Sevgili okuyucular,

Türkiye ve yerküredeki Futbol veya farklı spor müsabakalarında Tribünde yer alan izleyicilerin, ‘milliyetçilik’ adına yaptıkları, aslında ırkçılık noktasına ulaşmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde en somut örneğini, Bursaspor ve Fenerbahçe arasında oynanan müsabaka dolayısı ile kentte bulunan, ‘texsas’ denilen güruh tarafından yapılan saldırılardır. Fenerbahçe, Bursaspor maçı  dolayısı ile Kadıköy sokaklarını zapt eden  gerici ve yobaz güruh, 8 Mart  etkinliği sonrası BDP Barış ve demokrasi Partisi ve demokratik güçlere mensup kadınlara  saldırdılar.

Saldırıyı gerçekleştirenlerin, Bursaspor taraftarı olan kendine, ‘texsas’ adını veren grup tarafından gerçekleştirdiği kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Teksas grubunun bu saldırganca tavrının, sadece 10 Mart Pazar oynanan müsabaka sonucu olduğunu algılamak, aslında buzdağının yüzeyini görüp, buzdağını görmemek anlamına gelmektedir.

Saldırıların hedefinde Kadınlar, Kürtler ve Demokrasi  güçleri vardı. Saldırı aslında faşist ve organize bir saldırıdır. Emniyet güçleri bu saldırılara, kayıtsız kalarak, duyarsız davranarak çanak tutmuştur.

8 Mart uluslar arası emekçi kadılar günü, yerkürenin her ülkesinde kutlanır. 100 yılı aşkın bir süredir ülkemizde de, çeşitli platformlarda kutlanmaktadır. Böyle bir etkinliğe saldırmak, insanlıkla yakından uzaktan ilişkisi olmayan, gerici, yobaz ve faşist saldırı olarak anılmaktan ileri gidemez.

Spor müsabakalarında, Tribünlerde devletin temel prensiplerinden olan, izleyicileri ‘milliyetçilikle’ empoze ederek kuşatma, seçenek olarak sürekli pompalanmaktadır. Spor Kulüpleri devletin bu tarz girişimleri karşısında sessiz kalmakta veya destekleyerek prim vermektedirler.

Müsabakalarda,Tribünlerde  ‘‘Türkiye Türklerindir. Türk kalacaktır’’ sloganlarının, ne kadar ırkçı faşizan bir ilkellik olduğunu anlamamız gerekmektedir. Aynı sloganlar eşliğinde, Kadıköy'de kadınlara saldırıların gerçekleşmesi ise manidardır.

Avrupa ülkelerinde, istisnasız hiçbir ülkede lig maçlarında ülkelerin milli marşları müsabaka öncesi söylenmemektedir. Ülkemiz Türkiye de ise son yıllarda, 12 Eylül faşist döneminin bir uygulaması olan, lig maçları öncesi  milli marşların söylenmesi, ‘milliyetçilik’ duygularının yükselmesine yöneliktir.  

Spor bir centilmenlik müsabakası olarak algılamak gerekmektedir. Türkiye sermaye çevreleri, sporu sadece kârlarının kârlanmasının bir arası olarak görmektedirler. Bu nedenle spor müsabakalarına, her şey, ‘mubah’ anlayışı ile yaklaşmaktadırlar.

Tribünleri kim, hangi ülke olursa olsun sadece, ‘milliyetçilik’ empoze ederek ayakta tutma uğraşı verirse versin, gerici ve ırkçı bir uygulamadır.

Türkiye de spor kulüplerinin Tribünlerinde, dönem, dönem ırkçı ve faşizan sloganların yükseldiği alanlar olarak öne çıkmaktadır. Bazen Türk ırkını her şeyin üzerinde tutan, bazen de ‘tekbir’ getirerek, Tribünleri işgal ederek haykıranların varlığı bilinmektedir.

Bu tehlike, Tribünlerin ileride sermaye sahibi sınıfların çıkarları doğrultusunda kullanılmaya, açık kapı bıraktığının da bilinmesi gerekmektedir.

Özellikle Güney Amerika’nın gerici faşist güçleri tarafından sermayenin çıkarları doğrultusunda, müsabakaları izleyen seyircilerin kullanıldığı bilinmektedir.

Hitler Almanya’ sında, Nazilerin spor müsabakalarını Alman milliyetçiliği ve Nazi hayranlığı için kullandıkları ve başarılıda oldukları bilinmektedir. 

Ülkemiz Türkiye de, Tribünleri bu amaçla, sermaye çevrelerinin hizmetine sunulmak istenen bir noktaya getirme uğraşlarının olduğu bilinmektedir.

Tribünlerdeki ‘milliyetçilik’ ülkede, ‘üstün ırk’ üstün Türk milleti’ teorilerinin, Türk İslam sentezine dayalı olarak gündemde tutulduğu kamuoyunca bilinmektedir.

Türkiye demokrasi güçleri, Tribünleri faşist, gerici ve sermayenin insafına bırakılmasına fırsat vermemelidirler.

 12.03.13