Türkiye, basın özgürlüğünün rafa kaldırıldığı ve basın emekçilerinin her gün tutuklandığı bir ülke haline gelmiştir.

Türk anayasası, basın ve ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Türkiye, 19. Maddede herkesin kendi fikrini ifade etme ve başkalarının görüşlerini dinleme hakkı da dahil olmak üzere ifade özgürlüğü hakkını güvence altına alan BM İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamıştır. 19. Madde, devlet sansürünü yasaklamaktadır. Yasal kısıtlamalar konusunda, 2014 yılında TBMM yeni bir internet yasası çıkardı. İnternet Yasası, etkilenenlerin kişisel hakları veya mahremiyetleri bir mahkemenin müdahalesi olmadan ihlal edilmesi durumunda, telekomünikasyon kurumu ile iletişime geçebileceğini ve bu durumda URL'nin, sağlayıcı tarafından bloke edilmesini sağlamasını şart koşmuştur.

Bundan etkilenen gazeteciler, sivil haklar aktivistleri, muhalefet partilerinden politikacılar ve bir dizi uluslararası kuruluş, yasayı basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak gördüler. Sınır Tanımayan Gazeteciler ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ile AB ve Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) internet yasasını eleştirdi.

Cumhuriyet savcılığı tarafından yürütülen soruşturmaların sıklıkla başlangıç ​​noktası, Cumhurbaşkanı'na hakaret içerdiği anlaşılan eleştirel makaleler veya açıklamalar olmuştur.

Basın özgürlüğüne müdahaleye yol açabilecek yasal uygulama, Almanya'da Federal Dışişleri Bakanlığı tarafından dahi eleştirildi.

Birçok durumda, cezai suç olan "teröre destek", gazetecilere karşı soruşturma başlatmak için kasten genişletildi.

Böylece ardından, mahkemeler tüm medyaya haber yasağı getirdi.

2013 yılında Reyhanlı'da meydana gelen saldırının ardından Antakya yakınlarındaki bir mahkeme dört gün boyunca haber kesintisi kararı verdi.

2014'ten bu yana kısa mesaj hizmeti Twitter ve İnternet platformu YouTube, AKP MHP hükümeti tarafından birkaç kez geçici olarak engellendi. 

29 Nisan 2017 ile 15 Ocak 2020 arasında Türkiye'de tüm Wikipedia engellendi. Böylece kronoloji Basın özgürlüğü sıralaması: Türkiye'nin zaman içindeki pozisyonları Amerikan örgütü "Gazetecileri Koruma Komitesi", 2011 yılında Türk gazetecilere karşı yaklaşık 5.000 ceza davası açıldığını lansa etti.

2013'teki Gezi Parkı protestolarının bir parçası olarak, Türk nüfusunun bir kısmı ve yabancı gözlemciler, geleneksel Türk medyasındaki haberlerin, durumu yeterince yansıtmadığını fark etti.

Sosyal medyanın kapsamı radyo, televizyon ve basını gölgede bıraktı. Bu şekilde devletin etki ve kontrol uygulama olanaklarından kurtulmuştu muhalefet. Bu bağlamda hükümet, sosyal medya kullanımına ilişkin yasal durumu defalarca yasakladı.

Şubat 2014'te, Türk parlamentosu internet denetimlerini sıkılaştıran bir yasayı onayladı. O zamandan beri, telekomünikasyon denetleme kurumu (TİB) web sitelerini mahkeme kararı olmadan engelleyebilmektedir.

Ayrıca, Türkiye'de faaliyet gösteren tüm sağlayıcılar, kullanıcı verilerini iki yıla kadar saklamakla yükümlüydü. Türkiye'deki yabancı gazetecilerin çalışmaları zorlaştırıldı ve devamlı MİT tarafından gözetildi.

Basın tamamen yandaş ve hükümet yanlısı haline getirildi.

Çok sayıda gazeteci, güya gazetecilik görevlerinden dolayı değil, teröre destek verdiği için tutuklanıyorlar.

Hükümeti eleştiren ve Cumhurbaşkanına karşı yazı yazan herkes, Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanıyorlar. Bir atasözü söyleyen gazeteci dahi, Erdoğan kastedildi diye hemen tutuklanıyor.

Ülkede basın temamen AKP-MHP faşist rejiminin denetiminde ve kontrolünde. İktidardan bağımsız ve kontrolsüz kimse yazı yazamıyor.

Basın özgürlüğü ayaklar altında çiğneniyor ve gün geçmiyor ki gazeteciler cumhurbaşkanına hakaret ve terörü destekledi diye tutuklanmasın!.