7 metre 32 santimetre uzunluğuna, 2 metre 44 santimetre boyunda bir kale. Ona 11 metre uzaklıkta bir beyaz nokta. Üzerinde yaklaşık 420 gram ağırlıkta bir top. Ağır mı ağır...Kerameti kendinden menkul üç direk arası, kimi yaşamların kıyısı...

Aslında her şey futbola aşık zengin bir mirasyedinin adını taşıyan caddede bir hayal kurmasıyla başladı. Aynı zamanda kaleci olan William McCrum'ın fikri İrlanda Futbol Federasyonu tarafından dillendiriliyordu.

"Kaleye 11 metre uzaklıkta herhangi bir oyuncu, rakibine çelme takar, tutar veya topu kasten ellerse, hakem hücum yapan takım lehine penaltı vermelidir. Atışı kullanan oyuncu ve kaleci dışında tüm futbolcular topun en az beş metre uzağında durmalıdır. Vuruş gerçekleştiğinde top oyundadır ve vuruşun neticesi gol olabilir."

Tevatüre göre asla bir centilmenin ceza sahası içinde sportmenlik dışı sınırlara çıkmayacağını iddia eden İngilizler bu öneriyi başta reddetmişti. 1891'de oynanan bir Federasyon Kupası çeyrek final maçında top kaleye girerken topu elle çıkaran Notts County'nin savunma oyuncusu Jack Hendry sayesinde, penaltı kabul edilmişti. Zaman içinde futbol sahaları da kural da bugünkü halini alacaktı...

Seri penaltılar nasıl doğdu?

Birisinin kazanması gereken maçlar berabere bittiğinde çeşitli uygulamalar dikkat çekiyordu. Kimi zaman karşılaşmalar tekrarlanıyor, bazen kura çekiliyordu. Yugoslavya ve İtalya'daki kupa maçlarında bugünkü seri penaltılara benzer uygulamalar da denenmişti.

1968 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda İtalya-Sovyetler Birliği mücadelesi golsüz bitince, kazananı yazı-tura atışı belirlemişti. Maçı yöneten Kurt Tschenscher cebinden özel üretim bir madeni para çıkarmıştı. Evet, yıllar önce bir Türk meslektaşının Alman hakeme armağan ettiği bir yüzünde kale, diğerinde top olan para finalisti tayin etmişti.

Talih ev sahibinin yüzüne gülmüş, finale çıkan İtalya Yugoslavya'yı iki maç sonunda devirerek zafer ulaşmıştı. Evet, finalde kura atışı yapılmadığından şampiyonun belirlenmesi için iki gün arayla iki karşılaşma yapılmıştı.

Bir formül gerekiyordu....

Dört ay sonra başlayan 1968 Olimpiyat Oyunları'nda kurayla elenen İsrail'in temsilcileri lobi faaliyetine başlıyordu. Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAB) 27 Haziran 1970'te noktayı koymuş, seri penaltı atışları resmen doğmuştu.

Avrupa Futbol Şampiyonası'nda unutulmaz penaltılar

Avrupa Futbol Şampiyonası seri penaltılarla 1976'da tanışıyordu. Euro 1972'de ihtiyaç duyulmayan uygulama, finalin hafızalara kazınmasını sağlıyordu. Federal Almanya iki kere geriye düştüğü maçın son anlarında Bernd Hölzenbein ile eşitliği sağlamıştı. Uzatmalarda başka gol olmayınca, galip beyaz noktadan belli olmuştu. Uli Hoeness kaçırmış, son atışı kullanan Antonin Panenka tarihe geçmişti. Topun dibine giren futbolcu marka olmuş, Çekoslovakya Avrupa şampiyonu...

Bir zamanlar yaşlı kıtanın genç turnuvasında da üçüncülük maçları vardı. İşte tarihin son üçüncüsünün belli olması için Napoli'de 18 penaltı atışı yapılmıştı. Ev sahibinde Fulvio Collovati kaçırıyor, Panenka ve şürekâsı yine kazanıyordu.

Fransa'daki bir önceki Avrupa Şampiyonası 1984'teydi. Platini ve arkadaşları İspanya'yı yenerek kendi topraklarında zafere ulaşmıştı. İşte rakipleri final vizesini beyaz noktadaki başarılarıyla almıştı. Ama ne maçtı... Oldukça gergin geçen mücadelenin normal süresi 1-1 bitmişti. Uzatmaları müteakip penaltılara geçilmişti.

Üçüncü atışlar kullanılıyordu. Topun başına geçen Michael Laudrup, Arconada'nın sağına doğru topu gönderiyor, Bask file bekçisi güzel bir kurtarışa imza atıyordu. Derken İngilizlerin ünlü hakemi George Courtney atışı tekrarlatıyordu. Boğalar'ın file bekçisi çizgiyi erken terk etmişti. Yine penaltı noktasına gelen Danimarka'nın maestrosu bu sefer hata yapmamıştı. İhale Preben Elkjaer Larsen'e kalmış, onun üstten auta giden vuruşu sonucu ilan etmişti.

Hollanda'nın kazandığı EURO 1988'de normal sürede işler çözülmüştü. Bir sonraki turnuvada Portakallar Danimarka'ya beyaz noktada boyun eğerken, bir önceki organizasyonda asrın volesine imza atan Marco van Basten, Peter Schmeichel'e takılmıştı.

1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda katılımcı sayısı 8'den 16'ya çıkıyor, oynanmaya başlanan çeyrek finallerle birlikte William McCrum'ın kulakları daha sık çınlıyordu. Dört karşılaşmanın sonucu o ceza sahasındaki meşhur noktada belli olmuştu. Tesadüf eseri kılıçla yaşayanlar kılıçla ölmüş, çeyrek finalde 11 metreden gülen Fransa ve İngiltere, yarı finalde ağlamıştı. Horozlarda Reynald Pedros, ev sahibinde Gareth Southgate taraftarlarını üzmüştü. Başka bir turnuvada seri penaltılara bu kadar başvurulmayacaktı...

EURO 2000'de İtalya Hollanda'yı devirip finale yükselirken, Portakallar için o sihirli nokta kâbusa dönüşüyordu. Gol sesi çıkmayan bölümde iki penaltı kaçıran Frank Rijkaard'ın öğrencileri, son düdükten sonra da sevenlerine saç baş yoldurmaya devam ediyordu. Seri penaltıları da saydığınızda toplam beş atış kaçıran turuncu-beyazlılar turnuva tarihine geçmişti. O günün kahramanı Francesco Toldo'ydu.

Portekiz'deki 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda takımların kaderi iki kere beyaz noktada tayin olmuştu. Ev sahibi İngiltere'yi geçerken, her iki ekibin de maestroları atışlardan faydalanamamıştı. David Beckham, İstanbul'daki kadar olmasın, yine facia bir vuruşa imza atmıştı. Kadife ayak Rui Costa uzatmalarda enfes bir gole imza attıktan sonra penaltıyı kaçırmıştı.

Yine o kaleye 11 metre olan uzaklık bazıları için küçülüyor, kimileri için büyüyordu. O gün 19 yaşındaki Cristiano Ronaldo ağları bulurken, 14. penaltıda İber Yarımadası'nın file bekçisi Ricardo pek de görülmedik bir harekete imza atıyor, eldivenlerini çıkarıp filelerin dibine bırakıyordu. Darius Vassell'ın atacağı köşeyi doğru tahmin eden kaleci, topu çıplak elleriyle çıkarmıştı. Ricardo bununla da yetinmiyor, bir sonraki atışta meslektaşı David James'i avlayınca, ev sahibi yoluna devam ediyordu.

Bir diğer çeyrek finalde tarih boyunca başı penaltılarla belada olan Hollanda, İsveç'i devirmeyi başarmıştı. O günlerin harika çocuğu, bugünün süper yıldızı Zlatan Ibrahimovic'i topu dikmiş, Olof Mellberg'in atışında adeta uzayan Edwin van der Sar nefis çıkarmıştı. “Solaklar penaltı atamaz” klişesi akıllara geldiğinde Phillip Cocu kaçırmış, birkaç dakika sonra da Arjen Robben sert bir şutla tüm genellemeler yanlıştır demişti.

EURO 2008'de İspanya, İtalya'yı geçerken, Iker Casillas kalesinde devleşmişti. Başarılı eldiven Daniele De Rossi ve Antonio Di Natale'ya hayır demişti. Boğalar adına beyaz noktada hata yapan tek isim iki hafta kadar sonra Fenerbahçe'ye imza atacaktı: Daniel Güiza.

Türkiye, Rüştü'nin kurtarışıyla yarı finalde

Tabii İsviçre ile Avusturya'nın ortaklaşa düzenlediği organizasyonda oynanan bir maç var ki onu hepimiz ezbere biliyoruz. Türkiye'nin turnuva tarihine geçen bir geri dönüşe imza attığı Hırvatistan mücadelesi de penaltılarda bitmişti. 119. dakikada Ivan Klasniç kafayı vurmuş, maç bitti derken uzatmaların uzatmasında Semih milyonları ayağa kaldırmıştı. Viyana'daki Ernst Happel Stadyumu'nda son sözü penaltılar söyleyecekti...

İlk atışlarda Luka Modriç topu auta atmış, Arda hata yapmamıştı. İkinci vuruşlarda Darijo Srna ve Semih başarılıydı. Ivan Rakitiç de heyecanına yenik düşünce anlamıştık, yarı final geliyordu. Hamit Stipe Pletikosa'yı ters köşeye yatırıyor; avantaj katlanıyordu. Mladen Petriç'in köşeye giden vuruşunu harika çıkaran Rüştü noktayı koymuştu.

Son Avrupa Futbol Şampiyonası'nda iki kez penaltılara gidilmişti. İtalya, İngiltere'yi çeyrek finalde geçerken, Ashley'ler Young ve Cole ağları bulamamıştı. Unvanını koruma arifesindeki İspanya ise komşusu Portekiz'i geçip final bileti almıştı. İki ekip de ilk penaltıları kaçırmış, Fenerbahçeli Bruno Alves direğe nişanlayınca, Boğalar kazanmıştı.

EURO 2016'da şimdilik iki maçın kaderi penaltılarla çizildi; Polonya birinde gülerken, diğerinde ağladı. İsviçre'yi geçen Lehler, Portekiz'e teslim oldu. Devamı gelir mi; bekleyip görmek lazım.(BBC)