Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkere Meclis'te kabul edildi. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 1.5 aylık tatilden sonra ilk birleşiminde, Türk silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) sınır komşularımız olan Irak ve Suriye topraklarında savaş yapmaya, 'yetkili' kıldı. Tezkere TBMM'nin tatil sonrası ilk oturumunda, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'ın konuşmasının ardından yapılan kısa bir süre görüşme sonrası, TBMM de grubu bulunan partilerin çoğunluğunun oyuyla geçti.

AKP, CHP, MHP'nin ortak grup karar ve oylarıyla, savaş, 'kararı' ne yazık ki onaylandı. Halkların Demokratik Partisi (HDP), tezkere ye sert tepki göstererek 'hayır' oyu verdiler. AKP ve MHP'nin savaş sevici milletvekilleri ve politik öngörüsü olduğu kamuoyunun bilgisi dâhilindeydi. Bu nedenle tezkereye onay vermelerini yadırgamıyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu tezkere oy verirken, düşünüp tereddüt dahi etmeden onay vermeleri düşündürücüdür. Onay vermenin gerekçesi de, ilginç (!) Ana muhalefet partisi CHP adına kürsüye çıkan Grup başkanvekili Engin Altay, "Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tezkereye evet oyu vereceğiz" dedi, ancak eleştirilerini de sıralayarak "Askerimiz bir aydır orada. Kilis'e neden hala bomba düşüyor? Kilis halkının can ve mal güvenliğini sağlayamazken askerimiz orada Türkiye'nin güvenliğini nasıl sağlayacak" diye konuştu.

Aslında, 'gerekçe' sadece kamuoyuna mesaj vermeye yönelik bir gerekçedir. İnsana sormazlar mı, hem savaş, 'kararı' vereceksin, hem de diyeceksin ki, "Askerimiz bir aydır orada. Kilis'e neden hala bomba düşüyor? Kilis halkının can ve mal güvenliğini sağlayamazken askerimiz orada Türkiye'nin güvenliğini nasıl sağlayacak" CHP ve grup başkanvekili Engin Altay savaşı, 'çocuk oyuncağı' olarak algılamaktadır.

Savaş her koşulda, savaşan taraflardan karşılıklı olarak, sivil ve günahsız insanları yaşamına kast edebileceği gibi, askerleri de yaşamlarından edecektir. Yaşamını kaybeden askerlere dikkat edildiğinde, ön saflara sürülenlerin, yoksul halk çocukları oldukları gerçeğini gözlemleyebilmekteyiz. Tezkereye verilen onay ve savaş, 'kararı' ile Suriye topraklarında bataklığa sürüklenen güvenlik güçlerinin, geri dönülmez ve faturası ağır olan bir sürece itilmesi daha da derinleşecektir. Yapılması gereken, savaş, 'kararı' olan bu tezkereye hayır oyu verilerek karşı çıkılmasıydı.

15 Temmuz 2016 F. Gülen çetelerinin darbe ve cunta girişimini ve kriz ortamlarını fırsata çevirmede ustalaşan, AKP devletinin, Saray'ın oyununa gelip arkasından sürüklenmek olmamalıydı. AKP devleti, Saray, geleneksel devlet aklı; ''Hükümetimize yetki veren tezkerenin uzatılması, terör tehdidinin kalıcı bir şekilde ortadan kaldırılması amacıyla yürütmekte olduğumuz kapsamlı ve çok boyutlu faaliyetleri destekleyecek, ayrıca hem bölücü terör örgütünün, hem de DEAŞ'ın olası eylemlerine yönelik caydırıcı bir unsur olmaya devam edecektir.''

Yukarda da görüleceği gibi, AKP devleti, Saray her fırsatta yalan ve manipülasyonlarla savaş çığırtkanlığını kamuoyunda, MHP'nin desteğini alarak devam ettirmektedir. CHP ise konu Kürtlere yönelik olduğunda, geleneksel devletin aklıyla hareket etmeyi yeğlemektedir. CHP, 'aslan sosyal demokratlar' Suriye ve topraklarında, TSK'nin savaşa girmesi durumunda ortaya çıkacak katliamlarda hayatını kaybedenlerin vebalini nasıl taşıyacaklar.

AKP hükümetinin TBMM'ye sunduğu tezkere metninde görüleceği gibi, AKP IŞİD'den çok, Suriye devlet güçlerine yönelik savaşmak için fırsat kollamaktadır. AKP devletinin TBMM'ye sunduğu tezkerede, Kürt güçlerinin etkin olduğu, Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) ve 'PYD, YPG'i' hedef alacağını açıklaması tesadüfü değildir. AKP devleti, tezkere metninde; ''Dile getirdiğimiz üzere, PKK ve PYD, aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaşmaktadır. PYD'ye yapılan silah ve teçhizat yardımlarının Türkiye'de terörist eylemler yapan PKK'liler ulaştırıldığına dair elimizde kuvvetli deliller bulunmaktadır. Bu durum devletimiz için ciddi bir tehdit ve aynı zamanda ülkemiz kamuoyu için de hassas bir konudur.''

AKP devleti Saray, geleneksel devlet aklı, çözüm masasını devirdikten sonra, ağırlıklı olarak Kürt sorununu, 'tehlike olarak algılayıp' her fırsatta Kürt coğrafyasında katliamlara giriştiği aşikârdır. 1 Ekim 2016 tezkeresi bu katliamların yoğunluk kazanacağının açık ilanıdır. Umarım bu katliamlardan kaynaklanan kan CHP'nin üzerinde kalmaz.

Tezkere, açık ve net olarak 'savaş kararı' olarak algılanmalıdır. Savaş ise yeni acılar, kan, ölüm ve ekonomik olarak felç olmak anlamına gelmektedir.

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

01 Ekim 2016