ALMANYA'NIN EZİDİLERE OLAN İLGİSİ ÇOK ESKİLERE DAYANIR

Soykırımla karşı karşıya olan Ezidiler`in dramı Alman hükümeti ve Alman komuoyunu harekete geçirdi. Acil insanı yardımı artıran Alman hükümeti, savaştan sonra ilk defa silah sevkiyatı yapmaya karar verdi. Almanya tarihine bakıldığına Almanya`nın Ezidilere olan ilgili çok eskilere dayandığını görmekteyiz. 15 yıl önce kaleme aldığım bu makale Almanlar"ın Ezidiler'le olan ilişkisi irdelenmekte.


Ezidiler toplu halde ibadet ederken

Benim bilgim, tüm varlıkları kuşatır
Benim varlığım, benden gelir.
Benim gelişimin nedeni, yine benim;
Zamanını da bilen benim

(Şeyh Adi’nın ilahisinden bir bölüm)

Petersmann Mitteilungen adlı bir dergide, Oryantalist Dr. Wilhelm Bachman’ın 1914 yılında Kürdistan’a yaptığı gezinin notları yayımlar. Musul’dan başlayıp, Van’a kadar uzanan gezisiyle ilgili yayımanan notlarının bir yerinde şunlar yazılıdır; “21 Temmuz 1911 tarihinde, kervanlarımız Musul’dan ayrıldı ve aynı gün Yezidi Kürtlerin yaşadığı Baadri Köyü’ne ulaştı. O dönemde köyün ileri gelenlerinden ve Ezidi Kürtler`in ruhani reisi, Ali Bey`le tanışma fırsatımız oldu”

Dr. Bachman, Baddri köyündeki edindiği izlenimlerini, Ezidiler`in ruhani lideri Ali`Bey hakkındaki görüşlerini, tapınma biçimlerini gezi notlarında yazmakla Almanya’da, Ezidiler'e karşı var olan ilginin daha da artmasını sağladı. Dr. Bachman gezi notlarının bir yerinde Ezidilerin ruhani lideri Ali Bey’in kendi görüşmesinden kısa bir süre sonra öldürüldüğünü, suikasta kurban gittiğini çarpıcı bir biçimde anlatırken Ezidiler`in tapınma ve kutsal kitaplarından da söz eder. Kürdolog Bazıl Nikitin’de yazmış olduğu “Kürtler” adlı eserinde Ali Bey’den övgüyle bahsetmiştir. Ali Bey’in Müslüman din adamlarının da katıldığı toplantılar düzenlediği ve bu toplantılardaki tartışmalarda eksiksiz bir tarafsızlık içinde olduğunu belirtir.

Daha sonra bölgeye giden A.V. William Jakson, Theodor Manzel ve Hugo Grothe gibi adlı Avrupalı araştırmacı ve şarkiyatçılar, Ezidilik ve onlar hakkında bilgiler toplayıp, araştırmalar yapmışlardır. Topladıkları bilgi ve verileri, daha sonra tez veya rapor olarak bilimin hizmetine sunmuşlardır.

Bu tez ve raporlar arasındaki bir çalışma, Ezidiler üzerine yapılan çalışmaların başlangıcı ya da varolan boşluğu dolduran bir çalışma olarak kabul gördü. Bu çalışma Bağdat doğumlu Arap kökenli, Peter Anastase Marie’in, 1911 yılında yayımladığı “La dé couverté récente de deux livres sacrés des Yezides” adlı çalışmadır. Bu çalışmasıyla Anastese Marie, kendisinin uzun yıllar süren çabalarından sonra Ezidiliğin temel inançları, gizemli ve kutsal “Kitab-ı Cilve (Tecelli Kitabı) ve Mushafa Res (Kara Kitap)adlı kitapları inceleyip yayımlamasıdır. Avrupalı bilim adamları ve Ortadoğu uzmanları arasında Anastase Marie’nin bu çalışmayı yayımlaması büyük bir yankı bulmuştur.


Kutsal kitap Mushafa Res (Kara Kitap)

Anastase Marie, Ezidilerin iki kutsal kitabının aslına sadık kalarak tıpkı başımını yapmıştır. Avrupalılar için ilginç olan bu dinsel akımın, felsefi yapısını kavrayamayan batılılar, bu çalışmayla beraber, Mükri Kürtçesiyle yazılan bu iki kutsal kitapları anlamaya, Ezidiliğin kökenleri konusunda bilgi edinmeye, bu akımın gizemliğini tanımaya başladılar. Marie, kutsal kitaplarda kullanılan Ezidi Kürt alfabesinin, Latince harflerle transkripsiyonunu da vermişti. Yani, Latince harflerle, Fransızca yayımlamıştı. Böylece, uzun yıllar batılılar için anlaşılmaz bir biçimde gizemlik taşıyan ve o kadar da merak uyandıran bu dini akımı tanıma fırsatları oldu.

Bağdat doğumlu ve Arap kökenli Peter Anastase Marie’e, Batılılar için; Ezidiler`e açılan bir kapı, Ezidiler`i ve dinlerini yakından tanımanın bir simgesi oldu. Anastase Marie’nin bu değerli çalışmasından sonra, süreç bu iki kutsal kitabı diğer dillere kazandırma olarak devam etti. Anastese Marie’den sonra başlayan yeni süreç, ortaya; “Die Heiligen Bücher der Yeziden öder Teufelsanbeter (Kürdisch und Arabisch) Wien.1913” adlı çalışmayı çıkartı. 1913 yılında Viyana’da yayımlanan bu çalışma, Viyana Tarih ve Felsefe Akademisi’nin ünlü profesörlerinden Dr. Maximilian Bittner tarafından kaleme alındı. Dr Bittner, çalışmasında iki kutsal kitabı;

“1.Yezidi metinleri Arapçası, Almancası paralel olmak üzere, açıklamalı dipnotları.
2.Orijinal metinlerin transkripsiyonunu ve açıklayıcı yorumları.
3. Mükri Kürtçesiyle yazılan metinlerin gramer dökümleri
4.Yabancı dilden alınmış sözcüklerin ve Yezidi metinlerdeki sözcüklerin, tasrıflı sözlüğün yanı sıra, sır alfabeyle yazılmış metinlerin çözümleri.” başlıkları altında irdeleyip, kaleme aldı.

12 Nisan 1869 doğumlu olan Dr. Bittner, çok yönlü oryantalist ve dilbilimcidir. Güney Sami dilleri, Mehri-Sauri ve Sokatri üzerinde uzmanlaşmış olan Dr. Bittner, Ezidiler üzerine bu çalışması, Kurdolojinin gelişip serpilmesinde küçümsenmeyecek bir öneme sahip. 1913 yılından günümüze kadar geçen zamana rağmen Dr. Bittner’in bu çalışması hala bir merak konusu olmayı sürdürmekte.


Ezidi bir grup

Ezidileri"n iki kutsal kitabında Batılı bilim adamlarının ilgilerini çeken diğer bir konu da, kutsal kitaplar da kullanılan Mükri Kürtçesidir. Bu konuda “Mission scieutifique en Perse. Dialectes Kurdes” adli çalışmasında J. De Morgan, kutsal kitapta kullanılan dilin, Güney Kürdistan’da yaşayan Bebe Aşireti’nin konuştuğu dile yakın olduğunu söylerken, Kurdolog Oskar Mann’ın “Die Mundarten der Mükri-Kurden, Berlin 1906-1909” adlı çalışmasında inceleme fırsatı bulduğu Mükri-Kürtçesine yakın olduğunu savunur.