

Alman parlamentosunda alınan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni Soykırımı kararı o dönem Osmanlı ordusunda görev yapan yüksek rütbeli Alman subaylarını da kapsıyor. Tarihçilerin de kanıtladığı gibi o dönem Berlin’in askeri misyonuyla Osmanlı İmparatorluğu’nda konuşlandırdığı Alman askerleri, sadece soykırımdan haberdar değillerdi kısmen de olsa aktif olarak soykırıma katıldılar. Osmanlı Ordusunun genelkurmay başkanı olan bir Alman general 27 Mayıs 1915’te Ermenice azınlığın tehrici ile ilgili yasa tasarısını hazırladı.

Alman Taz gazetesi Türkiye muhabiri Jürgen Gottschlich’in Almanya ve Türkiye arşiv belgeleriyle yazdığı ‘ Soykırıma Yardım Etme: Ermenilerin Yok Edilmesinde Almanya’nın Rolü’ isimli kitapta Almanya’nın soykırımdaki rolüne değindi. Alman gazeteci kitabında ‘ Almanlar, Ermenilerin katledileceğini biliyorlardı. Hatta Enver Paşa’ya yakın çalışan Alman yetkililerin bazıları, tecrihin planlanmasında aktif rol oynadılar’ dedi.

Theobald von Bethmann Hollweg. 100 yıl önce Almanya Şansöylesi’nin Osmanlı imparatorluğu’na karşı sergilediği itaat bugün için de geçerli. ‘ Tek amacımız savaşın sonuna kadar Türkleri yanımızda tutabilmek. Ermeniler yok edilse bile.’ Şansölye Theobald von Bethmann Hollweg’in bu sözleri, Alman diplomat ve askerin Ermeni Soykırımını önlemek yerine Osmanlı İmparatorluğunun yanında saf tuttuğunu ve soykırımı kabul ettiğini ortaya koyuyor.

1930’lu yıllarda Nazi Almanyası ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler tekrar canlandı. Hitler, 28 Şubat 1941’de İsmet İnönü’ye gönderdiği bir mesajında, Alman birliklerinin Bulgaristan’da İngiltere’te karşı bazı tedbirler alacağını, harekatın, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı aleyhine asla bir saldırı niteliği taşımadığını, Almanya’nın bu bölgede hiçbir toprak talebinde bulunmayacağını, Alman birliklerinin Türk sınırından belli bir uzaklıkta duracağını bildirdi. İsmet İnönü, Hitler’in bu mesajına 17 Mart 1941’de verdiği cevapta şu görüşlere yer verdi: ‘ Türkiye, toprağına ve bütünlüğüne şu ve bu devletler grubu arasındaki siyasi-askeri kombinezonlar açısından bakamaz ve dokunulmazlığı olan kutsal hakkının herhangi bir yabancı memleketin zaferi bakımından mütalaa olmasını kabul edemez. İşte bu sebepledir ki milli toprağa vaki olacak her tecavüze karşı koymağa azimlidir.’ Bu gelişmelerden sonra Almanya ile Türkiye arasında 1941 yılında Ankara’da Türkiye- Almanya Dostluk Anlaşması imzalandı.

Türkiye’nin 1953’te, Federal Almanya’nın ise 1955 yılında NATO’ya üye olması iki ülke arasındaki askeri, silah arkadaşlığını daha da pekiştirdi.

Türkiye Almanya’dan 1964 yılında 6,2 milyar dolarlık askeri yardım aldı. Bu dönemde dış ticaretin yüzde 20’si Almanya ile gerçekleşmekteydi.

2005 yılında dönemin Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller koalisyonu Türkiye’ye Leopard savaş panzerlerinin satımını onayladı.

Türkiye ile Leopard ihracatı 35 yıl önce başladı. 1982 ile 1983 yılları arasında Türkiye’ye 391 Leopard tank gönderildi. Almanya Türkiye’ye ilk olarak 1982 ile 1984 yılları arasında 71 adet, 1990 ile 1993 yılları arasında 320 adet daha Leopard model tank sattı. Türkiye, son 20 yıldır Almanya'nın silah ticareti yaptığı en önemli ülkelerden biri konumunda. Örneğin 1999 yılındaki silah alımıyla Türkiye, Almanya'nın ihracat listesinde birinci sıradaydı.Verilere göre, Türkiye'nin en çok silah aldığı 1999 yılında Almanya 976 milyon euroluk ihracat geliri elde etti.Bu gelir, 2000'li yıllarda düşüşe geçti. Türkiye'ye silah satışından elde edilen gelir 2003 yılında 440 milyon euro, 2008 yılında ise 44 milyon euro oldu.

Türkiye ile Almanya arasındaki silah ticareti 2010 yılında yeniden artışa geçti. Federal hükümet 2010 yılında 199 milyon euroluk savunma ihracatına onay verdi. Bu onay ile birlikte Türkiye, Almanya'nın en fazla savunma sanayi ihracatı yaptığı ülkeler arasında altıncı sıraya yerleşti. Almanya 2015 yılında Türkiye'ye sattığı silahlardan 39 milyon euro ihracat geliri elde ederken, 2016 yılında bu oran iki kattan fazla arttı.

‘ÖSO Alman Leopard tanklarının koruması altında Afrin’i yağmaladı’

Der Spiegel dergisinin Ortadoğu yazarı Christoph Sydow TSK ve ÖSO’nun girdiği Afrin’de yaşananları Almanya’nın silah ihracatı üzerinden değerlendirtdi. Sydow ‘ ÖSO savaşcıları Alman Leopard tanklarının koruması altında Afrin’i yapmalıyor’ dedi.

24 Mart 2018 yılında Almanya’nın Sosyal Demokrat Partili eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Tagesspiegel  gazetesine verdiği demecinde şunları söylemişti: ‘ Türkiye terör örgütlerinin üstünlüğüyle kurulacak olası bir Kürt devletine hiçbir zaman izin vermeyecek. Gerekirse Rusya, İran ve Suriye’yi görmezlikten gelmesiyle bu terör örgütlerine karşı mücadeleyi sürdürecek. Bu nedenle bizim çıkarımız, Türkiye’yi jeopoltik açıdan dahil etmeyi sürdürmek olacaktır. Bu nedenle Türkiye ile tüm işbirliği imkanlarını mobilize etmeleri ve kazanabileceği çok şey olduğu duygusunu vermek gerekir. Suriye askeri harekatın sona erdirilmesinden sonra Türkiye ile NATO üyesi olarak daha sıkı bir silahlanma işbirliği yapılabilinir’.

Almanya güçlü bir Türkiye’yi yanına alarak her bedeli ödemeye hazır görünüyor. Türkiye’de tek adam rejiminin bütün keyfi uygulamalarına karşı sessiz kalan Almanya ekonomik krizle boğuşan asker yoldaşını bir kez daha yalnız bırakmak istemiyor. Ancak Türkiye’de rejimin bu denli dikkatörlüğe dönüşmesinde Almanya payının  olduğunu da unutmamalıdır!!